Betül balayından mutluluk içinden döndükten sonra eve girip, her şeyi kırık dökük görünce paniğe kapıldı. Zehra hanım gözyaşları içinde olanları anlatınca iyice üzüldü. Demek ki Nihal bundan sonra onlar için fiziksel tehlike de oluşturabilirdi. Kadıncağız Betül gelmeden evi elinden geldiğince toplamış, tamir edilecek eşyaları salonun bir köşesine yığmıştı. Duvarlarda Nihal’in öfkeyle sapladığı makasın izleri vardı. Koltuk yüzlerine kadar parçalamıştı her şeyi. Betül hayatının en mutlu olayını kardeşinin algılayış biçimine inanamıyordu bir türlü. Çocukluklarında az da olsa iyi günleri olmuştu. Beraber oynadıkları, annesine sarılıp uyudukları geceleri. Onun hep bir gün düzeleceği umudu ile yaşamışlar, sevgi her şeyin ilacıdır diyerek daima sevgi ile yaklaşmaya çalışmışlardı. Ancak Nihal her geçen gün daha hırçın, daha gözü doymaz bir hale gelmişti. Şimdi de annesine ve kız kardeşine saldıracak kadar gözü dönmüştü demek. Üstelik bunların tek nedeni Betül’ün zengin bir adamla evlenmiş olmasıydı.
Oysa Betül Can’ı parası olduğu için sevip evlenmemişti. Gerçekten hoşlanmıştı ondan. Can’da zor biriydi aslında ama altın gibi bir kalbi vardı. Mustafa ile ikisini düşündü. Mustafa Betül gibi sakin bir yapıya sahipti, Can’da Nihal kadar olmasa da hırçındı. Kardeşlerin karakterleri daima birbirinden farklı olabiliyordu ama Betül bu son olaydan sonra Nihal’in bu yaptıklarının bir karakter özelliği değil, hastalık olduğuna kesinlikle emin olmuştu.
Belki bir tedavi görse her şeye yeniden başlayabilirlerdi ama önce onu bulmaları gerekiyordu. Zehra hanımın da söylediği gibi onun başına kötü bir şey gelmesi isteyecekleri son şey olurdu.
“Geri dönerse bu defa daha da ileri gidebilir. Neden dönmesini istiyorsunuz?” dedi hayretle Can olanları dinleyince.
“Geri dönmesini değil, iyi olduğunu bilmek istiyoruz sadece. O benim kardeşim Can!”
“Evet anlıyorum ama senin için korkuyorum. Bir gün döner ve yeniden size zarar vermeye kalkarsa ben yanınızda olamayacağım. Belki de polise onun bir akıl hastası olduğunu ve acilen yakalanıp bir yere kapatılması gerektiğini söylemeliyiz.”
Betül’ün gözleri doldu Can’ın son sözleri karşısında. Evet dışarıdan Nihal için her şeyin böyle göründüğünü biliyordu ama başkasından duymak insanın canını acıtıyordu gerçekten.
Can karısının yüzündeki ifadeyi görünce, sessizleşti ve sarıldı ona, “Tamam onun iyi olduğunu bir şekilde öğreneceğiz merak etme!” dedi.
Ardan iki ay geçmesine karşılık Nihal’in izine rastlanmamıştı. Bütün polis ve hastane kayıtlarına bakılmıştı öncelikle, buralarda adına rastlanmaması en azından hayatta ve başına bir iş gelmediğini gösteriyordu.
Betül ve annesi ilk kez Nihal’siz bir iki ay geçirmişlerdi. Ev öyle sakin ve huzurluydu ki, ikisi de inanamıyordu bu huzurun varlığına. Yıllardır hemen her gün Nihal’e karşı savunmada yaşadıklarını farketmişlerdi. Şimdi ilk kez kendilerini savunmadan, onun isteklerini nasıl yerine getireceklerini düşünmeden yaşayabiliyorlardı.
“Keşke bu huzuru üçümüz beraber tadabilseydik.” dedi Zehra hanım içini çekerek.
Her şeye rağmen kızını özlemişti. Onun iyi olmasını istiyordu. Betül’ün tedavi edilmesi konusundaki düşüncesi doğruydu. Nihal normal değildi, aslında hiç olmamıştı belki de. Eşinin sağlığında da hırçın bir çocuktu zaten, onun kaybıyla iyice bozulmuştu. Belkide onun sandığı gibi bir tramva değil, doğuştan gelen bir şeyler vardı Nihal’de ve ihmal etmişlerdi. Onun hasta olabileceğini bir şekilde yok saymıştı zihinleri.
İş yerinde de her şey iyi gidiyordu, Can ile Betül’ün evlendiklerini henüz kimseye söylememişlerdi ama aralarında özel bir arkadaşlık olduğunun zaten herkes farkındaydı. O sabah Mediha hanım tuvalete giderken rastlamıştı Betül’e, kızcağız elini ağzına götürmüş aceleyle koşturuyordu.
