Yıllar hızla akıp gitmiş Nisa liseye giden bir genç kız olmuştu. Filiz’in melankolikliği devam etse de eskisinden daha sosyal bir yaşama dönmüştü. Bir kaç dernekte gönüllü görev yapıyordu. Merhum eşinin ailesi onları koruyup kollamaya devam etse de o acıları tazelendiği için onlardan uzak durmayı tercih etmiş, onlar da saygı duymuşları. Zaten evlilikleri çok kısa sürebildiği için aile ile derin ilişkiler kuracak zamanları hiç olmamıştı. Nisa’nın bütün eğitim masrafları da babasının ailesi tarafından karşılanmıştı.
Gonca Nisa okula başladıktan sonra yeniden çalışma hayatına dönmüş, bir kaç yıl önce de Çetin’i hayatından çıkartmıştı. Hayatlarında bir erkeğe ihtyaçları olmadığını söylemişti Nisa’ya da açıklama yaparken. Filiz zaten kardeşine hesap soran biri değildi. O ayrıldığını söyledikten sonra hiç bir şey sormamış sadece başını sallayarak onaylamıştı. Aslında bu küçüklüklerinden gelen bir alışkanlıktı onun için. Gonca daima onun söylediği sözlerden bir şey bulup kavga çıkardığı için o da kendince böyle bir tarz geliştirmiş. Yıllar içinde ilişkileri düzelmiş bile olsa bu alışkanlığından vazgeçememişti. Annelerinin ölümünden sonra Gonca ile başbaşa kalmaktan o da biraz tedirgin olmuşsa da onun sert ve duygusuz tutumu dışındaki davranışlarının normale dönmüş olmasından çok memnundu. En azından çoğu şey hastaneden çıkarken korktuğu gibi olmamış, hatta çok da iyi gitmişti. Gonca’nın o dönemde hayatında Çetin’in olması bile onlar için büyük bir şansa dönüşmüştü.
Filiz kardeşinin kendisine yaptığı hırçınları büyüdükçe kızına da yapacağından korkmuş ancak ikisinin arasındaki güzel ilişkiyi görünce rahatlamıştı. Gonca gerçekten hayatı boyu kimse için yapmayacağı şeyler yapmıştı Nisa doğduktan sonra. Filiz onun belki de çocuk sahini olma iç güdüsü yüzünden böyle davrandığını düşünmüştü. Onlar ikizdiler ve Gonca elbette anne yarısıydı Nisa için. Gonca’yı nasıl idare edeceğini düşünürken tüm o zor zamanlarda Gonca onları idare etmişti.
Yanlız son zamanlarda gerçekten çok solgun görünüyordu. Sorduğu zaman ise, iş yerinde çok yoğun olduklarını bu yüzden biraz sarsıldığını söylüyordu sadece. Kız kardeşi sağlıkçı olduğu ve bunca zaman onların tüm sağlık işlerini hallettiği için Filiz onun sözüne güveniyordu.
“Bir iki vitamin takviyesi ile normale dönerim!” diyordu Nisa da sorduğunda. O yaz ilk kez onlardan ayrı bir haftalık bir tatile çıkmak istediğini söyleyince Filiz ve Nisa gerçekten şaşırdılar. Tüm ısrarlarına rağmen, Gonca’nın ağzından “Bir arkadaşımın yanına gideceğim sadece” den başka söz alamadılar.
Nisa annesine “Teyzem belki de yeni bir aşka yelken açıyordur çok üzerine gitmesek mi?” dedikten sonra Filiz de sormaktan vazgeçmişti ama kardeşinin bu tür şeyler yapmayacağından da çok emindi. Gerçi hastalığı yaş ilerledikçe ataklar yapıyor olabilirdi. Doktor o zamanlardan uyarmıştı aileyi. Yaşı geldikçe sahip olmadığı huylar ve davranışlar geliştirebilir ve her zaman öyle olduğunu iddia edebilirdi.
Bunca zaman aklı başında davranıp onları idare ettikten sonra artık onun da biraz saçmalamak hakkıydı diye düşündü Filiz gülümseyerek. Bundan sonra yeniden akli sorunlar yaşarsa bile kardeşine o destek olacaktı. Kızı da büyümüştü bu sefer ikisi Gonca’ya bakabilirlerdi.
Gonca bir haftalık tatiline kimseye açıklama yapmadan gitti geldi. Ardından hep birlikte yıllardır gidip durdukları tatil yerine gittiler. Nisa burayı o kadar seviyordu ki annesi ve teyzesi başka yere gidelim deseler de ısrarla buraya gelmek istiyordu.
