Ailen kaderindir- Bölüm 17

Filiz odaya girer girmez yatağın üzerine oturup ağlamaya başladı. Hazır Nisa’da yokken biraz sinirlerini boşaltmak istiyordu. Görmüştü işte oğlunu, hem de kızıyla yan yana görmüştü. İkisi de onun çocuğuydu aslında. Dugularını tarif etmesi o kadar zordu ki sadece ağlayabiliyordu. Oğluna kavuşmanın sevincinden mi yoksa ondan ayrı kaldığı yıllara duyduğu sitemden mi kendisi de bilmiyordu. Zavallı Nisa ise annesinin tek çocuğu bilerek, kendini o mutlu olsun diye uğraşıyordu öte yandan. Mutsuz da olsa mutsuzum demiyor, annesi için fedakarlık yapıyordu. Bilse annesinin öz evladına kavuşma sahnesinin içinde yer aldığını kim bilir ne hissederdi zavallı yavrucak.

Hasret hanımlar çok çok haklılardı çocukların bunu asla bilmemesi gerekirdi. Hele ki buraya geldikten sonra. İkisini birden kaybederlerdi o zaman. Çocuklar kendileirni ihanete uğramış gibi hissederlerdi muhtemelen, öte yandan terkedilmiş gibi de. Bir kavuşma olayını tersine çevirmekten başka bir şey olmazdı gerçeği söylemek. Sonunda onları imkanların el verdiği ölçüde en iyi ortama hazırlamışlardı şimdi. İki anneleri olacaktı yanlarında. Tabi iki babaları da olmaları gerekirdi ama en azından biri yanlarındaydı şimdi. Yeniden gözleri doldu Filiz’in.

“Tamam buraya kadar! Artık ağlamayacağım. İki çocuğum da yanımda bundan daha güzel olabilir. Halime şükretmem gerekirken oturmuş ağlıyorum. Hayatım boyu bir oğlum olduğunu bilmeden de yaşlanabilirdim!”

Kalkıp gözlerini sildi ve önce kızının valizini açtı, onun giysilerini öpe seve yerleştirmeye başladı dolaba. Kendisi bu bir hafta valizden idare edebilirdi. Nisa’yı bilirdi o bir şey almak için valizin altını üzerine getireceğinden en iyisi tamamını dolaba yerleştirip sonra ayrılırken yeniden valize yerleştirmekti.

Bu arada Enes ve Nisa çok sohbet etmeselerde gezmeye devam ediyorlardı. Nisa deniz kenarına geldiklerinde Enes’in varlığını unutmuş denize dalıp gitmişti. Arada durup bir kaç resim çekiyordu.

“Sen burada oyalanırken on dakika bir yere gitsem olur mu?” dedi Enes sonunda sıkılıp. Nisa kocaman kızdı sonuçta kaybolacak hali yoktu. İleride bir arkadaşının ağabeyinin internet kafesi vardı. Nisa burada oyalanıp dururken o da gidip bir tur oyun oynayabilirdi.

“Tamam!” dedi Nisa, zaten onunla dolanmanın bir anlamı olmadığını anlamıştı, “Bana  numaranı ve evin konumunu gönder yeter! Kendim dönebilirim.” dedi gülümseyerek.

Enes buna daha da sevindi ve hemen kızın istediği bilgileri onun telefonuna gönderdi.

“Şey gene de eve gideceğin zaman haber ver de annemden papara yemiyeyim seni yanlız bıraktım diye!” dedi sonunda.

“Tamam merak etme!” diye cevap verdi Nisa’da. Sevmişti bu çocuğu.

O gider gitmez bu kez kendi fotoğrafını çekmeye çalıştı denizin önünde. Onun yanında yapmak istememişti alay eder diye. Sosyal medya hesabına koyup arkadaşlarına gösterecekti yaşadıkları yeni yeri.

“İstersen ben çekeyim!” dedi bir ses. Nisa Enes’in geri geldiğini sanıp döndü. Siyah tişörtlü, siyah kotlu zayıf bir delikanlı duruyordu hemen arkasında.

“Olur” dedi yine de ona verdi telefonu ve bir kaç poz verdi çekmesi için

“Hayatında hiç deniz görmemiş gibisin!” dedi delikanlı.

“Bu gün geldim daha. Adım Nisa senin ki ne?”

“Adem benim adım da! Tatile mi geldiniz?”

“Hayır buraya taşındık!”

Dudaklarını büzerek başını salladı Adem. Sonra eline bir taş alıp sakin denizde kaydırdı beş altı kez. Nisa’nın ona hayranlıkla baktığını görünce, bir kaç tane daha alıp kaydırdı ve sonra gülümseyip ayrıldı yanından. Bir motorsikleti olduğunu o zaman farketti Nisa. Sonra onun varlığını unutup etrafı incelemeye odaklandı yine. Ayakkabılarındaki kumları silkeleyip sahil yoluna çıktı ve yürümeye devam etti.

