Hasret hanım ve Rıfat bey Gonca’nın yanından her şeyden habersiz yürüyen Nisa’dan gözlerini alamıyorlardı. İkisinin de bilinçaltı kızın onlara benzeyip benzemediğini anlamaları için onları kilitlemişti. Gonca ve yeğeni kahvecinin kapısından girene kadar öylece izlediler konuşmadan.
“Hasret bu kız sana gerçekten benziyor!” dedi Rıfat bey.
Hasret hanım da benzerliği farketmişti ama sanki bunu doğrularsa Enes’e ihanet edecekmiş gibi garip bir hisse kapıldığı için yüksek sesle söylemesini engelliyordu beyni.
“Haydi gidip daha yakından bakalım!” dedi Hasret hanım aceleyle çantasını toparlayarak. Hesabı ödeyerek hızlıca çıktılar ve doğrudan kahveciye yönlendiler. İçeri girdiklerinde kapı her açıldığında kontrol eden Gonca’nın gözleriyle karşılaştılar ve hemen yanlarındaki boş masaya geçip oturdular iki yabancı gibi.
Nisa yan masada oturan öz anne ve babasından habersiz sürekli bir şeyler anlatıyordu teyzesine. Gonca’da tedirginliğini belli etmeden onu dinlemeye gayret ediyordu ama yan masadakilerin beklenmedik ataklarına karşı sürekli tetikteydi aslında.
Rıfat beyin kalbi çok hızlı çarpmaya başlamıştı kızlarına bu kadar yakın olunca, “Hasret o bizim kızımız!” dedi yeniden sesi titreyerek.
“Tamam sus şimdi duyacak!” dedi Hasret hanım gözlerini kızından alamadan. Onun kendisine bu kadar benzemesinden çok etkilenmişti. Kendi o yaşındaki halleri aklına gelmiş sonra Enes’in silüeti “Anne ne yapıyorsun sen?” diyerek karşısına dikilmiş gibi toparlanmaya çalışmıştı.
İçlerinde uzunca bir süredir yaşadıkları gel-gitler karı kocanın gerçekten dengesini bozmuştu. Neyin gerçek, neyin gerçek olmadığı konusunda bazen tereddüte kapılıyorlar. Duygularını ve düşüncelerini çözümleyemiyorlardı. İnsanların çatışmalı ruh hallerinde neler düşünebileceğinin sınırlarını keşfediyor gibiydiler. İkisi de bazen karakterlerine hiç uymayan senaryolar veya olası çözümler geliştirebiliyor ama bunu birbirlerine söylemeye cesaret edemiyorlardı. Bu senaryoların için de Filiz’i yok etmekte vardı elbette. Bunu yapabilecek değillerdi ama beyinleri onlara sürekli kesin çözüm arayışı sunuyordu.
Gonca iyice gerildiği için kahveleri bitince Nisa’ye “Artık kalkalım tatlım işlerimiz var!” deyince Nisa’da hemen toparlandı.
Hasret hanım ve Rıfat bey onlar kafeden çıkana kadar gözlerini ayırmadılar.
“Güray takip edecek onları değil mi?” dedi Hasret hanım hemen kocasına dönerek. Az önce oturup çay içtikleri yerde onları arabada bekleyen Güray, Rıfat beyin şoförüydü. Gonca ve kızı kahveciye girmeden ona göstermişlerdi arayarak. Kendileri dikkat çekecekleri için Gonca ve kızlarını takip etmek için onu da yanlarında getirmişlerdi. Şimdi Güray geri gelene kadar yeniden gidip çay içtikleri yerde bekleyeceklerdi.
Gonca arada bir arkasını dönüp kontrol ediyor ama Güray’ı hiç tanımadığı için ondan şüphelenmiyordu. Hasret bey ve Rıfat’ın arkalarından gelmediğini anlayınca rahatlasa da eve dönmeden önce şaşırtma yapmayı planladığı için bir kaç yere daha uğrattı Nisa’yı. Kızcağız neden bu kadar hızlı dolandıklarını anlayamasa da şikayetçi değildi. Kısa zamanda bir sürü yer gezmişlerdi ve gezmek onun sevdiği şeylerden biriydi. Sonunda yorgun argın eve vardılar. Güray girdikleri evin onların olduğundan emin olmak için bir süre kapının önünde bekledi. Kapıdaki zillerin ve üzerine yazan isimlerin fotoğraflarını çekti. Takip ettiği kızın patronunun kızı olduğundan haberi yoktu elbette. Ona sadece ne yapması gerektiği söylenmiş bir açıklamada bulunulmamıştı. Rıfat beye telefonundan konum gönderdi. Ayrıca sokak ve bina numarasını yazdı, zillerin fotolarını yolladı ve haber beklemeye başladı.
