Ateş fazla zamanı olmadığını belli etmek ister gibi montunu bile çıkarmamıştı üzerinden. Çantası hâlâ kolunda asılı duruyordu. Tamer onda ki gerginliği hissediyordu ama çok uzun zamandır beklemişti bu anı. Onunla konuşup bazı şeyleri halletmek istiyordu artık.
“Çok vaktini almak istemiyorum!” dedi mesajı aldığını belli etmek istercesine.
Ateş gergin bir şekilde başını salladı.
“Ben borçların olduğunu biliyorum, yani şirketinin. Sana yardım edebilirim!”
“Senden yardım istediğimi de nereden çıkardın, bu ya da herhangi bir konuyu seninle konuşmak aklımdan bile geçmezken hem de!”
“Ateş bak üç yıldır birbirimizi neredeyse hiç görmedik, ikimizin ailesi de hâlâ evlenmemizi bekliyor artık onları oyalacayacak bir bahanemiz kalmadı. Ziya amca yakında seni zaten zorlayacak biliyorsun!”
“Bu senin sorunun değil, ben hayatımdaki sorunlarla kendim baş edebilirim. Seninle evlenmeyi de kesinlikle düşünmüyorum!” dedi Ateş sesini yükselterek. Sonra çevresindekilerin onlara baktığını farkedince, başını önüne eğip, çantasının kenarına taktığı süsle oynamaya başladı.
“Tamam! O zaman dinle şimdi beni! Şirketini kurtarmak için ihtiyacın olan paraya sahibim! Üstelik bu para babamın değil gerçekten benim! Alacaklıların peşinde olduğunu biliyorum. Ziya amca akbaba gibi batmanı bekliyor. O zaman zaten benimle evlenmekten başka çaren kalmayacak. Zaten biliyorsun nişanımızdan sonra ben onunla konuşmamış olsaydım o zaman evlenmiş olacaktık!”
“Evet eğer sen dürüst bir adam olabilseydin!”
Ateş tıpkı o gece hisettiği gibi büyük bir acı hisetti yüreğinde yeniden. Gözlerine hücum eden yaşları kontrol edebilmek için izin isteyip masadan kalktı ve lavaboya gideceğini söyledi.
Bundan üç yıl önce evlenmeleri için belirlenen tarihe az bir zaman kala iki aile bir akşam yemeği için yeniden bir araya gelmişlerdi Ziya Bey apartmanında.Tamer bu yemekten on gün önce duş alırken ayağı kayıp düşmüş, el bileğini kırmıştı. Bu nedenle eli alçıdaydı henüz. Ateş onun için çok endişelenmiş olsa da o bunun basit bir kaza olduğunu söleyerek onun üzerine düşmesinden bunaldığını belli edince, Ateş’de biraz geri çekilme ihtiyacı hissetmişti. Bu konuşmanın olduğu günden o akşama kadar da ne Tamer onu, ne de o Tamer’i bir kez olsun aramamıştı. Yemeği aileler organize ettiği için de karşı koyma şansları yoktu.
Ateş Ali’ye Tamer’deki bu soğukluk ve tepkili davranışlara bir anlam veremediğini anlatıyordu.
“İnsan sevdiğinin canı yanınca üzülmezmi Ali? Ben de biraz onu şımartıp iyi hissetmesini istedim sadece!”
“Belki de üzerine düşülmesini sevmiyordur Ateş, neden arayıp konuşmuyorsun?”
“Ne araması o gün beni kovmaktan beter etti yanından, bir daha da aramadı. Ben onu asla aramam!”
Ali’de Tamer’in davranışına bir anlam verememişti ama her insanın bazen garip davrandığını düşünüyordu. Bu Ateş’e karşı bir tavır değildi muhakak ve geçecekti.
Ateş Ali’nin tüm telkinlerine rağmen ikna olmamış o gece de başlangıçta Tamer’e uzak davranmış, sonra aileler anlamasın diye mecburen geçip yanına oturmuştu. İşin garibi Tamer o gece de eskisi gibi değildi. Ateş’in yüzüne neredeyse hiç bakmıyordu. Konuşmuşlardı aslında bir kaç kelime ama o da havadan sudan konularla ilgiliydi.
Yemek sona erip herkes çay kahve faslına geçince, gençlerin büyük çoğunluğu bahçeye yöneldiler. Ateş’te kardeşleri ile birlikte bahçeye çıktı. Gözleri Tamer’i aradı ama göremedi. Ona hem kızıyor, hem de artık yeniden eskisi gibi olmak istiyordu. Sonra ilerideki ağaçlıktan sesini duyunca oraya yöneldi.
