İnsanın “Aşk” Hali – Bölüm 6

Taner’de bu  ziyaretler sırasında kendinden epeyce bahsetmişti Sinem’e. Üniversite yıllarında bir kıza aşık olmuştu ve heyecana kapılıp hem evlenme cesaretini göstermişlerdi. Taner’in de kızın  da ailesi henüz eli ekmek tutmamış bu gençlerin evliliğine karşı çıkmış olsa da dinlememişler, her şeyin üstesinden birlikte gelebileceklerini düşünmüşlerdi.

Elbette üniversite çağındaki iki gencin heyecanıyla alel acele kurulan bu evlilik, sorumluluklar devreye girince ancak bir yıl cicili bicili devam etmişti. O da ailelerin sağladığı destekle olabilmişti. Taner memnun olmadığı bir iş bulabilmiş ancak eşi henüz iş bulamamıştı. Tam onun da bir iş konusu çözülürken hamile olduğunu anlamış böylece çalışma hayatına başlayamadan anne oluvermişti. Çocuğun olması ile birlikte iyice zorlaşan şartlar yüzünden karşılıklı gerilmişler ve sonunda karısı boşanma davası açarak Taner’i terketmişti. Bu terkedişin peşine bir yıl geçmeden başka bir adamla evlenmeye karar vermiş, evleneceği adam da kızlarını istemeyince çocuğun velayetini Taner’e vermişti.  Ecem şimdi dört yaşındaydı. Taner’in anne ve babası bakıyorlardı çocuğa. Eski karısı evlendiği kocasıyla yurt dışına gidip yerleştiği için çocuk annesini göremiyordu.

Sinem çok üzülmüştü Ecem’in durumuna. Taner için de üzülmüştü elbette. Bu kadar genç yaşta bir çocuk sahibi olmuş ve ona şimdi tek başına sahip çıkmaya çalışıyordu. Bu yüzden sosyal hayattan epeyce geri çekilmişti. İşinden kalan zamanı büyük oranda kızıyla geçiriyor, arada sırada Efe’lerin grubu gibi eski arkadaşlarıyla dışarı çıkıyordu. Aralarındaki dostluk bu sohbetlerle giderek gelişirken ikisinin de kalp atışları hızlanıyordu beraberken. Taner onun üniversite grubundan bir arkadaşı ile olduğunu biliyor, Sinem’de aynı nedenden kendini kontrol etmeye çalışıyordu. Bakışları onlara ele vermese dışarıdan bakan herkes çok yakın iki arkadaş olduklarını düşünebilirdi.

Taner bir kez dışarıda bir yere gitmeyi teklif etmeye cesaret ettiğinde, Sinem sık sık eczaneye kendisi gidiyor olmasına rağmen, bunu yapamayacaklarını söyledi.

“Biliyorsun ben Efe ile birlikteyim!” derken kendini o kadar çaresiz hissetmişti ki, Taner onun sesindeki bu çaresizliğe tepkisiz kalamayıp, “Biliyorum, anlıyorum da ama seni düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. İzin versen uzaktan sevsem seni olmaz mı?” deyiverdi.

Sinem sonunda duygularını itiraf eden bu güzel adama bakmakla yetindi sadece ve bir şey demeden konuyu değiştirdi. Ona uğramaya bir süre ara verme kararı alarak yaklaşık on beş gün dükkanın önünden bile geçmedi. On beş gün sonra Taner’den gelen “Küs müyüz?” mesajını görünce kalbi yeniden hızlı hızlı atmaya başladı. On beş gün boyunca onu düşünmeden geçirdiği bir gün bile olmamıştı zaten.

“Hayır elbette değiliz!” yazdı heyecanla.

“O zaman kahveye bekliyorum yarın”

Aldığı tüm kararlara rağmen kendini tutamayıp ertesi gün uğradı Taner’e yeniden. İkisi de sanki aylardır görüşmemişler  gibi özlemişlerdi birbirlerini. Yine koyu bir sohbete daldılar ki Sinem az kalsın radyoya geç kalıyordu.

Efe Sinem’de bir şeylerin değiştiğini farketmişti, evet o da çok yoğundu, verdiği sözlerde de duramıyordu ama Sinem’in giderek ona karşı kayıtsız olması da sinirini bozmaya başlamıştı. Eskiden hiç değilse, bana vakit ayıramıyorsun diye sitem ederdi arada bir. Şimdi verdiği sözlerin hesabını sormasını beklerken, böyle olmasından çok memnun gibi görünüyordu daha çok. Kendine bakmaya da başlamıştı. Radyoya genelikle eşofmanlar ya da rahat kıyafetlerle giderken artık daha güzel şeyler giyiyordu. Tercüme bürosundan öyle istediklerini söylemişti bir kaç kez. Sonra da üzerini değişmeye üşendiği için aynı kıyafetle de radyoya gidiyordu.