“Tamam gelebilirsin!” diye yanıt geldi on dakika sonra patronundan. Zilde yazan isimlerden biri onlara aitti. Evi bulmuşlardı.
“Şimdi ne yapacağız?” ded Rıfat bey karısına. Planın buraya kadar olan kısmını o yapmıştı.
“Mersin’e döneceğiz, onu şüphelendirmememiz gerek!”
“Ne yani kızımızı bulmuşken bırakacak mıyız yine? Neden gidip onu almıyoruz?”
“Rıfat bunu defalarca konuştuk ya! Şimdi o eve gidersek Enes’in duygularını ve belkide geleceğini riske atmış olacağız. Evi öğrendik. Acele etmeye gerek yok. Gidip sakince plan yapacağız. Zaten yakında o da gelecektir bizimle konuşmaya diye düşünüyorum!”
“Peki tamam!” dedi Rıfat bey isteksiz bir şekilde, “Peki ya o sırada tanışır giderlerse ne olacak?”
“Bizden alacağını tam alamadı henüz. Eninde sonunda bizi bulmak zorunda kalacak!”
“Bu iş iyice filme sarmaya başladı, sen de baş dedektif Hasret!”
Kocasının bu tepkisi karşısında bozulan sinirleri yüzünden gülmeye başladı Hasret hanım, o kadar çok güldü ki Güray geri döndüğü sırada gülmesi artık ağlamaya dönmüştü.
Şaşkın şaşkın Hasret hanıma bakan Güray’a “Bir şey yok sinir krizi geçiriyor! Dönüyoruz!” diye açıkladı Rıfat bey.
Hasret hanım ağlamaktan konuşamıyordu artık, yol boyunca onun elini tutup sakinleştirmeye çalıştı kocası. Güray ise hiç sesini çıkarmadan sürdü arabayı.
Filiz kardeşinin ölümünün ardından çıkıp gelen bu insanların anlattıklarını tekrar tekrar zihninden geçiriyordu. Anlatımlarının bu kısmında;
“Peki neden gelmediniz o zaman?” diye sormuştu.
“Gelecektik!” dedi Hasret hanım, “Gelecektik ama o sırada Gonca hanımdan hastanede olduğuna dair bir mesaj aldık, durumum iyi değil benden haber bekleyin diye yazmıştı! O kadar güvenilmez biriydi ki bunun da bir oyun olduğunu düşündük ama oğlumuz selahiyeti için beklemeye karar verdik.”
Ondan sonra da ölüm haberini öğrenmişlerdi. Gonca hastanedeki hemşireye ona bir şey olursa Rıfat beyin telefonuna mesaj atmasını istemişti. Rıfat bey tanımadığı kişiden gelen mesajı okuyunca Gonca yine onlarla eğleniyor sandı ve geri aradı. Hemşire ona olanları anlatıp, hastanenin adını verdi. Yine de güvenemeyen Rıfat bey bu kez hastaneyi aradı ve Gonca’nın adını vererek hasta yakını olduğunu ve durumunu merak ettiğini söyledi Hastane görevlisi de ölümü doğrulayınca, karısına hemen oraya gitmelerini ve artık bir engelleri kalmadığını söyledi.
Hasret hanıma nasıl olmuşsa garip bir soğukkanlılık gelmişti. Gonca’nın ölüm haberini alınca derin bir “oh” çekti ve “Bunun için Allah’a dua ediyordum!” diye mırıldandı. Onlarla konuşmak için bu ölümü biraz atlatmalarını beklememiz lazım. O kızımızın teyzesiydi. Şimdi hemen gidersek ne anlattığımızı bile anlayamayacaklar.
“Ben artık beklemek istemiyorum!” diye haykırdı Rıfat bey.
“Peki Enes’e ne diyeceğimizi düşündün mü? Kızı kolundan tutup buraya mı getireceğiz? Oğlumuza ne diyeceğiz Rıfat?”
Rıfat bey afalladı karısının sert çıkışı karşısında. Öyle ya kızı kurtarsalar bile, oğullarına ne diyeceklerdi? Ondan da öte kızlarına ne diyeceklerini bile bilmiyorlardı henüz.
Devam eden bir ay boyunca bu kez bunu tartışıp durdular. Bu zamana Filiz ve Nisa dışında onların da ihtiyacı olduğu ortadaydı.
Böylece aradan bir ay geçince aldıkları kararlar ile Filiz hanımın kapısını çalmışlardı.
(devam edecek)