Masal prensi – Bölüm 6

Ayla ilk kez kendi başına kiralık bir eve çıkacaktı. Dolaştıkça yıkık dökük evler için  istenilen paralara inanamıyordu. Aylık kiraları çok azmış gibi bir de önden hava parası denilen bir şey istiyorlardı.

Emrah hava parası lafını duyunca anlayamamış bütün gün annesine “Havaya neden para istiyorlar anneciğim? Hava herkesin değil mi?” diye sorular sorup durmuştu.

Fatma geri döndüğünde Ayla hâlâ bir yer bulamamıştı. Ancak onun gelip bir iş ve ev bulduğunu heyecanla anlatması ve hemen taşınmak istediğini söylemesi ile bulduğunu söyledi.

Oğlan ile nereye gideceğini bilmiyordu ama Fatma’nın hayatını da onlar yüzünden daha fazla ertelemesini istemiyordu. Böylece Fatma eşyaların bir kısmını yine onlara bırakarak evden ayrıldı. Ev sahibine de bir kaç güne kadar onların da evi boşaltacakları bilgisini verdi. Böylece Ayla bir kaç gün daha kazanmış oluyordu. Ancak o bir kaç gün de fazla bir şey  değiştirmedi. Bu kez gidip ev sahibinden bir hafta daha istedi. Ev sahibi isteksizca bir hafta süre daha verdi ama başka uzatması mümkün değildi. Yeni kiracı bulmuştu ve taşınmak için Ayla’nın daireden çıkmasını bekliyordu.

Bu arada Erdoğan bey hâlâ aramadığı için seviniyordu. Hüsniye hanım da memleketten dönmemişti. Şimdi ne başını sokacak bir yer ne de işe giderken oğlunu bırakabilecek bir yeri vardı. Bir haftanın son günü de akşama kadar en uzak yerlere bile bakıp elleri boş geri geldiklerinde Fatma’nın bıraktığı bir kaç parça eşyanın apartmanın önüne çıkarıldığını ve kapıdaki büyük nakliye kamyonundan eşyaların içeri taşındığını gördüler.

Ev sahibi onlar yokken eşyaları kapının önüne koyuvermişti. Şimdi Emrah ile tam olarak sokakta kalmışlardı. Önce ne yapacağını bilemedi. Sonra eşyaların içinden Emrah ve kendisinin giysilerinin durduğu valizle, özel eşyalarının olduğu küçük çantayı aldı. Diğerleri zaten Fatma’nın bıraktığı eşyalardı ama şimdi onları alıp taşıyacak veya saklayacak bir yeri ne yazık ki yoktu. Burada bırakmak zorundaydı. Eğer o bir çözüm bulduğunda hâlâ kapının önünde kalırlarsa gelip almayı düşündü sadece. Kendini çok kötü hissediyordu. Küçücük çocukla sokağın ortasına atılmıştı.

Feridun’un onları evden atmasının ardından bu ikinci oluyordu. Gözleri doldu ama Emrah’ın onu ağlarken görmemesi için yutkundu ve bastırdı göz yaşlarını. Bir kaç gün bir pansiyon ya da otelde kalmayı düşündü önce. Çantasını hafifçe aralayıp içindeki parasına baktı, otelde uzun süre kalmaları mümkün değildi. Ayrıca parayı otele harcarsa bir ev bulduğunda ödeyecek parası olmazdı. Çantayı karıştırırken Erdoğan beyin evinin anahtarı takıldı gözüne. Adam nasılsa bir sehayatteydi. Ev bildiği bir yerdi. Gelmeden de arayacaktı. O arayana kadar onun evinde kalabilir, ev aramaya devam ederlerdi. Hem o tarafa hiç bakmamıştı. Belki o civarda bir ev bulması mümkün olur. Böylece yol parasından da kurtulurdu.

Oğlunun elinden sımsıkı tutup gitmeye alışık olduğu yola koyuldu. Emrah ilk kez geldiği bu evi daha dışarıdan görür görmez beğenmişti.

“Burada mı kalacağız?” dedi büyük bir heyecanla.

“Evet ama çok kısa bir süre ve etrafta fazla gözükmememiz gerekiyor?”

“Peki neden?”

“Çünkü ben burada çalışıyorum ve patronumun burada kaldığımızdan haberi olmaması gerekiyor. Şimdi evde değil. Sır saklayabilir misin?”

“Evet elbette saklarım!” dedi işin içine daha da heyecan girmiş olmasına sevinmişti Emrah. Son aylarda Hayriye teyze ile vakit geçirmek onu epeyce bunaltmıştı. Kadın bütün gün televizyon seyredip sebze ayıklıyordu.

