Altmışlı yılların o yalın ve güzel insanlarının olduğu dönemde, bütün insanların dost oldukları bir mahallede dünyaya gelmişlerdi Behçet ve Hulusi beyler. Bütün çocuklukları, delikanlılıkları beraber geçmiş, daha sonra ortak olarak mahallelerine Tertemiz Pastanesi’ni açmışlardı. İki kafadarın işleri güzel gitmeye başlayıp, geçimlerini sağlayacak hale geldikten sonra da aynı mahalleden Necla ve Perihan ile evlenerek mutlu bir yuva kurmuşlardı.
Behçet ve Necla çiftinin Ali adında bir oğulları olduğunda iki ailede çok mutlu olmuşlar, aradan iki yıl geçtikten sonra da Hulusi ve Perihan çiftinin de Eylül isminde bir kızları olmuş.
Böylece Ali ve Eylül tıpkı anne ve babaları gibi bu güzel mahalle de büyümüşler. Bu arada yan apartmanda oturan Pervin’de Eylül’ün en yakın arkadaşı olarak hayatlarına dahil olmuş. O yılların arabasız sokaklarında doya doya doya oynamışlar mahallenin diğer çocuklarıyla.
Liseye başladıklarında, ne Ali, Eylül’e, ne Eylül ve Pervin’de Ali’ye olan aşklarını dile getirememişler. Yine çocukluk arkadaşları olarak mümkün olduğunca birlikte vakit geçirmeye devam etmişler.
Hulusi ve Behçet beyin işleri büyümeye devam edince çocuklarına başka mülkler de bırakmak istedikleri için, bir başka semtte bahçe içinde birbirine bitişik iki tane villa satın almışlar. Eski mahallelerindeki evleri de kiraya vererek hep birlikte oraya taşınınca, Ali ve Eylül, Pervin’den ayrılmak zorunda kalmış. Yine de özellikle Eylül ve Pervin bağlarını koparmayıp görüşmeye devam etmişler.
Yıllar hızla geçmiş ve sonunda gençlerimiz üniversiteyi bitirme aşamasına gelmişler. Ali mezun olduğunda Pervin ve Eylül’ün de son senesiymiş. Ali artık çocukluğundan beri aşık olduğu Eylül’e açılmayı planladığı halde, bir türlü konuya giremiyormuş. İnsanın en yakın olduğu ve her şeyini konuştuğu arkadaşına pat diye aşık olduğunu söylemesi gerçekten zor bir şeymiş. Eylül’de yıllardır Ali’nin açılmasını beklediği halde, kendisi duygularını dile getiremiyormuş. Özellikle o yıllarda kızların duygularını açması uygun görülmediğinden bu iş erkeklere düşermiş.
Bu arada okuduğu bölümde onu gördüğü andan beri deliler gibi seven Ahmet adında bir delikanlı daha varmış. Ahmet insanlarla kolay samimi olamadığı, dokunulmak, dokunmak gibi şeylerden rahatsız olduğu için pek arkadaş gruplarına dahil olmuyormuş. Maddi durumu oldukça iyi olmasına rağmen, gezilere, partilere vb etkinliiklere hep uzak duruyormuş.
Eylül ile ilk kez üniversitenin birinci sınıfında kantinde yaşanılan bir kaza sonucu tanışmışlar. Eylül ellerini kollarını çok sallayarak konuşan enerjik bir kız olduğu için, o anda yanından geçen Ahmet’i görmediğinden ona çarpmış. Ahmet’in elindeki ayran pahalı kazağına dökülünce de Ahmet’in tepesi atmış ve ağız dalaşına girmişler. Ahmet’in söylenmeleri sırasıda onun boş anını yakalayan Eylül, “Kolarını kaldır!” deyince, Ahmet kollarını kaldırmış. Eylül’de kirli kazağı üzerinden çekip alarak, elini onun göğsüne koymuş ve “Şimdi sakin ol, kazağını yıkayıp yarın getireceğim” diyerek uzaklaşmış.
Dokunulmaktan hiç hoşlanmayan Ahmet, Eylül’ün bu ani hareketi ve avucunu doğrudan onun yarı çıplak göğsüne dayaması ile elektrik çarpmışa dönmüş ve ne diyeceğini bilemeden kalakalmış.
Eylül bir kaç gün sonra söylediği gibi kazağı yıkayıp geri getirmiş ve ilk karşılaşmalarında Ahmet’in kucağına fırlatmış. Aynı hafta okul projesinde birlikte çalışmak zorunda da kalınca, tartışma ile başlayan ilişkileri güzel bir arkadaşlığa dönüşmüş. Bu arkadaşlığın Ahmet tarafında aşk ilerlemiş olsa da, Eylül’ün kalbi Ali’de olduğundan farkına bile varmamış.
