Talihsiz aşıklar – Bölüm 2

İşte herşeyin güzel gittiği bu hikayede kader ağlarını o noktadan sonra örmeye başlamış. O gün Pervin’in koruda Ali’ye söyledikleri geleceğin bütün seyrini değiştirivermiş. Bakalım koruda neler konuşulmuş ve sonrasında kahramanlarımızın başına neler gelmiş.

Pervin’in telefonda söyledikleri ve sesindeki endişeden telaşe kapılan Ali söz verdiği saatte korudaki kameriyeye gitti. Oraya vardığında Pervin gözleri nemli bir şekilde tek başına oturuyordu.

“Hayırdır Pervin, endişelendirdin beni ne oldu?”

“Bana dünürcü geliyorlarmış Ali!” dedi Pervin ağlamaklı bir sesle.

“Anlamadım. Beni buraya bunun için mi çağırdın?”

Pervin gözlerinde tutamadığı yaşlarla Ali’nin gözlerinin içine baktı yeniden.

“Pervin inan aile meselelerimizle ile kafam o kadar dolu ki ne söylemeye çalıştığını anlamıyorum gerçekten.”

“Kötü bir zamanda aradım demek. Senin neyin var?”

“Sorma babamların işleri sandığımız gibi iyi gitmiyomuş meğer. Bahçede konuşurlarken işittim. Acilen onlara destek olmak  için bir şeyler bulmam gerek, yoksa her şeyimizi kaybedebiliriz.”

“Ali, benimle evlenir misin?” dedi  Pervin duyduklarından sonra Ali’nin elini tutarak.

“Sen ne söylediğini farkında mısın Pervin?” diyerek çekti elini Ali.

“Bak bu gün buraya seni sevdiğimi ve bana dünürcü gelenlerle evlenmek istemediğimi söylemek için çağırdım. Ben sana çocukluğumuzdan  beri hep aşıktım ama senin gözün Eylül’den başkasını görmüyordu. Babamlar beni evlendirmek isteyince, son bir umutla sana aşkımı itiraf etmek istedim. Şimdi senin anlattıklarından sonra benimle evlenirsen, ailem bütün borçlarınızı öder. Hepiniz kurtulursunuz.”

Ali duydukarına inanamıyordu. Pervin’in ona çocukluklarından beri aşık olduğunu hiç farketmemişti. Onun Eylül’e verilmiş bir sözü vardı ama bu şartlar altında zaten Eylül ile evlenemezlerdi. Şimdi Pervin’in teklifini kabul ederse Eylül’ü de kurtarmış olacaktı ama bir daha onun o güzel gözlerine asla bakamayacak, kokusunu içine çekemeyecek, kollarına alamayacaktı.

“İyi düşün Ali, teklifimde çok ciddiyim!” dedi Pervin yeniden.

Ali bir şey söylemeden kalktı kameriyeden  ve korunun içinde uzaklaştı.

Mutlaka başka bir çözümü daha olmalıydı bu işin. Tek çözüm Pervin’de olamazdı. Hayatının kadını Eylül’e böyle bir nedenden sırtını dönemez, ona bu ihaneti edemezdi.  Düşünceler içinde eve geri döndüğünde mutfakta annesi ve babasını sohbet ederken buldu.

“Can’ın ameliyatı için gerekli parayı Hulusi’ye vermemiz lazım Necla!” diyordu Behçet bey karısına.

“Anlıyorum ama o zaman zaten pastaneyi kapatmanız gerekmeyecek mi? Yenisini açmak için de elinizde bir şey kalmamış olacak.”

“Biliyorum ama Can’da onların evladı. Hulusi oğlumun ameliyatı için her şeyi göze alırım diyor. Can bizim de oğlumuz sayılır”

Necla hanım susup önüne bakmaya başladı.

“Bilmiyorum Behçet, gerçekten artık ben de bilmiyorum.”

Can, Eylül’ün küçük erkek kardeşiydi. Küçükken geçirdiği bir hastalık yüzünden gözlerinde giderek ilerleyen bir görme bozukluğu vardı ve henüz on yaşına geldiği için doktor şimdi ameliyat olursa kurtulacağını ancak ergenlik döneminde ameliyat olursa kesin bir sonuç alamayabileceklerini söylemişti. Ameliyat olabileceği yaşı beklemişlerdi bunca yıl. Çocuk ameliyat olacak yaşa geldiğinde ise ne yazık ki ekonomik kriz patlamış, şimdi de ameliyat parasını toplayamıyorlardı.

Ali mutfağın kapısından sessizce onları dinledi. Ufacık bir çocuğun dünyası da karanlığa bürünecekti demek eğer bir şeyler yapılmazsa. Hızla evden çıkıp koruya geri döndü, Pervin’in teklifini kabul edecekti. Eylül’ü hem yoksulluğa, kardeşini de karanlığa terkedemezdi. Pervin’in babası gerçekten zengin bir adamdı. Kötü insanlar asla değillerdi. Eğer Pervin ile evlenirse iki aileyi de kurtarabilecekti. Babası ve Hulusi amca işin içinden çıkamadıkalrına göre, bunca yıllık emeklerinin karşılığını onlara ödemenin sırası Ali’ye gelmişti.

