“Nasıl oluyor peki? Nasıl oluyor da kendi annesi olmadığını hissetmiyor bir çocuk ve hiç şüphe duymadan sevebiliyor? Anne de hissetmiyor demek. Aslında hissedilen bir iç güdü demek sadece? Ben onun kendi kızım olmadığını anlamadım, o da benim onun annesi olmadığımı anlamadı ve biz yıllarca böyle olduğumuza inanarak sadece birbirimizi anne kız olarak sevdik! Peki ya kan bağı? Peki ya aile? Doğduğumuz ailemiz kaderimiz olabilir belki ama kan bağı bizi aile yapmıyor aslında demek ki! Kan bağı bizi hiç bir şey yapmıyor! Gonca’yı reddebilir miyim ben o zaman! O benim kardeşim değil diyebilir miyim?”
Filiz’in kafası çok karışıktı, Nisa’nın evde olduğu saatler ona bir şey belli etmemeye çalışıyor. O evden çıktıktan sonra ve geceleri sabaha kadar olduk olmadık bir sürü şey düşünüyordu.
Hasret hanım ve Rıfat bey Filiz’den bir türlü ses çıkmadığı için gerilmeye başlamışlardı. İki haftadır evlerinden uzaktaydılar ve Enes’e uyduracak bahane kalmamıştı. Rıfat bey karısına, “Sen dön bence çocuğu yanlız bırakmak olmuyor! Ben burada beklerim” demişti. Hasret hanım da aynı fikirde olduğundan Filiz’in kararını beklemeden Mersin’e döndü. Kızlarına sahip olmak istedikleri doğruydu ama bu yüzden Enes’i asla ikinci plana atmamalıydılar.
Filiz sonunda diğer aileyi de bu kadar bekletmenin doğru olmayacağı gerçeği ile kendi içinde yüzleşti ve iki çocukla hepsinin birden aynı yerde olmalarının hepsi için en adil çözüm olduğuna ikna oldu. Ancak bu değişikliği Nisa’ya nasıl söyleyeceğini ve onun seri halde gelecek sorularına ne cevap vereceğini bilmiyordu. Nisa ve Gonca her zaman sahil kenarında yaşamayı hayal ederlerdi. Filiz yaşadığının bile farkında olmadığından fazla hayal kurmuyordu. Şimdi düşününce Mersin’de denize yakın bir yerde yaşamak fikri ona da sıcak geliyordu.
Asıl onu ikna eden şey bütün kötü hatıraların bu şehirde ve bu evde olmasıydı. Buradan ayrılıp gittiklerinde o da hayata yeniden başlama şansını elde edecekti. Kızı ve onun için, elbette oğlu içinde öyle yenir bir dönem başlayacaktı. Belki orada çalışabilirdi de, şimdilik karar vermemişti. Rahmetli eşinin ailesi ile yaşamlarının sonuna kadar rahat edecekleri açıktı. Bu ödemelerin bir gün kesilebileceğini aklına bile getirmemişti. Öyle olsa bile gelecek yıldan itibaren on sekiz olacak olan Nisa’nın maddi haklarının peşine düşebilir ve mağdur olmadan yaşamlarına devam edebilirlerdi. Hasret hanım ve Rıfat bey ondan kira almayacaklarını söylemişlerdi. Buradaki ev Filiz’e kalmıştı. Evi satabilir, kiraya verebilir. Buradan da ek bir gelir elde edebilirlerdi. Maddi açıdan yer değiştirmenin herhangi bir riski yok gibi görünüyordu. Filiz için iyi olacağı ise çok açıktı. Eğer Nisa sıcak bakarsa o zaman ortada bir problem kalmıyordu. Bu yüzden Nisa’yı ikna etmesi gerekiyordu. Son sınıfa gelmiş bir öğrenciyi hele ki sınav yılında başka bir okula almak riskli olabilirdi belki ama Nisa çok akıllı ve uyumlu bir kızdı. Kendi kabul ederse sorun yaşamadan yoluna devam edeceğinden şüphesi yoktu Filiz’in.
Rıfat beyi arayıp önerilerini kabul ettiğini söyledi. Ancak Nisa’yı ikna edip oraya gelmeleri için de zamana ihtiyaçları vardı.
Rıfat bey o kadar sevindi ki, “Taşınmanız için ne gerekiyorsa ben halledeceğim!” diyerek telefonu kapadı ve hemen karısını aradı. Hasret hanımda bu iyi haberi duyunca sevinçten ne yapacağını bilemedi
“Bari gelince bir hafta bizde kalsınlar da, hepiniz açısında kaynaşmaya imkan olsun!” dedi kocasına. Rıfat beye göre de bu çok mantıklıydı. Diğer türlü Nisa ile yakınlaşmak için bir başlangıç aramaları gerekecekti.
