Kayınpederinin de sonsuza kadar yaşamayacağını düşünen Dündar hemen itiraz etmedi bu söze. Paralar da hakkı da onu bekleyecekti nasılsa. O arada kardeşi işleri takip eder onun payını da gönderirdi. Karısını ikna ederse kayınpederinin hükmü kalmadan çeker giderlerdi aslında. O yüzden hırsla hareket etmek yerine sabırlı olup akıllı davranmaya karar verdi. Şimdilik ne yardan ne de serden olmaya niyeti yoktu. Feridun’un da nasıl davranacağını bekleyip görmek istiyordu.
Feridun ağabeyinin gelemeyeceği kesinleşince duraktaki adamları toplayıp, babasının kaldığı yerden devam edeceklerini söyledi. Aynı babasına hesap verdikleri gibi ona vereceklerdi. Kurulu düzen de, kurallar da bozulmayacaktı. Adamlar sevindiler deli oğlanın işi bozmaya çalışmamasına. Hepsi Turhan beyi çok sever saygı duyardı ama iki oğluna da güvenleri yoktu. Feridun’un tavrının ardından gönül rahatlığı ile işlerine devam ettiler. Ancak bu durum altı ay sürebildi.
Ne kadar işine devam etme kararında olsa da, malın mülkün artışı ve bu artışla eşin dostun da çoğalması Feridun’u hafif hafif değiştirmeye başlamıştı. Evdeki ve mahallede ki yaşamda hemen bir şeyler değişmese bile. Kılık, kıyafette marka, ardından yeni bir araba, iş toplantıları, kısa seyahatler. Derken kendi işimi kurabilirim gazıyla Ayla’yı da oğlanı da gözü görmez oldu. Kendisine çevresindeki yeni dostlarla bambaşka bir dünya kurmuştu. “Akıllısın, paran da var!” diye gazı verenler önce memnun gidip geldiği işinden ayırtıp, hiç tecrübesi olmayan emlak işine soktular onu. Emlakta çok para vardı. Madem babasından kalan da onca daire duruyordu. Kendi işinin patronu olması için bekleyecek ne vardı. Taksi durağının da patronu olduğu gerçeği aklından uçup gitmişti biraz poh pohu görünce.
Aradan bir yıl daha geçince, Dündar’ın yaşadığı köyün de yapılacak baraj nedeniyle sular altında kalma durumu çıkıverdi. O da bu krizi kendince fırsata çevirdi. Karısını, çocuklarını da alıp şehire geldi. Kayınpederi köyün yeni yeri ile meşgul olurken, o da karısını artık hayatın eskisi gibi olmayacağına ikna etmişti. Zaten çocuklar okul çağına gelmişti. Yeni köyde okuldu, öğretmen atamasıydı derken beklemek zorunda kalacaklardı. Şehirde doğru dürüst bir okula gidip iyi bir eğitim alabilirlerdi. Onlar da önce gelip babasının evine yerleştiler. Dündar’ın Feridun gibi gidip geldiği bir işi de olmadığı için ilk çöreklendiği yer taksi durağı oldu.
Feridun’un yanında bir de Dündar eklenince taksi durağındakilerin korktukları da yavaş yavaş başlarına gelmeye başladı. Düzen, kural her şey Dündar’ın istediği gibi değişti. Durakta huzur kalmadı. Yönetim bozulunca, muhabbet bitti, herkes birbirinin gammazcısı oldu çıktı. Velhasıl baştakinin huyu her zaman olduğu gibi tüm altındakilere sirayet etti. Dirlik, düzen bozuldu. Bereket uçup gitti, durak eskisi gibi kazanamaz oldu.
Arabaların kendisi değil ama plakaları çok para ettiği için sonunda hepsi satıldı. Feridun kurduğu şirkete ağabeyini ortak etti. Dündar’ın karısı kocasındaki değişimlere ve şehir hayatına dayanamayıp, çoluğu çocuğu toplayıp babasınn yanına geri döndü. Dündar maçlarla başladığı kumar sevdasına, atlarla geri döndü. Karısı gidince babasının eski evinden de çıkıp kendine bir stüdyo daire alıp orada yaşamaya başladı. Kayınpederinin konuşma isteğini de defalarca geri çevirdi.
Bir zavallı Ayla mahallede oğluyla kalakaldı öylece. Durak ayaktayken duraktakiler Feridun yollamış gibi yolluyorlardı eve üç beş kuruş. Ayla’da bu mahallenin çocuğuydu hepsi biliyorlardı zaten. Kızı rencide etmemek için böyle bir yol bulmuşlardı. “Kalanı da oğlun için biriktir!” diye de tembih ediyorlardı hatta. Durak kapanınca akar da kesildi.