Bahçeden girdiklerinde heyecanı daha da arttı Emrah’ın. Annesi etrafı kontrol ederek bahçe kapısını kapatırken o da bu büyük bahçede koşmaya başladı bile. Ağaçlar, çiçekler, kuş sesleri.

“Burası tam bir masal evi gibi anne! Çok beğendim! Yoksa burada bir prens mi oturuyor?”

Gülümsedi Ayla, oğlunu uzun süredir hiç bu kadar heyecanlı ve mutlu görmemişti. Onun yanına gidip bahçeyi gezdirdi. Sonra birlikte eve girdiler.

Evin içini de en az bahçesi kadar çok beğendi Emrah.

“Anne söylesene burada bir prens mi yaşıyor?”

Onun heyecanına ve mutluluğna kapılan Ayla bozmadı çocuğu. Nasılsa Erdoğan bey gelmeden çıkıp gideceklerdi buradan.

“Evet bir prens yaşıyor! İyi kalpli bir prens ama biz ondan izin almadan geldiğimiz için pek doğru bir şey yapmadık. Bu yüzden o gelmeden gitmemiz gerek! ”

“Peki ne zaman gelecek?”

“Haber verecek!”

“Gerçekten iyi biri olmalı demek gizlice gidebilmemiz için bir de haber verecek geleceğini! Onu şimdiden çok sevdim!”

Oğlan sevinçle evin içinde dolanırken, o da ikisi için bir şeyler hazırladı mutfakta. Sonra Erdoğan beyin odasındaki yatağa yatırdı Emrah’ı öpüp koklayarak. Çocuk yatağın yumuşaklığını ve büyüklüğünü o kadar beğenmişti ki salonda yatmaya ikna olmamıştı bir türlü. Ayla onunla sadece bir geceliğine diye pazarlık etmiş, ertesi gece ikisi  birden salonda kanepede yatacaklar diye izin almıştı.

Masal anlatmak için usulca oğlunun yanına kıvrıldı o da. Yatak ve yastıklar gerçekten çok yumuşaktı. Bu defa bu evin sahibi prensle ilgili bir masal uydurdu. Masal bittiğinde Emrah çoktan uyumuş, onunda gözleri kapanmaya hazırlanıyordu. Kolunu oğlunun üzerine koyup, nefesini dinleyerek derin bir uykuya daldı.

Fatma’nın evinde de ikisi birden salondaki kanepede yatıyorlardı. Kanepe yatak kadar yumuşak olmadığı gibi çok genişte sayılmazdı. Aylarca orada uyuduktan sonra bu kadar rahat bir yatakta uyumak ikisine de çok iyi geldi. Ertesi sabah uyandıklarında neredeyse öğlen olmuştu. Anne oğul uyanır uyanmaz kalkmak yerine bir süre yatakta boğuşarak oynadılar. Sonra karınlarını doyurmak için indiler aşağı. Öğleden sonrayı yeniden  ev arayarak geçirmeleri gerekiyordu.

Şehrin bu kısmında nispeten daha uygun fiyatlı yerler vardı. Daha zenginlerin evleri olmasına rağmen, küçük ama ucuz evlerinde olması şaşırtmıştı Ayla’yı. Daha uygununu bulabileceklerine dair bir umut doğdu yeniden içinde. Erdoğan bey geldikten sonra durumu anlatırsa belki biraz zam da alırdı. Henüz bir yıl bile olmamıştı belki ama adamın ondan memnun olduğunun farkındaydı. En azından kaçıp gitmemekle bile büyük bir başarı göstermiş sayılırdı bu evde. Gerçi o geldiğinden beri adamın onu korkutacak davranışına şahit olmamıştı. Yine de temkinli olmayı elden bırakmıyordu. Hayat ona kimseye güvenmemesi gerektiğini çoktan öğretmişti.

O gece Emrah yeniden yatakta uyumak için ısrar edince, bir gece yattık bir gece daha bir şey olmaz diye düşündüğü için çocuğu kırmadı. Henüz gelmiş olmalarına rağmen ikisi birden bu evin içine girdiklerinden beri havaları değişmişti. Elinde olmadan oğluyla beraber bu evde ikisinin yaşadıklarını hayal ederken buluyordu kendini. Gerçekten çok güzel ve konforlu bir evdi burası.

“Allah bize de nasip eder inşallah!” diye dua etti içinden uyumadan.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s