İçimizden biri : Ayça – Bölüm 4

Bunca zaman ve çabadan sonra Ayça’dan “Buluşup bir kahve içelim mi?” diye mesaj gelince Mustafa neredeyse heyecandan ölecekti. Sonunda ikna olmuştu demek. Belki de çok üzerine gitmişti kızın. Hiç düşünme şansı vermemişti. Şimdi zaman yeterince geçmiş o da düşünüp sonunda doğru kararı vermişti.Giderken cebine bir yüzük mü koysa, yoks diz çöküp önünde evlenme mi teklif etse karar vermeye çalıştı bir süre. Zaten defalarca teklif yapıp reddedilmişti ama şimdi kabul edildiğinden emin olarak sormak istiyordu bir kez de. Yüzüğü sonra da alabilirlerdi. Romantik bir akşam yemeği harika bir başlangıç olacaktı.

Tam bunları düşünürken “Ben Hamileyim!” yazan ikinci mesaj iyice elini ayağını dolaştırdı Mustafa’nın. Hemen geri aradı Ayça’yı ama telefon açılmadı. İnanamıyordu bu olanlara.

“Baba mı olacağım?” dedi bir kaç kez kendi kendine. O halde artık evlenceklerdi. Ayça’da bu yüzden konuşmak istiyordu. Hem sevdiği kadına kavuşacak hem baba olacaktı. Aklından binlerce şey geçiyordu hızla, kalbi de bir o kadar hızlı atıyordu. Ne yapacağını, nereye sığacağını şaşırmıştı. 

“Buluşunca konuşuruz!” yazdı Ayça kısaca.

Oğlunun  kendi kendine gülüp durması ve telaşlı hareketleri dikkatini çekti Emine hanımın ; “Hayırdır Mustafam bu ne telaş böyle?”

“Sonunda rüyaylarım gerçek oluyor canım anam!” diyerek onun yanağına bir öpücük kondurdu Mustafa.

Yengesi Sakine ile annesi anlamlı anlamlı baktılar yüzüne.

“Anne bu aşık olmuş galiba!” diye kıkırdadı Sakine.

Emine hanım da aynı şeyi düşünmüştü. Yıllardır oğlunu evlendirmek istiyordu. Kimi gösterseler yok demişti. Şu Ayça mıdır nedir, bir kıza takılmış, kimseleri görmez olmuştu. Sakina bir kaç ay önce “Artık görüşmüyorlarmış!” diye müjdeyi vermişti kayınvalidesine. Mustafa ağabeyi ile konuşmuş ağlamıştı biraz.

“Aman her gün ağlayacağımıza o bir gün ağlasın bir şey olmaz!” diyerek sevincini belli etmişti Emine hanım, “O kızdan gelin melin olmaz vallahi!”

Kızdan umudu kesince hemen başka birine gönlünü vermişti demek şimdi. Allah dualarını kabul etmişti Emine hanımın da yüzlerine bakmıştı. Yoksa onların lafıyla hayatta caymazdı Mustafa o yelloz kızdan.

“Kız Sakine bu ne biçim giyiniyor böyle televizyondaki kadınlar gibi!” demişti Emine hanım Ayça’yı uzaktan Mustafa’nın yanında görünce.

“E televizyonda çalışıyormuş ya Ana!” diye gülmüştü Sakine de. Aslında onunda hırsları vardı kayınvalidesine. Yıllardır tek gelindi, çocuk yaşta varmıştı Mehmet’e. Emine hanım kayınvalideliği hiç bırakmamıştı elden. Her işini gördürmüştü Sakine’ye. Kocasından çok görmüştü Emine hanımı. Kızın yaptığı işi beğenmeyince de fitlemişti oğluna. Allah’tan Mehmet’in dayağı yoktu.

“İdare et gülüm anamdır ne yapayım?” demişti nazik nazik yanlız kaldıklarında.

Mustafa, Mehmet’ten de sessiz, sakin bir çocuktu. Oğlanların ikisi de çekmemişti Emine hanıma. Rahmetli Recep beye benzemişlerdi. O da tıpkı Mehmet ve Mustafa gibi, uyumlu ve sessiz bir adamdı. Mahalleli arkasından dayamadı adam buna öldü diye konuşuyordu Emine hanımın. Sakine biliyordu ama demiyordu tabi kayıvalidesine. Kocasına da demiyordu. Kendi anasıgille konuşmuştu duyduklarını. İki dünür hiç anlaşamamışlardı zaten evlendiklerinden beri. İlk beş yıl anasının evine bile yollamamıştı Sakine’yi Emine hanım. Sonra Mehmet konuşmuştu annesiyle de kız gidebilmişti baba evine ziyarete.

“Allah’tan kocan iyi!” demişti Sakine’nin annesi, “Yoksa gün durdurman seni o kadının elinde!”

Emine hanım, kirlide gömlek arayan oğlunun yanına gitti fasulyeleri ayıklamayı bırakıp, “Mustafam! Kim bu kız demeyecek misin ?” dedi sevgi dolu bir sesle.

Mustafa annesinin Ayça’yı hiç sevmediğini bildiği için ne diyeceğini bilemedi bir an için. Anamın yüreği yumuşaktır torunu duyunca ses etmez diye düşünmüştü bir gece önceden ama yine de birden bire cesaret edememişti söylemeye.