Feridun haftalarca eve uğramayıp, kırk yılın başı geldiğinde ne zorluklar yaşadıklarını anlatmak için ayaklanan Ayla’ya vurmaya da başlayınca işler iyice çığrından çıktı. O da ağabeyi gibi buradan ayrı bir stüdyo daire kurmuştu kendine. Mahalleli bir kaç kez aldı Feridun’un elinden kızı. Ayla anasına babasına bir türlü diyemedi olanları ki ardı ardına önce anası, sonra da babası ölüp gittiler bilmişler gibi. Oysa tam da canına tak demiş, artık oğlanı da alıp onların yanına gitmeye karar vermişti.
Mahalleli gene el çekmedi kızın üzerinden, ütüsü olup, canı, vakti yetmeyen. Misafir gelecekken yetişemeyenler. Temizliği sevmiyorum diyenler üç beş kuruş verip iş verdiler ona. Oğlan yanı başında gitti hepsine. Sonunda Feridun bir gün gecenin kör vakti yaka paça ikisini sokağa atınca utancından kimsenin kapısını çalamadığı için o geceyi oğluyla sokakta geçirip sonra çıkarken son anda koynuna atabildiği birikmiş parasıyla düştü yollara.
Uzakta oturan bir arkadaşının kapısını çaldı. Allah’tan arkadaşı candı sorgusuz sualsiz aldı iki garibi içeri. Fatma’da kocasından boşanmıştı. Onların çocuğu da olmamıştı. İş bulma kurumundan bir arkadaşı ona iş bulmuş şimdi kendini döndürecek kadar bir şeyler kazanıyordu.
“Ben yapabiliyorsam bu beceriksiz halimle, sen haydi haydi yaparsın!” diye moral verdi Ayla’ya. Bu arada Feridun boşanma davası açmıştı ardından. Daha önce kızın elinden aldığı bir tuhaf vekaletle de boşayıvermişti Ayla’yı ama o sonradan öğrenecekti bunları. Şimdi tek düşündüğü oğluyla kendine bir hayat kurmaktı. Annesiyle babasının köyden kalanlarını satmasını istedi muhtarı arayıp, oradan da üç beş kuruş gelince belki her şey daha kolay olurdu. Bir aydır Fatma’nın evindeydiler, yanında getirdiği parayla mutfağa olsun yardım edeyim, demiş, onu da çoktan tüketmişti. Fatma işe gidiyordu hergün. Bir kaç yere haber bırakmış, yine bir iki ütü, yemek işi bulmuşlardı ama hiç biri sürekli değildi. İş bulma kurumuna da başvurmuş oradan da daha bir haber gelmemişti.
Köyden gelen para da eriyip bitince Fatma’ya yük olmaktan duyduğu utançla bir kaç iş daha almak için çocuğu alıp dolansa da bir şey bulamadı. Tam umudunu kaybetmişken kurumdan haber geldi.
Zengince bir adamın müstakil evinin günlük işleri ve yemeği yapılacaktı. Adam tek başına yaşıyordu ama gidenler ya kaçıyor ya da gidip orada çalışmak istemiyorlardı.
“Ben çalışırım!” dedi hiç ikiletmeden.
Fatma’nın altında tek başına oturan Hayriye teyzeden yardım istedi. Haftalık belli bir para ile oğlu Emrah’a o bakacaktı. Böylece o da rahat rahat işini yapıp dönecek, sonra düzen sağlamlaşınca da bir ev bakacaktı kendilerine. Fatma’yı da bu yükten kurtaracaktı. Bu devirde kimsenin yapmadığı iyiliği yapmış evini, ocağını açmıştı onlara. Emrah bu arada dört yaşını bitiriyordu neredeyse. Yıllar hızla geçmiş, rüyalarının prensi ile başlayan evliliğinin sonu buralara ermişti.
Boşandığından da haberi olmadığı için Feridun onların peşine düşecek onu da oğlanı da hırpalamaya kalkacak diye için için korkuyordu hâlâ. O yüzden belini doğrultabilse asıl istediği başka bir şehire kaçmaktı. Oysa Feridun, ağabeyi ile babasının paralarını har vurup harman savurmakla meşguldü o sıra. Ne Ayla, ne de Emrah umurunda bile değildi.
(devam edecek)