Rıfat bey Filiz’e bu tekliften de bahsetti, Filiz için de makul gözüktü. Şimdi bir tek Nisa’ye sormak kalıyordu. Şehri terketme fikri Filiz’i hiç olmadığı kadar keyiflendirmişti. Nisa annesindeki bu değişikliği hemen farketti.
“Canım anneciğim seni hiç böyle keyifli görmemiştim ne harika!” dedi sevinçle.
“Haklısın kendimi iyi hissediyorum artık neyse ki! Bazı şeyleri geride bırakmanın ve hayata yeniden başlamanın zamanı geldi diye düşünüyorum!”
“Harikasın! İşte benim annem!” diyerek sarıldı Nisa onun boynuna.
Konuyu açmak için bundan daha güzel bir fırsat olamazdı.
“Hatırlıyor musun? Teyzen ve sen hep sahil kenarında yaşamayı hayal ederdiniz!”
“Nasıl unuturum!” diyerek iç çekti Nisa, “Evi nasıl döşeyeceğimizi bile hayal etmiştik biz!”
“Peki benimle sahil kenarında yaşamaya ne dersin?”
“Nasıl yani?” dedi Nisa neşeyle, “Şaka mı yapıyorsun?”
“Hayır şaka yapmıyorum. Yıllardır görüşmediğimiz yakın bir arkadaşımız aradı. Teyzenin vefatını duymuş, onu çok severlerdi Çok iyilikleri olmuştu teyzenin onlara. Bizim ikimizin kaldığımızı öğrenince Mersin’e yaşamaya davet ettiler bizi. Seninle yaşıt bir de oğulları var. Ben de ona İngilizce dersi vereceğim!”
Nisa merak ve soru dolu bakışlarla süzdü annesini önce, “Anne sen ciddisin değil mi?”
“Evet tatlım, hem de çok ciddiyim!” diyerek ellerini çırptı Filiz.
Nisa annesinin bu neşe ve motivasyonuna inanamıyordu. Böyle tepkiler hep teyzesinden gelirdi. Bazen annesinin de teyzesi gibi olması için dualar ederdi içinden. Şu hale bakılırsa duaları kabul olmuş gibi duruyordu.
“Ah anneciğim, sen böyle mutlu olacaksan ben seninle dünyanın öbür ucuna bile gelirim! Sahil şehrinde yaşayacağız öyle mi artık?”
“Nisa’cığım emin misin? Bak arkadaşlarından okulundan ayrılacaksın. Şimdi sana heyecanlı geliyor ama sonradan pişman olmanı istemiyorum!”
“Arkadaşlarımla yine görüşebilirim onları hayatımdan çıkarmam gerekmiyor ki! Bu fikir beni nasıl heyecanlandırdı bilemezsin! Kesinlikle gidelim anne! Bu kasvetli evden kurtulalım bir an önce!”
Filiz kızının bu ev hakkındaki fikrini ilk kez duyuyordu. Çocuğun ev için böyle düşünmesinin sebebi muhtelemeln onun tavırlarıydı.
Nisa annesinin yüzündeki değişikliği görünce ne söylediğini farketti, “Anneciğim öyle demek istemedim lütfen yanlış anlama!”
Gülümsedi Filiz ve onun saçlarını okşadı, “Hayır öyle haklısın ki! Taşınalım buradan, yeni evimizde kasvet hiç olmasın cıvıl cıvıl renkli bir ev döşeyelim, eşyaların çoğunu da burada bırakalım hatta!”
“İşte bu!” diye çığlık attı Nisa, “Yeni bir oda takımı istiyordum zaten!”
Anne kız günlerce yeni evlerinin nasıl olacağı, onun nasıl döşeyecekleri konusunda planlar yaptılar. İnternetten mobilyalar bakıp beğendiler. Bir yandan da koliler edinip evi toplamaya başlamışlardı. Filiz o evde yokken yapıyordu bu işleri daha çok. Elini neye atsa annesi ve kız kardeşi ile ilgili bir şey hatırladığı için geri bırakıyordu. Sonunda kocaman evden sadece dört orta boy koli eşya toplayabildi.
“Evi mobilyalı kiraya veririm!” diye düşündü kalanlara bakınca. Bu evdeki eşyalarla iki ev bile döşenirdi zaten. Ayrıca onları bir daha görmek istemiyordu. Bu yüzden kiralayanın onlara zarar verip vermeyeceği de hiç umurunda değildi. Bu iş kendini gerçekten iyi hissettiriyordu ona.
(devam edecek)