Koruda Pervin’i bulamayınca onların evlerine kadar yürüdü. Pervin bahçe kapısına henüz varmıştı. Zavallı kız reddedilmenin ağırlığı ile yol boyunca ağlamıştı. Bir anda yeniden Ali’yi görünce ne diyeceğini bilemedi.

“Pervin tamam kabul ediyorum teklifini seninle evleneceğim” dedi bir anda.

“Peki ya Eylül?”

“O geçmişte kaldı” dedi sesi titreyerek. Asıl titreyen yüreği olmuştu bunu söylerken. Eylül onun aldığı nefes gibiydi hayatında ve şimdi o nefesi keserek kendini ölüme mahkum ediyordu.

O akşam eve döndüğünde anne ve babasına “Yarın akşam size önemli bir konuyu açıklayacağım bu yüzden Hulusi amcalarında bizde olmasını  istiyorum. Hatta bahçede bir masa kurabiliriz belki, bir de misafirim olacak.” dedi.

Ne olduğunu anlamayan Behçet bey ve Necla hanım, oğullarının sürpriz diyerek açıklama yapmaya direnmesi üzerine ısrar etmediler ve Hulusi beylere de haber vererek bahçede bir yemek için hazırlık yaptılar.

Eylül Behçet beylerin onları bahçede bir yemeğe davet ettiğini duyunca heyecandan bayılacak gibi olmuştu. Muhtemelen Ali tüm aileye evleneceklerini duyurmak için açıklama yapacaktı. Bütün gün kendi bahçelerinde bir yemek olmasına rağmen ne giyeceğini düşündü durdu. Hayatının bu en önemli gecesinde müstakbel eşine çok güzel görünmek istiyordu.

Kardeşine de gömleğini ve papyonunu giydirdi.

“Abla neden bunları giyiyorum, yemek bizim bahçede değil mi zaten?” diye sordu Can papyonu çekiştererek.

“Bu gece çok önemli bir gece olacak da o yüzden tatlım! Çok yakışıklı oldun inan bana.”

Gözleri iyi göremeyen çocuk sanki görüyormuş gibi aynadaki bulanık hayaline baktı gülümseyerek. Ablası onu beğendiğine göre gerçekten çok yakışıklı olmuş olmalıydı.

Perihan hanım erkenden Necla hanıma uğrayarak, yardım için ne yapabileceğini sormaya gitti. Hem de bu özel gecenin nedenini öğrenebilmeyi umuyordu ama Necla hanım ona oğlunun söyledikleri dışında bir bilgi veremedi.

Perihan hanım eve  gelip Ali’nin söylediklerini tekrarlayınca az kalsın ağzından kaçırıverecekti haberi Eylül. Bunca hazırlıktan sonra Ali’nin sürprizini bozmamak için sustu. Annesi ona da bilgisi var mı diye sorduğunda ise hiç bir şey bilmediğini söyledi.

O gün sürekli bakınmasına rağmen Ali ile bir türlü karşılaşamadılar. Herhalde akşam için anne ve babasına yardım ediyordu. Necla hanım “bir şeye gerek yok” demesine karşılık. Perihan hanım da o çok sevilen tatlısını yapmak için mutfağa girmişti. Madem bir şeyler kutlanacaktı o zaman tatlı da mutlaka olmalıydı.

Bir pastaneleri olmalarına karşılık, evde her zaman annelerin yaptıkları yenilirdi. Perihan hanım da, Necla hanım da kendileri varken pastaneden gelen şeylerin beğenilmesine hem bozulur hem de kızarlardı.

O gün iki evde de heyecanlı ve hummalı bir çalışma ile sona erdi ve nihayet akşam oldu. Herkes yavaş yavaş bahçedeki yerini alırken, bahçeye Pervin geldi. Eylül çocukluk arkadaşlarını görünce çok sevindi ve hemen koşup ona sarıldı. Bu Ali ne kadar düşünceli bir çocuktu. Demek onunda bu güzel ana şahit olmasını istemiş, gidip haber vermişti.

Pervin ve iki aile oturup neşe ile yemeklerini yediler önce. Sıra tatlıya geldiğinde Ali ayağa kalkarak bir şey açıklayacağını söyledi. Aslında yemeğin başından beri bu anı bekleyen masanın etrafındaki insanlar hemen derin bir sessizliğe gömüldüler.

(devam edecek)

Tüm Yeşilçam emekçilerine saygı ve sevgilerimle

Gülseren Kılınç

93bdd7c45fb40427b4f7a7480c4ba7af

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s