Anne ve bebekler hemen hastaneye alındı. Dördünün de durumu çok iyiydi. Acilin doktoru bu başarısından dolayı Gonca’yı tebrik ettik. Gonca gülümsemekle yetindi. Hasret hanımın kocası ki adının Rıfat olduğunu öğrendiler sonradan, “Ne dilerseniz dileyin benden!” dedi ağlayarak, “Karımı ve çocuğumu kurtardınız! Biz burada yaşamıyoruz, eşimin annesi rahatsızlandığı için gelmiştik. Onu ikna edemedim bu halde yola gidemeyeceğimize ama dinlemedi! Siz olmasaydınız bu yabancı şehirde ne yapardık bilmiyorum!”
“Önemli değil!” dedi Gonca yine omuzları kabararak. Gözlerini sürekli yere dikiyor, mahcup olduğunu belli ediyordu. Gonca yapısında biri için bu hareket bile bir aşamaydı. Emine hanım kızının arabada yaşadığı şok ile huyunun iyice düzelmeye başladığına kanaat getirecekti neredeyse. Onun da tansiyonu fırladığı için bir yere uzanması sağlanmış dinleniyordu.
Rıfat bey Gonca ve ailesinin hiç bir teklifini kabul etmeyeceğini anlayınca kızlarının ve Filiz’in bütün hastane masraflarını ödedi. Anneler ve bebekler ertesi gün akşam üzeri hastaneden taburcu oldular. Filiz’in bir Nisa adında bir kızı, Hasret hanımın da Enes adında bir oğlu olmuştu.
Filiz doğumun şokunu atlattıktan sonra önceki ruh haline geri döndü çabucak. Mert’siz bu çocuğu nasıl büyüteceğini düşünüyordu. Nisa, bebek kız olursa birlikte karar verdikleri isimdi.
“İstersen başka isim koyalım!” dedi Gonca kardeşine, “Bu isim senin acı çekmene neden olacak!”
“Olmaz kendisi yanımda yok diye kararlarını yok sayamam bu onun kızı!” dedi Filiz inatla, “Nisa olacak!”
Rıfat bey hastaneden ayrılırken bir ihtiyaçları olursa veya Mersin’e gelirlerse mutlaka uğramaları için bir kartvizitini verdi. Çetin’de hemen ertesi gün hastaneye gelmiş Gonca’nın bir gece önce başardıkları ile gurur duymuştu. Onlar hastanedeyken arabayı temizletmeye götürdüğü için eve taksi ile döndüler. Hava biraz daha iyi ve yol açıktı.
Filiz Nisa’yı kucağından hiç bırakmıyor, sürekli gözleri doluyordu. Emzirmesi, altını değiştimesi, bir haftanın sonunda topuk kanı almaya götürülmesi, göbeğinin düşmesini takip etmesi ve yıkanması konusunda her tür detayla Gonca yakından ilgileniyordu. Emine hanımın bile gözleri dolmuştu kardeşlerin arasındaki bu dayanışmaya. Demek ki Gonca zor koşullarda destek olabilecek kadar güçlü bir kızdı aslında. Tüm bu süreç içinde aralarında en dirayetli ve mantıklı davranan o çıkmıştı. Gonca olmasa Emine hanım Filiz’i hastaneye bile götüremez kızcağız muhtemelen evde kendi kendine doğum yapardı. Düşünmesi bile ürkütücü geldi Emine hanıma.
Filiz’in kızını tam anlamıyla sahiplenmesi ve kendine gelmesi neredeyse yedi ay sürdü. Nisa artık oturabiliyor, katı gıda yiyor, gülümsüyor ve bilinçli tepkiler veriyordu. Annesi ve teyzesi üzerine titriyorlardı.
Emine hanımın o dönemde yuğunlaşan tansiyon problemi iyice arttığından hiç bir şey yapamaz olmuştu. Ayağa kalktığında dengesini kaybedip bir iki kez düştüğü için Gonca onun fazla kalkıp gezmesine izin vermiyordu. Mert’in akrabaları onlara her ay düzenli para gönderdikleri için geçim ile ilgili bir sıkıntıları yoktu. Ayrıca bebeğe de bir sürü hediyeler getirmişlerdi. Özellikle Mert’in teyzesi uzun uzun ağlamıştı Nisa’yı görünce.
Nisa kızıla çalan açık renk saçlara sahipti, gözleri elâ ve koyu yeşil arasında bir renk olmuştu. Mert’in gözleri de yeşildi ama Nisa’nın göz rengi çok daha güzeldi Çok güzel bir kız değildi belki ama sevimliydi.
