Ailen kaderindir – Bölüm 10

Gonca aramak yerine garip bir şekilde mektup gönderdi onlara bir postaneden. Kızlarını görmek istiyorlarsa bir hafta sonra kağıtta yazan kahve evine gelmeleri gerekiyordu. Tüm bunları da gazeteden kestiği harflerle yazmıştı.

“Bu kadın tam bir psikopat bizimle dalga geçiyor olmalı!” dedi Rıfat bey kağıdı elinde tutarken sinirden titremeye başlamıştı, “Bu saçma harflerde neyin nesi? Amerikan filmi mi çeviriyoruz?”

“Rıfat kadının başından beri yaptığı hangi şey normal ki? Lütfen takılma böyle şeylere. Benim bir planım var!”

Hasret hanım günlerdir kafasında kurduğu planı anlattı Rıfat beye. Gonca ve kızını kafeden çıkınca takip ettirecekler böylece nereye gittiklerini nerede yaşadıklarını bulacaklardı.

“Bulunca ne yapacağız peki?” dedi Rıfat  bey.

“Gidip Filiz hanımla konuşacağız doğrudan. Bu kadına da para vermemize gerek kalmayacak işte!”

“İyi ama oğlumuza söyleyeceğini söyledi duymadın mı?”

“Belki kardeşini ikna edersek onun haberi olmaz!”

“Bu ruh hastasının, ruh hastası olması kuvvetle muhtemel kardeşine mi güveneceğiz yani?”

“Bilmiyorum Rıfat! Daha iyi bir fikrin varsa sen söyle o zaman?”

Karı koca buluşma gününe kadar  iyice gerildikleri için sık sık tartışmaya başladılar. Bu arada Hasret hanımın aklında daha  önce düşünmediği bir detay daha  geldi.

“Rıfat baksana bu kadın hasta olduğunu söylemedi mi bize? Tedavi için de bu paraya ihtiyacı var.”

“Evet ama doğru söylediğini nereden biliyorsun ki? Bana gayet sağlıklı gözüktü.”

“Doğru haklısın!” diyerek vazgeçti Hasret hanım düşüncesinden. Artık zihni sürekli oyun üretiyordu ve geceleri uyuyamaz olmuştu bu yüzden. Rıfat bey karısının bu hali için endişeleniyordu. Yıllardır aynı yastığa baş koyduğu karısının içinden bir canavar çıkmış gibiydi. Son günlerde Gonca’yı alt edip kızlarını ele geçirmek için sürekli olmadık planlar yapıyor, Rıfat bey onu olmayacağına ikna edince yeniden başlıyordu.

“Belki bir sakinleştirici kullansak ikimiz için de iyi olacak Hasret” dedi kızlarını görmeye gitmeden önceki son gece Rıfat bey. Onu da ertesi günün heyecanından uyku tutmuyordu şimdi.

“Ne dersin bize benziyor mudur acaba?” dedi Hasret hanım onu duymamış gibi.

“Neden bir resmini göstermesini istemedik ki sanki, yarın bize kimi gösterse kızımız sanacağız. Ya olmazsa?”

Hasret hanım telaşla doğruldu yastıktan kocasının bu sözleri üzerine.

“Sahi ya başkasını gösterirse!”

“Ya Hasret saçmalama sadece çıkıverdi ağzımdan, Allahaşkına kurma artık yat uyu! Neden yapsın böyle bir şeyi ?”

“Çünkü o çok kötü bir kadın!” dedi Hasret hanım yeniden başını yastığa koyarken ve o da kocası gibi diğer yanına dönüp sustu.

Aynı gece Nisa da uykuya dalamamıştı bir türlü, gündüz arkadaşları ile yaptığı buluşmayı düşünüyordu. Okuldan arkadaşı Meltem’in annesi çalıştığı için gündüz evde olmuyordu. Kızlar o gün evdekilere haber vermeden okula asıp Meltem’lere gitmişlerdi. Meltem’in aynı apartmanda oturan amcasının kızı Nilgün’de onlara katılmıştı Elbette Meltem’in anne ve babasına söylemeyeceğine yeminler ederek.

Kızlar güle oynaya gün geçirip, yeni yeni denedikleri sigaralardan birer ikişer içmişlerdi. Ancak kalabalık olduklarından hepsi bir sigara içtiğinde ev duman altı olduğundan sürekli camları açıp havalandırmaları gerekiyordu.

