Masal prensi – Bölüm 7

Günler Ayla’nın aleyhine hızla geçiyordu. Her an Erdoğan bey arayacak diye yüreği ağzında ev aramaya devam etti bir kaç gün daha. Sonunda daha uygununu bulamayacağını anlayınca Bir oda kiralamak zorunda kaldı. Yaşlı bir karı koca evlerinin üst katındaki üç odayı kiraya vererek geçimlerini sağlıyorlardı. Genellikle yanlız yaşayan kadınlara verdikleri için Ayla’yı geri çevirmemişlerdi. Emrah’ın sevimli tavırlarını  da çok sevdikleri için iki gün sonra boşalacak odayı onlara vermek konusunda anlaştılar. Evde sürekli birileri olacağı için Emrah’ı bırakıp işe giderken de gözüm arkada kalmaz diye düşünmüştü Ayla. Gerçi bu düşüncesinden henüz ev sahiplerine bahsetmemişti ama itiraz edeceklerini sanmıyordu. Emrah  uslu bir çocuktu. Zaten yaz sonu okula başlayacağı için akşam üzerine kadar okulda olacaktı.

Erdoğan beyin evinde son iki günlerinde Ayla bütün evi temizledi. Sanki adam gelince evde parmak izi arayacakmış gibi kendisinin ve oğlunun dokunduğu her yeri sildi iyice. Adamın buz dolabından fazla bir şey kullanmamışlardı zaten. Onları farkedeceğini sanmıyordu. Parası olunca getirip hepsini geri koymaya karar vermişti zaten içinden. Erdoğan bey aldıklarını bilmese bile o kendini hırsız gibi hissetmek istemiyordu. Şimdi sadece çaresizdiler ama asla hırsız olmamışlardı.

Annesi onunla oynamayı kesip evin sağını solunu temizlemeye girişince, Emrah’ta kendi kendini oyalamak zorunda kaldı. Bir süre bahçede oynadıktan sonra aklına evin sahibi prense bir mektup yazmak geldi. Henüz yazmayı tam bilmiyordu annesi onu ara ara çalıştırıyordu ama yine de bir kaç kelimelik bir mektup yazabilirdi. Hatta belki resim de çizebilirdi. Prensin resmini anlayacağına hiç şüphesi yoktu. Erdoğan beyin çalışma odasında gördüğü kağıt ve kalemlerden bir kaçını annesine göstermeden aldı ve sessizce bahçeye çıktı.

“S∃vgili ρr∃NZ,

∃viN ς0K gü∑∃L, ΔNN∃mi v∃ B∃Ni misΔFir ∃diρ

k0ruDuguN iÇiN t∃ş∃kkkür. 

S∃N Ç0k iYi BiriSiN ❤ ΔNN∃m S∃Ni tΔNıDığı

iÇiN Ç0k mUtlUyUm.

TΔNıŞmΔk iÇiN Yin∃ ÇΔğır 0LurmU

 

Capture

ΔNN∃M v∃ S∃Ni ÇisDim

S∃Ni S∃vİY0rUm.

∃mrΔh”

Son gece Ayla Erdoğan beyin nevresimlerini de değiştirdiğinden artık salonda uyudular. Annesi uyanmadan uyanan Emrah o görmeden hemen yukarı çıkıp mektubu yastığın altına bıraktı ve hızla aşağı inip yeniden uykuya daldı.

Ayla oğlunun bıraktığı mektuptan habersiz hızlıca dolaştı evi çıkmadan bir şey unutmuş mu diye. Her yer sanki eve kimse girmemiş gibi eski haline dönmüş ve tertemizdi. Artık Erdoğan bey arasa bile gelip sadece  yemek yapması yeterli olacaktı.

O kocaman ve konforlu evden sonra bir odanının içinde yaşamak biraz zor geldi Emrah’a ilk gece. Üstelik odadaki yatak prensin evindeki gibi rahat değildi. Yine de annesi üzülmesin diye bir şey  söylemedi ve içinden Allah’a prensin onları yeniden kurtarması için dua etti.

Taşınmalarından bir kaç gün sonra aradı Erdoğan bey. Ayla henüz dönmediği için yemek yapmaya giderken de oğlunu yanında götürdü. Yeniden prensin evine gideceklerini duyunca deli olmuştu Emrah. Annesi bu kez sadece bahçede dolanmasına izin vermiş olsa da akşama kadar mutlu mutlu koşturdu kendi kendine. Annesinin işi bitince de onun elini tutup hüzünle baktı prensin evine.