Gündüz zaten çalışıyordu. Oradan çıkış bir kaç saat vakti oluyor, oradan da radyoya gidiyor, radyo çıkışı da onu Efe alıyordu zaten. Onun görünüş ve tavrındaki bu değişikliğin nedenini anlayamıyordu, ta ki arkadaşlarından birinin onun radyo programında artık eskisinden de daha coşkulu ve mükemmel anlatımlar yaptığını söyleyerek tebrik etmesine kadar. Coşkulu aşk anlatımları, dış görünüşe verilen önem ve Efe’ye iyice kayıtsız davranma düşüncesi bir araya gelince şüphelenmeye başlamıştı. Yoksa Sinem’in hayatına başkası mı girmişti. Zaten o işten bu işe vakti olmadığı için bu kişi büyük ihtimalle çalıştığı yerlerden birindeydi. Hatta radyodan ayrılma konusunda bu kadar dirençli olduğuna göre radyodaydı.

Bunu Sinem’e doğrudan soramadığı için kızın peşine birini takmaya karar verdi. Bu işi parayla yapan Amerikan özentisi kendine dedektif diyen bir çok kişi vardı. Çoğunluğu aldatılanlar olmak üzere takiplerden epeyce iş buluyorlardı. Hemen onlardan biriyle iletişime geçti ve Sinem hakkındaki tüm bilgileri söyleyerek yirmi dört saat ne yaptığını bilmek istediğini söyledi.

Sinem, Taner’in ona duygularını açmasının ardından ne kadar özlemiş olsa da, eskisi kadar sık eczaneye gitmiyordu. Ona da işlerinin yoğunlaştığını söylemişti. Aslında onu görmek için deli oluyordu ama yine de bunun uygun bir davranış olmadığına karar vermişti. Efe’ye de bir türlü ayrılmak istediğini söyleyememişti zaten. Hoş ondan ayrılsa bile onun eski bir arkadaşı ile birlikte olmak yine de hoş olmayabilirdi.

“Aman Sinem kendini neye bulaştırdın böyle, Efe ile konuşmadan başka bir şeye cesaret edemezsin!” diyordu sürekli kendi kendine.

Yine de çok özlediğinden, Taner’in davetlerinden dördüne uymasa birine uyup gidiyordu eczaneye. Her seferinde de “Zaten ağrı kesici alacaktım”, “Zaten vitamin alacaktım” gibi komik bahaneler üretiyordu. Taner’de gülümseyerek ona istediği ilaçları veriyordu. Oysa ilaçların hepsi mutfak tezgahının üzerinde yığılıydı. Henüz içlerinden herhangi birini açıp içmemişti bile. Onun ağrılarına ve halsizliğine sadece Taner’i görmek iyi geliyordu.

Derya ona iyiden iyiye kızmaya başlamıştı.

Kızım tamam hoşlandın bu eczacıdan ama Efe gibi zengin bir adamı da böylece bırakamazsın. Diğerinin bir de kızı var diyorsun üstelik! Delirdin herhalde sen iyice?”

“Ya ne olmuş kızı varsa, evlenmiş ayrılmışlar, yuva yıkmıyorum ya!” diye çıkıyordu Sinem’de ona.

“Yıkıyorsun ama onunkini değil kendininkini!” diye kızıyordu Derya’da ona. Nedense sırf parası var iyi bir aileden diye Efe ile evlenmesini istiyordu Sinem’in.

“Tıpkı babam gibisin!” demişti Sinem’de bir kez ona. Derya’da biraz bozulduğu için artık eskisi kadar sormuyordu Taner ile görüşmelerini. Sinem’de o soğuk durunca anlatmaya çekiniyordu zaten.

Efe’nin tuttuğu adam günlerdir Sinem’i takip ediyordu ama henüz bir şeye ulaşamamıştı. Efe onu işyerinden birileri olabilir diye yönlendirdiği için adam oralara da girip sorular sormuş ama bir bilgi elde edememişti. Kızın iki iş yerinde de görüştüğü birileri yoktu zaten En azından bir erkek yoktu. On günün sonunda Taner’in attığı mesaj ile Sinem yeniden eczaneye uğramaya karar verdi. Kızın eczaneye uğramasında bir tuhaflık bulmayan adam önce umursamadı. Sonra Sinem uzun süre orada kalınca yaklaşıp neler olduğuna baktı ve Taner ile ikisini koyu bir sohbet yaparken gördü. Müşteri gibi içeri girip bir aspirin aldı ve aralarında sıcak bir sohbetin olduğunu farketti. Ancak pekala ikisi eski arkadaş olabilirlerdi. Çıkarken bir kart isteyerek Taner’in ad ve soyadını da öğrendi ve dışarıdaki gözetleme yerine geri döndü.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s