“Daha çocuk o, büyüdükçe daha da güzel olur!” diyordu Emine hanım. Çok ilgilenmiyor olsa da nasıl olmuşsa o da torununa sevgi duymaya başlamıştı. Nisa evdeki tüm sevgisiz kadınları sevgi doldurmuştu sanki. Emine hanımın evinde ilk kez sevgi ile büyüyen bir kız çocuğu vardı.
Nisa ilkokul bire başladığında Emine hanım hayata daha fazla dayanamadı. Emine hanımın vefatı Nisa’nın ölüm ve hayat hakkında pek çok soru sormasına neden olmuştu. Filiz’in bu konuda çok hassas olduğunu bilen Gonca, bu dönem boyunca Nisa’yı annesinden biraz uzat tutmuş, bütün sorularına tek tek cevap vermişti. Gerçekten de Nisa annesinden çok Gonca ile dertleşip sohbet etmeyi seviyordu. Annesi teyzesine göre daha içine kapalıydı. Teyzesi onun zor şeyler yaşadığı için böyle olduğunu söylemişti. Büyüdüğü zaman o da annesini daha iyi anlayacaktı. Gonca’da zor şeyler yaşamıştı ama sonunda kader ona gülmüştü. Çetin ile olan arkadaşlıkları hâlâ devam ediyordu. Onu evlenmemeye ikna etmişti. İkisi de bu şekilde daha bağımsız ve mutluydular.
Gonca bir erkekle aynı evde yaşama fikrine pek sıcak bakmıyordu. Herkes onun çok normalleştiğini düşünüyor olsa da. Doktoru haklıydı aslında içinde fırtınalar kopmaya devam ediyor ancak ilaçlar sayesinde o bunları bastırmayı ya da en azınsan saklamayı başarabiliyordu. Bu da onun toplum hayatına uyum sağlamasına yarıyordu. Hâlâ çok sağlıklı bir düşünce şekline sahip değildi ama etrafında bunu farkedecek kimse yoktu.
Nisa çocuktu, Filiz eşini ve onun ailesini kaybettiğinden beri yarı yarıya içinde yaşar olmuştu Kızıyla ilgilini konular hariç hayata fazla karışmayı tercih etmiyordu. Oysa İngilizce öğretmenliği eğitimi almıştı. İstese öğretmenlik yapıp, özel ders verebilirdi. Ancak Mert’in akrabaları onların tüm giderlerini karşıladığı için çalışmayı hiç düşünmüyordu.
“Çalışsan bu kadar leyla olmazsın!” diye kızıyordu Gonca ona, “Şu çocuğun aklı daha işlek bir anneye ihtiyacı var! Emine hanım gibi bir anne mi olmak istiyorsun?”
Emine hanım vefat ettikten sonra ondan anne diye bahsetmeyi kesmişti Gonca. Geldikleri noktalarda onun çok suçu olduğunu düşünüyordu ama bu düşüncesini de kendine sakladığı için sadece bağını kopardığını kendince haykıran bu tarzı kullanıyordu. O artık Emine hanımdı. Aslında tüm hayatları boyunca Emine hanımdı ve anne olduğu anlar çok çok azdı. Arabada Filiz’in elini tuttuğunda da biraz kıskanmıştı Gonca o karmaşanın içinde. Hiç bir zaman Gonca’nın elini öyle tutmamıştı. Ağzı burnu kırılıp eve döndüğünde bile.
“İyi ki Çetin amcam ve sen varsınız Gonca teyze. Babam olmasa bile en azından sizleri yanımızda olduğunuzu bilmek çok güven verici” diyordu Nisa ona. Büyüdükçe annesinin melankolisini daha çok farkediyordu. Neyse kızına İnglizce öğretmenliği yapıyordu Filiz. Bu yüzden sınıfta en yüksek notları hep Nisa alıyordu okula başladıktan sonra.
Gonca evin erkeği gibi davranıyordu gerçekten de. Böyle olması, evdekilerin ona muhtaç olması veya onun korumacı rolü üstlenmesi hoşuna gidiyordu. Yıllarca hasta düşünceli olarak sıfatlandıktan sonra Mert ve ailesinin ölümü ile başlayan acı süreçte bu rolü kapmayı başarmıştı. Her zaman daha başarılı olduğu öne sürülen Filiz ise darmadağın olmuştu. Tamam elbette çok ağırdı onun yaşadıkları ama yine de toparlayıcı, çözüm bulucu, idare edici ve yeğeninin kahramanı Gonca’ydı.
Bazen Nisa’ya bakıp uzun uzun düşünüyor ve gözleri doluyordu onunda. Hayat onları nereden nerelere getirmişti. İntikam peşinde bir kadından güçlü bir kadına dönüşmüştü o da.
(devam edecek)