Ertesi gün Ayla’nın erkenden işte olması gerekiyordu ve yeni taşındıkları evde Emrah ilk kez tek başına kalacaktı. Bu yüzden Ayla bütün gece ona tembih üzerine tembih yağdırdı. Odadan çok fazla çıkmayacaktı. Ev sahibi Ayla’nın pişirip bıraktığı yemeği Emrah istediği zaman ısıtıp ona verecekti. Yemek dışında yaşlı karı kocayı meşgul etmek ya da rahatsız etmek yoktu. Evin küçükte olsa bir bahçesi vardı. İsterse orada oynayabilirdi ama bahçeden dışarı çıkmak, top oynamak, bağırıp çağırmak kesinlikle yasaktı. Son olarak merdivenler gürültü etmeden inilip çıkılacaktı. İkişer üçer hoplamak yoktu.

Ayla bu yaşta bir çocuk için çok fazla yasak koyduğunu biliyordu ama bu küçücük odadan başka sığınacak yerleri yoktu ve bunu korumak zorundaydılar. Sabah oğlu henüz uyurken onu öptü alnından ve yavaşça çıktı odadan. Tabağın içinde peynir ekmeği hazırlamış baş ucuna bırakmıştı. Öyle çok iştahlı bir çocuk değildi zaten Emrah.

Erdoğan bey gelmeden eve girdi Ayla. İçine sinmediği için bir iz bırakmışlar mı diye evi ve bahçeyi dolandı yeniden. Gözüne bir şey ilişmedi. Gönül rahatlığı ile içeri girip Erdoğan beyin sevdiği kurabiyelerden pişirmeye başladı. Akşam oğluna da götürebilecekti artık.

Erdoğan eve girdiğinde duyduğu mis gibi kurabiye kokusunu duyunca anladı dönmenin ne kadar iyi bir duygu olduğunu. Bu seyahat onun sinirlerini bozmuştu. Aslında insanın olmak istemediği bir yerde bulunmak zorunda olması ve asla görmek istemediği insanlarla muhatap olması gerçekten çok yorucu bir duyguydu. Yine de bu ileri halledecek ondan başka biri olmadığı için gitmek zorunda kalmıştı. Neyse ki iş bu defa kökten çözülmüş, bir daha da oraya gitmesi için bir neden kalmamıştı.

Mis gibi kokan mutfağa girip “Günaydın!” dedi Ayla’ya kocaman sesiyle. Elindeki işe dalmış olan Ayla, açık olan radyonun sesi yüzünden ev sahibinin geldiğini duymamıştı. Adamın kocaman sesi arkasında çınlayınca sıçradı yerinden ve korkuyla döndü arkasını. Adamın kocaman cüssesi ve siyah gözlerini görünce ürktü birden.

Erdoğan onun korktuğunu görünce bir adım geri attı hemen.

“Amacım seni korkutmak değildi” dedi ellerini kaldırarak. Bundan önceki kadınların ondan nasıl korkup kaçtıklarını hatırladı. Aslında sadece evine temizliğe gelenler değil. Onun bir adam öldürdüğünü duyan bütün kadınlar, hatta çocuklar korkuyorlardı ondan. İri yarı olmasının bu korku üzerinde etkisi büyüktü elbette ama her ikisini de değiştirme gücü elinde değildi artık. Birini öldürmüştü evet ve iri kıyım bir insandı.

“Hayır! Hayır!” dedi adamın yüz ifadesini görünce Ayla, “Ben sadece geldiğinizi duymadım. Yani.. Sizden korkmuyorum!”

Kızın söylediği son cümle güldürdü Erdoğan’ı, “Sevindim, çünkü korkutucu biri olarak yaşamak benim için bayağı yorucu bir durum.”

Adamın söylediğine tam bir anlam veremeyen Ayla gülümsedi hafifçe. Aslında iyi bir adamdı Erdoğan bey. Gerçekten de iri cüssesi dışında da öyle korkutucu bir tavrı yoktu. Son derece nazik ve düşünceliydi. Söylediği gibi tek başına kalmış olmakta zor olmalıydı. Evet her şeyi var gibi görünüyordu. Yani maddi olarak ama tek başınaydı. O da bir şekilde terkedilmişti. Bu eve sahip olmak bile yanında bir güç ve güven hissetmekten daha önemli olamıyordu belki de. Oğluyla bu evde yaşamak için kurduğu hayalleri düşündü. Oğlu yanındayken bu evde kendini güçlü ve güvende hissederdi mutlaka. O giderek büyüyordu. Annesine daha çok arakdaş olacaktı büyüdükçe.

Düşünceli düşünceli kurabiyeleri fırından çıkartıp Erdoğan beyin kahvaltı etmeye başladığı masaya bıraktı.

“Bunları gerçekten özlemişim. Eline sağlık!” diyerek koca bir tepsi kurabiyenin hepsini yedi Erdoğan.

(devam edecek)

 

 

 

 

 

 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s