Eylül’e bir türlü açılamayan Ali, onun mezuniyet balosuna giderek, romantik bir teklif yapmayı planlamış. Balonun yapılacağı otel şehir dışında olduğundan, gece gençlerin başına bir iş gelmemesi için otelde konaklama ayarlanmış. Hulusi bey baştan buna izin vermek istemese de, Ali’nin Eylül’ü baloya götürmeyi teklif etmesi ile konu çözülüvermiş. Böylece aileler için Ali sanki Eylül’e ağabeylik yapmak için baloya gidecek olduğundan hoş karşılanmış.
Eylül Ali ile böyle bir gece geçireceği için o kadar heyecanlıymış ki, baloya onunla gitmek için can atan Ahmet’e baloya başkası ile gideceğini söyleyivermiş. Hayatında hiç bir kıza böyle yoğun duygular hissetmeyen Ahmet çaresiz sessiz kalmak zorunda kalmış.
Balo gecesi Eylül ve Ali harika bir akşam geçirmişler ve akşamın sonunda Ali cebinde getirdiği yüzükle Eylül’e evlenme teklif etmiş. Eylül neredeyse heyecandan düşüp bayılacakmış. Yıllardır ikisi de bu anı bekliyorlarmış ve gerçekleşmesinin heyecanı ile o geceyi beraber geçirmişler. Her ikisi de ailelerinin bu habere çok sevineceklerinden ve onaylayacaklarından eminlermiş. Eve döner dönmez onlara açıklamaya ve aile arasında bir nişan yapmaya karar vermişler. İkisinin de hayatlarının en güzel gecesi olmuş Eylül’ün mezuniyet balosu.
Ali erkek olarak önce kendi babası ve annesi ile konuşup, sonra onlar aracılığı ile Hulusi amca ve Perihan teyze ile konuşmaya karar vermiş. Eylül anne ve babası öğrenene kadar kimseye bir şey söylemeyecekmiş. Elbette otelde beraber olduklarını onlara açıklamayacaklarmış. En kısa zamanda nikahları olacağı için bu ikisi için de hiç sorun değilmiş zaten.
Ali döner dönmez önce babası ile konuşmak için bir fırsat aramaya başlamış. Tam bahçede onu tek başına yakaladığını düşündüğü sırada, yanında Hulusi amcanın olduğunu görmüş ve istemeden konuşmalarına kulak misafiri olmuş.
“Hulusi ne yapacağız bu senetleri, ay sonu geldi yine kasada beş kuruş kalmadı.”
“Vallahi Behçetciğim ben de geceleri uyuyamaz oldum. Eski mahalledeki daireleri sattığımızı da söyleyemedik daha bizimkilere? Ne yapacağız bilmiyorum.”
“Dükkana ortak alsak diye düşündüm, yine dönmez. İflası isteyip, yine küçük bir yerde başlayacağız sevgili ortağım. Satıştan kalan parayla senetleri öderiz. Çocuklara bir şey bırakamayacağız ama başka çaremiz de yok. Bu evler kalır hiç değilse şimdilik elimizde, olmazsa yeniden bir apartman dairesine de geçeriz.”
“Haklısın. Bu ekonomik kriz hepimizi mahvetti dostum!”
Her şeyin yolunda gittiğini düşünen Ali çok üzülmüş bu duyduklarına. Şimdi hâl böyleyken evlenme kararını açıklamanın ne kadar doğru olacağına karar vermemiş. Ne Eylül ne de o henüz bir iş sahibi olmadan, evlenip, ailelerine bir de böyle yük olmanın hiç sırası değilmiş şimdi.
Bu durumu Eylül’e söylediğinde onunda aynı fikirde olacağından şüphesi olmadığı için konuşmaktan vazgeçmiş o günlük. Nasılsa onlar birbirlerine deli gibi aşıklarmış ve şartlar uygun olduğundan elbette ki evleneceklermiş.
Ali tam babası ile konuşmaktan vazgeçmiş dönerken, annesi ev telefonundan onu Pervin’in aradığını seslenmiş. Canı çok sıkkın olan Ali Pervin ile konuşmak istemese de mecburen gitmiş.
“Ali seninle çok önemli bir şey konuşmam lazım, hayat memat meselesi. Bu gün saat beşte benimle koruda buluşur musun? Sakın başka kimseye söyleme olur mu?”
Kafası zaten karışık olan Ali çocukluk arkadaşının başına bir iş geldiğini düşünerek hemen kabul etmiş bu teklifi ve Pervin’in söylediği saatte koruya gitmiş ve Eylül dahil kimseye bahsetmemiş bu durumdan.
(devam edecek)
Yeşilcam’ın efsanelerine saygı ve sevgiyle
Gülseren Kılınç