Sakine de içeriden kulak kesilmiş duymaya çalışıyordu Mustafa’nın cevabını.

“Allah sana beter bir gelin versin de göresin gelin nasıl oluyormuş! Dinsizin hakkından imansız gelir!” diye geçiriyordu bir yandan da içinden.

Mustafa cevap vermekte tereddüt edince, değişti Emine hanımın ifadesi, “Mustafa? Yoksa yine?” dedi ters ters.

“Sana sürpriz yapacaktım ama madem yakalandım söylüyorum!” dedi Mustafa neşeli bir sesle konuşmaya çalışarak.

“Ne sürprizi oğlum? Benim sürpriz sevmediğimi bilmiyor musun sen?”

“Anacığım ben hem evleniyorum, hem baba oluyorum!” diyerek dikkatle annesinin yüzüne baktı Mustafa.

Emine hanım öyle kaşları havada kaldı bir süre.

“Hem baba mı dedin sen?”

“Evet ne harika değil mi? Sen de babaanne oluyorsun!”

Sakine içeride dudaklarını ısırıyordu heyecandan. Birazdan bir fırtınanın geleceğini anlamıştı çoktan.

“Kim oğlum bu orospu daha evlenmeden! Tövbe tövbe günaha sokarsınız adamı!” diye fırtınayı patlattı Emine hanım.

“Anne ayıp oluyor ama evleneceğiz diyorum!”

“Kim oğlum bu kız?” diye devam etti Emine hanım gözlerini kocaman açarak baktı Mustafa’ya.

“Ayça anne! Ayça hamile ve ben ona evlenme teklif edeceğim!” dedi Mustafa sonunda bıkkın bir sesle. Bütün heyecanı yok olup gitmişti.

Sakine kahkaha atmamak için eliyle kapamıştı ağzını. Neredeyse göbek atacaktı sevinçten.

“Ay bayılacağım şimdi!” diye her zaman ki tonlamasıyla başladı Emine hanım, “Dostlar yetişin bayılacağım şimdi!”

Ne zaman istemediği bir şey olsa aynı şeyi yapardı. Hepsi alışmışlardı bu tavıra.

“Komşular ! Yetişin! Oğlumu kandırmış orospu, yetişin derdime derman bulun!” diye yere oturup dövünmeye başladı Emine hanım deminki tavrının işe yaramadığını görünce.

“Anne şu kıza orospu deyip durma! O senin gelinin olacak!” diyerek geçip gitti odasına Mustafa ve kapısını çarptı ardından.

Emine hanım hemen kalktı oturduğu yerden ve Sakine’nin yanına gitti.

“Kız duydun mu o Ayça denen kaltağın yaptığını, oğlumu bağlamak için hamileyim demiş bir de! Koynuna da girmiş şimdiden!”

“Kız anne ne belli çocuğun Mustafa’dan olduğu!” dedi Sakine sinsi bir sesle yanaşıp. Mustafa’nın duymasını istemiyoru ama hazıır fırsat bulmuşken kayınvalidesini delirtmek istiyordu.

“Vay başıma gelenler!” diye iki elini başına vurmaya başladı bu defa Emine hanım, “Öyle ya ne belli Mustafa’nın çocuğu oldu. Elin piçini dayatacak oğluma senin diye! Allahım ben ne günah işledim de bunlar geldi başıma! Mustafa gel buraya oğlum, anan ölüyor!”

“Sen de günahtan bol ne var zaten?” dedi Sakine içinden yine. Bir yandan da büfedeki kolonyayı almış kayınvalidesinin bileklerini ovmaya başlamıştı yalandan. Kadın hırsını alamazsa bir süre sonra ona dönerdi yoksa. İçeri gidebilse annesigile müjdeyi verecekti hemen ama şimdi burada durması lazımdı. Ayrıca kayınvalidesinin oyunculuğu da muhteşemdi gerçekten.

“Sanırsın oskara oynuyor!” diye anlattı sonradan annesine.  Mustafa annesini dinlemeden çıkıp gitmişti Ayça ile buluşmaya. O çıkar çıkmaz bir kaç kez de apartmanın içine doğru bağırarak dövünmüştü Emine hanım. Komşular onun huyunu öğrenmiş olsalar da meraklı bir ikisi açmıştı kapılarını.

“Hayırdır Emine hanım ne oldu?”

Emine hanım yana yakıla oğluna musallat olan orospuyu anlatırken, Sakine’de hemen aramıştı annesini.

“Etme bulma, dünyası kızım! Dur bakalım daha neler görecek o cadı!” demişti sevinçle Sakine’nin annesi de. İkisi birden gülmüşlerdi bol bol.

Annesi evde yanmaya yakılmaya devam ede dursun, Mustafa büyük bir mutluluk ve sevinçe gitmişti Ayça ile buluşmaya.

Düşündüğü gibi bir yüzük alamamıştı ama kafede konuştuktan sonra onu romantik bir yere yemeğe götürerek kutlamaya karar vermişti bu mutlu günü.

Derin bir nefes alarak girdi kafeden içeri ve Ayça’ya el sallayarak onun olduğu masaya doğru yürüdü.

(devam edecek)

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s