Nisa’nın sigaraya merakı yoktu, diğerleri bir nefes de olsa denemiş ama o hiç ilgilenmemişti. Onun ilgilendiği Nilgün’ün anlattığı o garip hikayeydi. Güya uyumadan önce, su ve unla yapılan bir hamuru tavada yağsız pişirip yersen gece rüyanda evleneceğin erkeği görüyordun. Kızların çoğunun gülüp geçtiği bu hurafeye nasıl olmuşsa Nisa inanmıştı. Diğerlerine inandığını belli etmemek için bir şey söylemedi ama eve gelir gelmez annesine unun yerini sorarak bulamaç gibi bir hamur yaptıktan sonra yağsız tavanın içine bir kaşık akıtıp pişirdi. Ucundan ısırp baktığında pek bir şeye benzeyemedi ama uyumadan önce yiyerek gece evleneceği adamı göreceği için heyecanlandı.

Filiz hanım mutfaktan gelen hamur kokusu üzerine gelip kızının ne yaptığına baktı merakla. Nisa’nın mutfak işine pek merakı olmamıştı o güne kadar.

“Hayırdır kızım ? Karnın mı acıktı, dolapta ekmekte yemekte var! Bu ne ki böyle?”

“Ay anne bir şey denedim! Önemli bir şey değil !” diyerek tabakta kalan karışımı lavaboya döküp tabağı yıkadı. Pişirdiği parçayı annesi geldiğinde pantolonun cebine sıkıştırıvermişti.

Filiz hanım ne olduğunu anlamadan hızla önünden geçip odasına gitti ve ekmeği yastığının altına sakladı. Gece olunca da erkenden odasına gidip, sertleşmiş ekmeği yedi ve başını yastığa koydu ama bir türlü uyku tutmuyordu.

Öz anne babası onu görmenin heyecanı, o da evleneceği adamı görmenin heyecanı ile ancak sabaha doğru uyuyabildiler.

Hasret hanım ve Rıfat bey sabah erkenden kalkıp uçaklarına yetişmek için hızla evden çıktılar. Enes’e babasının bir işi olduğunu ve çok kalmadan hemen döneceklerini söylemişlerdi. Hasret hanımın komşuları çok iyi olduğundan oğlanı takip edip ilgilenmelerini onlardan rica etmişti.

Buluşma öğleden sonra gerçekleşecekti. Elbette Nisa’nın bu buluşmadan haberi yoktu ama teyzesi ona akşam üzeri onu bir dükkana götürüp bir hediey alacağını sonrada oturup kahve içeceklerini bu yüzden kimseye söz vermemesini istemişti. Teyzesi ile vakit geçirmeyi sevdiği için o da hemen kabul etmişti.

O sabah uyandığında gördüğü rüyanın etkisindeydi. Ekmeğini yiyip uyumuştu ve gerçekten de sabaha doğdru daldığı uykusunda bir erkek görmüştü. Omuzunda üç tane yıldız olan bir erkek. Kumral saçları vardı ama yüzünü görememişti.  Öyle heyecanlanmıştı ki bunu hemen birine anlatmak istiyordu. Arkadaşlarına anlatsa ona gülecekleri kesindi. Nilgün’ü arayıp anlatsa o  Meltem’e yetiştirir o da herkese söylerdi. En sonunda rüyayı kendine saklamaya karar verdi ama teyzesi ile buluşmaya gidene kadar başka hiç bir şey düşünemedi.

Gonca ona pahalı bir mağazadan küçük bir çanta hediye aldı.

“Teyze buna ne gerek vardı ki şimdi?” dedi Nisa şaşkınlıkla, “Doğum günüm değil ki!”

“Olsun teyzeler yeğenlerine sadece doğum günlerinde mi hediye alır. Gördüm beğendim. Aklıma ilk sen geldin görür görmez ben de sana almak istedim. Güle güle kullan!”

“Sağol teyzoşum çok beğendim!” diye yanağına bir öpücük kondurdu Nisa teyzesinin.

“Haydi şimdi gidip şuradaki kahvecide birer kahve içelim ne dersin?”

“Teyze ya boş ver orayı yeni bir yer açılmış dün bizim kızlar konuşıyordu gel oraya gidelim!”

Nisa’nın bilmediği bir randevusu olan Gonca, “Olmaz Nisa’cığım, başka zaman gideriz. Ben bu gün planı yaptım burada içeceğiz!”

“Ya ne farkeder teyzoş ya!”

“Yürü haydi bak hediyeni aldın, kahveciye kararı da ben vereceğim!”

Nisa bu defa sesini çıkarmadan gülümsedi ve teyzesi ile onun seçtiği kahve evine doğru yürümeye başladılar.

Hasret hanım ve Rıfat bey bir saat öncesinden gelmiş karşıdaki çay evinden kahve evinin girişini gözetliyorlardı.

Rıfat bey girip kahve evinde bekleyelim demişti ama Hasret hanım buradan takip etmeyi uygun bulmuştu nedense. Rıfat bey karısının son zamanlarda huy değiştirdiğini bildiği için itiraz etmedi.

“İşte işte Rıfat bak geliyorlar!” diye çığlık attı Hasret hanım Gonca ve yanındaki genç kızı görünce.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s