“Hayırdır kızım iyi misin?” dedi Mediha hanım koşar adımlarla onu taip ederek.
Betül’ün o kadar midesi bulanıyordu ki duramamıştı Mediha hanımı görünce. Hızlıca tuvalete daldı ve midesindeki her şeyi boşalttı.
Çıktığında rengi bembeyaz olmuştu.
“Sinirsel sanırım” dedi aynadan Mediha hanıma bakarak.
“Yine de bir doktora görünsen iyi olacak, belki başka bir şeydir” dedi Mediha hanım gülümseyerek.
Betül’ün aklına hiç böyle bir ihtimal gelmemişti o ana kadar, bir kaç haftadır devam eden bulantıları hep son dönemde yaşadıkları üzüntüler sonucu oluşan bir fiziksel tepkiye bağlıyordu.
“Ben öğleden sonra için bir tanıdığımdan randevu alırım” diyerek çıktı Mediha hanım tuvaletten. Bu kusmaların sebebinin stres değil, bir bebek olduğunu düşünüyordu.
Ne olduğunu öğrenmeden Can’a bir şey söylememeye karar verdiler ve iki kadın öğleden sonra Mediha hanımın aldığı randevuya gittiler beraber. Betül gerçektende hamileydi. Bebek bir buçuk aylıktı daha. Mediha hanım o kadar sevinmişti ki, Betül’ün yüzündeki şaşkınlığı görünce gülmeye başladı.
“Ne oldu kızım, beklemiyor muydun?”
“Ben hiç düşünmemiştim gerçekten! Yani şimdi anne mi oluyorum.”
“Evet, ben de babaanne sayılırım, öyle değil mi? Sanırım diplomanı bebeğinle birlikte alacaksın!”
“Ah evet!” dedi Betül gülümseyerek. Bebek doğduğunda mezuniyetine ulaşmış olacaktı, Can ile kendi evlerine geçip yeni hayatlarına bebekleri ile birlikte başlayacaklardı bu durumda.
Doktordan çıkıp, Mediha hanımdan izin istedi, bu haberi önce annesi ile paylaşmak istiyordu, sonra da Can’a söyleyecekti.
Mediha hanım onu evinin önünde bıraktı, “Annene selam söyle! Ben de gelmek isterdim ama şirkete dönmem gerekiyor”
Betül neşeyle girdi eve, annesi kim bilir ne kadar heyecanlanacaktı büyük anne olacağını duyunca.
Kapıyı açıp içeri seslendi “Anne! Sana bir müjdem var!”
Zehra hanım içeriden cevap verdi “Gel kızım salondayım!”, Betül’ün bu saatte evde olmasına şaşırmıştı. Nihal annesinin gizlice ona haber verdiğini düşündü hemen.
Betül salona girip annesi ve Nihal’i oturuken görünce afalladı önce, kardeşi sapasağlam karşısında duruyordu işte. Kendini tutamadı ve hemen koşup sarıldı boynuna.
“Nihal! Dönmüşsün!” dedi sevinçle.
Nihal bir anda üzerine gelen Betül’ü itti sert bir şekilde.
“Annemi görmeye geldim! Seni değil ama her bana özel durumu mahvettiğin gibi buna da yetiştin!”
Zehra hanım iki kızının yeniden kapışmasını istemediği için girdi hemen araya “Betül yavrum ne oldu erken geldin?”
“Anne sen mi çağırdın bu yılanı doğru söyle?” diye ayağa kalktı o sırada Nihal
“Hayır” dedi Zehra hanım onun yine değişen yüz ifadesini görünce korkmuştu. Aslında Nihal on beş gündür ara ara gelip annesini ziyaret ediyordu. Onu çok özlediğini söylüyor ama Betül varken gelmek istemediğinden bahsediyordu. Zehra hanım kızını hiç değilse böyle görebileceğini anlayınca bundan kimseye bahsetmemişti. Betül’ün işte olduğu saatlerde görüşmek için haberleşiyorlardı. Bu gün Betül’ün aniden eve gelmesi ile yakalanmışlardı.
Betül’ün aklına Nihal’in bu ilk ziyareti olmadığı gelmiyordu elbette, kardeşinin eve o gün döndüğünü ve artık onlarla kalacağını düşündüğü için sevinmişti sadece.
“Ben aslında bir müjde vermek için erken gelmiştim” dedi annesine ve kız kardeşine bakıp sevinçle, “Şimdi Nihal’de buradayken bu müjdeyi verebileceğim için daha da mutluyum. Bu gün gerçekten sürprizlerle dolu bir gün!”
(devam edecek)