Eskiden yeğeni ile gezip dolaşan, sabah akşam denize giren Gonca bu tatil elinde kitabı güneşin altında yatmayı tercih etmişti.
“Kızım gençsin sen artık biraz yaşıtlarınla takıl, düş yakamdan!” diye de şaka yollu kovalıyordu onunla bir şeyler yapmak için ısrar eden Nisa’yı.
Tatilleri bitip eve döndüklerinde Gonca’nın halsizlikleri iyice artmaya başladı. Sonunda bir gün düşüp bayılınca, Nisa ve Filiz onu acile götürdüler ve orada öğrendiler hastalığının artık geri dönülmez bir noktada olduğunu.
“Biliyordun değil mi teyze!” dedi ağlamaklı bir sesle Nisa teyzesine bakarak.
“Benim bilmem yeterliydi inan bana” diye cevap verdi o da gülümseyerek yeğenine.
Filiz de kardeşinin başından beri hastalığını bildiğini anlamıştı.
“Doktor yapılacak bir şey yok dedi zaten, olsaydı size söylerdim” dedi ona da.
Bayıldığı günün ardından üç ay kadar hastanede kaldı, sonunda doktorlar yapılacak bir şey kalmadığını söyleyip hastaneden çıkardılar onu.
Son on gününü de evde geçirdikten sonra hayata gözlerini kapattı. Aileden sadece Nisa ve Filiz kalmıştı geriye. Filiz için yine zor ve sancılı bir süreç oldu bu kayıp. Hayatındaki ölümleri atlatamıyordu bir türlü. Nisa annesine destek oldu elinden geldiğince. Kızı için daha hızlı toparlanmaya gayret etti o da.
Gonca’nın vefatından bir ay sonra, bir kadın ve adam geldiler kapıya. Nisa sabahtan okula gitmek için evden çıkmıştı. Filiz taziyeye gelenlerden biri olduklarını sandı onların. Gonca’nın da tanımadığı arkadaşlarından gelen olmuştu çünkü.
“Buyurun hoş geldiniz!” diyerek içeri aldı onları. Salona geçip karşılıklı oturdular.
“Başınız sağolsun kardeşinizin kaybından haberimiz var” dedi kadın söze girerek.
“Dostlar sağsolsun bir süredir hastaydı” dedi Filiz, “Siz iş yerinden mi arkadaşınız?”
“Bizi hatırlamadınız herhalde!” dedi bu defa kadının kocası.
“Hayır hatırlamadım kusura bakmayın bu acılı süreçte kafam biraz dağınık sanırım.”
“Biz Hasret ve Rıfat” dedi kadın.
Filiz biraz düşündü ama bu isimler ona hiç tanıdık gelmedi yine, dudağını bükerek bilemediğini belli etti.
“Hani çocuklarımızın doğduğu gece” der dermez hatırladı bu kez.
“Ah ne kadar aptalım, ne olur kusuruma bakmayın! Ancak bunca yıl sonra ben sizi hiç beklemiyordum!”
Hasret ve Rıfat hanım aynı coşkuyu göstermeden baktılar onun yüzüne. Filiz yanlış bir şey söylediğini düşünüp sustu.
“Siz nasıl haber aldınız Gonca’nın vefatını?” dedi sonra merakla.
“Gonca bir süre önce bizimle itribata geçti Filiz hanım!”
“Sahi mi bana hiç bahsetmedi, yani biz o günden sonra bir daha sizden pek bahsetmedik aslında” dedi Filiz kendi kendiyle konuşur gibi. Bir yandan da bahsedip bahsetmediklerini tarıyordu aklında, “Neden böyle bir şey yapmış acaba?”
“Başta biz de çok şaşırdık onu gördüğümüzde, yıllar sonra yolu Mersin’e düştü herhalde diye sevinip buyur ettik. Ancak sonrası pek güzel gelişmedi, Gonca hanım bize o gece yaptığı iyilikten yıllar sonra çok büyük bir şok yaşattı.”
Filiz söylenilenleri anlayamadığını düşünüyordu. Gonca yıllar sonra ne diye gidip bu insanları bulmuştu. Onlara gidip ne söylemişti. Kardeşinin hastalığı son zamanlarda gerçekten atak yapmıştı belki ve o anlayamamış mıydı acaba?
“Bakın Gonca’nın çok eskiye dayanan akli sorunları vardı. Yani sizi üzecek bir şey yaptıysa bunu hastalığına vermenizi ve onu affetmenizi dilerim.”
“Gonca hanım sandığınızda çok daha aklı başındaydı Filiz hanım!” dedi Rıfat bey.
(devam edecek)