Aradan bir kaç saat geçtikten sonra yorgunluk çöktüğü için geri dönmeye karar verdi. Gezerken etrafına oldukça dikkatli bakınmıştı. Bu yüzden yolu kendi bulmaya karar verdi. Yaklaşık yarım saat sonra iş ilanı gördüğü marketin önüne gelmişti gerçekten!

“İşte bu kızım Nisa!” dedi kendi kendine sevinçle. Eve girmeden Enes’i arayacaktı annesinden azar işitmesin diye ama hazır marketin önüne kadar gelmişken de ilan için başvurmayı denemek istedi.

Aranan pek bir özellik yoktu. Çalışma saatleri de vardiyalı olduğu için öyle çok uzun sayılmazdı. Annesinden daha önce burada  çalışmak için izin aldığından hemen yarın başlayabileceğini söyledi.

“Hemen yarın gel başla o zaman” dediler ona. Daha önce de market kasasında çalıştığı için tecrübesi vardı.

Sevinçle çıkıp Enes’i aradı ve marketin önünde olduğunu söyledi. Enes on beş dakika sonra onun yanına gelmişti.

“Nasıl beğendin mi buraları?”

“Beğendim ama daha  da güzeli yarın burada işe başlıyorum!”

“Ne işine başlıyorsun?” dedi Enes merakla markete dönüp baktı.

“Markette işte kasiyer olacağım!”

“Zorun ne anlamadım ki?” dedi Enes çok umursamadan, “Haydi gidelim seni eve bırakayım sonra arkadaşlarımla buluşacağım!”

“Tamam” dedi Nisa ve sonra telefonunda arkadaşlarına işe girdiğini anlatmaya başladı mesaj yazarak. Konuşmadan geldiler eve.

Onların dışarıda olduğu saatler boyunca Filiz odasından inmemişti. Hasret hanımla Rıfat beyi de çok rahatsız etmek istemiyordu.

Hasret hanım çocukları görünce, “Ah güzel şeyler sizi! Yemek yemeyecek misiniz açlıktan öldük sizi beklerken!” dedi neşeyle.

Nisa Hasret hanımı da sevmişti, neşeli ve içten biriydi. Daha ilk günden onlara evlerinin bir parçasıymış gibi hissetirmeye çalışıyordu ve bunu da yürekten yaptığı belliydi.

“Ben kurt gibi acıktım aslında!” dedi Nisa gülümseyerek, “Masayı hazırlamanıza yardım edeyim mi?”

“Elbette çok harika olur!” dedi Hasret hanım gözleri parlayarak. Bir kız çocuğu sahibi olmanın farkını öğreneceğini düşünüyordu o sırada içinden.

“Anne ben aç değilim, çıkacağım zaten söz verdim” diye seslendi Enes içeriden.

“Enes yemek yiyecektik hani beraber oğlum!” diyerek onun odasına doğru yürüdü Hasret hanım hemen. Nisa’ya sıcak davrandığı için Enes’in kıskançlık yaptığını düşünmüştü.

“Anne gezdirdim geldim işte, o da memnun kaldı. Haydi ama tatildeyim bırakta gezeyim!” dedi Enes fısıldayarak, odasına kadar gelen annesine.

“Tamam güzel oğlum teşekkür ederim gezdirdiğin için misafirimizi, sen benim her şeyimsin!” diyerek kendini geri çeken delikanlıyı yakalayıp sıktı yanaklarını. Enes liseye başladığından beri annesinin ona küçük bir çocuk gibi davranmasını istemiyordu. Hasret hanım hiç değilse evde buna  izin vermesini istediği için sesini çıkarmamaya çalışıyordu sadece.

“Tamam anne!” dedi Enes gülümseyerek.

“Tamam oğlum! Gittim bile!” diyerek içi rahatlamış çıktı odadan Hasret hanım. Oğlunun gönlünü almıştı kendince böylece. Şimdi gidip kızıyla  vakit geçirebilirdi.

Nisa ise  televizyon izleyen Rıfat beyden annesinin yerini öğrenmiş ve ona  bakmaya çıkmıştı hemen. Fiiz kitap okuyordu yatağında.

“Anne? İyi misin neden buradasın tek başına?”

“Geldiniz mi güzel kızım? Yok dinleniyordum ben, kadıncağızın ayağının altında dolanmayayım dedim bir de! Sen ne yaptın gezdin mi?”

“Evet anneciğim sahil öyle güzel ki seninle mutlaka gitmeliyiz. Ayrıca bir de iş buldum kendime yarın başlayacağım!”

“Ne çabuk kızım! Daha yeni geldik. Biraz kendine izin verseydin!”

“Çok yakın anne ya kaçırmak istemedim merak etme! Hasret teyze sofra kuracakmış, haydi gel sen de!”

Filiz kızıyla birlikte indi aşağı ve ikisi beraber Hasret hanıma yardım ettiler.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s