Babasının ikinci eşinden olma erkek kardeşinin sözlüsü Pınar ile ağaçların altına oturmuşlardı. Tamer kızın eline doğru uzanmıştı, “Seni ne kadar özledim bilemezsin! Artık buna bir son verelim istiyorum!” dedi sevgi dolu bir sesle.
Pınar gözlerini ondan alamıyordu, “Tamer ben de aslında seni çok beğeniyorum!” dedi heyecanla.
Ateş neredeyse şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı. Demek bir süredir yaşadıkları uzaklaşmanın nedeni buydu. Pınar ile birlikte herkesten gizli bir ilişki yaşıyorlardı. Hışımla dönüp kalabalığın içine girdi önce. Sonra ne yapacağını bilemediği için midesinin kötü olduğunu söyleyip ayrıldı oradan.
Sonraki günlerde Tamer onu defalarca arasa, mesaj atsada hiç birine cevap vermedi bir süre. Sonunda “Seninle yapamayacağıma karar verdim. Bir şekilde bunu ailelerimize açıklayalım!” diye yazdı.
Bir süre Tamer’den yanıt gelmedi, ertesi akşama doğru “Tamam, bu kadar etkileneceğini düşünmemiştim ama sen de haklısın! Ben Ziya amca ile konuşurum sen merak etme ama nişanı bozduk diye hemen söylebileceğimizi sanmıyorum” diye cevap geldi.
“Tamam nasıl konuşacaksan konuş ama şu evlilik işi olmasın!”
Tamer hemen ertesi günü konuyu halletmişti. Ziya beye Ateş’in her zaman istediği gibi okulunu bitirip işini kurması için bir şans vermek istediğini. Ateş bunu kendi ayakları üzerinde durduğunu ispatlamak için yaptığını ve Tamer’in de onunla gurur duyduğu için buna izin vereceğini, daha sonra evleneceklerini söylemişti.
Ateş babasının buna nasıl ikna olduğunu bilmiyordu ama duyduğunda kulaklarına inanamamıştı. Neredeyse Tamer’e minnet duyacaktı ama sonra gördüklerini hatırlayınca vazgeçti. Yaptığının affedilir bir tarafı yoktu ve Ateş bunu asla bir özür olarak kabul etmeyecekti. İki aileye bir süre daha rol yapıp sonra ayrıldıklarını söylerlerdi muhtemelen. Bu adımı Tamer attığı için o adımı da Tamer’e bırakacaktı.
Ali kulaklarına inanamıştı olanları duyunca, “Ateş sen emin misin bu kararından! Benim tanıdığım Tamer asla seni aldatmaz! Bu işin içinde bir iş olmasın bak?”
“Hayır inkar etmedi ki zaten Ali! İşte bize de işimizi kurmak için fırsat verdi, parayı da babam verecek! ”
“Peki Tamer ile olan ilişkiniz ne olacak Ateş ben sana onu soruyorum?”
“Bitti Aliciğim nesini anlamıyorsun? Bir daha bu konudan bahsetmeyelim olur mu?”
Ali ile şirketlerini kurduktan sonra işler pek umdukları gibi gitmemişti. Bazı sektörler belirli insanlarla çalışıyorlardı sadece, onlar dışında kalan müşterilerle bağ kurmak için yaptıkları tüm girişimlerin önü de kesiliyordu bir şekilde. Başlangıçta bunun kendi başarısızlıkları yüzünden olduğunu düşünmüş epeyce kafa patlatmışlardı. Ancak daha sonra Ziya beyin Ateş’in bu sevdadan vazgeçip bir an önce Tamer ile evlenmesi için müdahalelerde bulunduğunu anladılar.
“Babama inat başaracağım!” diyerek iyice hırs yapan gece gündüz çalışmaya devam etse de ne yazık ki gelirleri olmadığı için biriken borçlardan nasıl kurtulacağını bilemiyordu. Kurdukları ve onca emek verdikleri şirket borçları yüzünden batmak üzereydi. Ziya bey işlerinin önünü kestiğini inkar etmemişti, Ateş’in Ben borçları ödeyip, yoluma devam ederim!” diye resti çekmesinin ardından, altı ay sonra gelmesi muhtemelen icrayı bekliyordu. Altı ay sonra Tamer ile evlenmekten başka çaresi kalmayacaktı. Artık herkesi bu kadar oyaladığı yeterdi. Tamer’in iyi niyetini de kötüye kullanarak onu bekletmiş oluyordu Ateş böyle.
Babasının hastane kapısında söylediği “altı ay” sözünün altında yatan gerçek buydu. Şimdi üç yıl önce onu aldatıp hayal kırıklığına uğratan adamın karşısında oturmuş onun işleri hakkında ahkâm kesişini dinliyordu.
(devam edecek)