Zehranın erken dönüşü sevindirmişti Perihan hanımı. O hazırlıkların büyük bir kısmını tamamlamış olsa da, gelinlik davetiye ve nikah başvurusu için Zehra’nın da olması gerekiyordu.
Zehra annesine Kaan’a sürpriz yapmak istediğini bu yüzden ondan önce geldiğini söylememesini istedi.
“Zehra, bak bir kez sürpriz yapayım dedin olanları gördük, istersen ara haber ver bu sefer” dedi Perihan hanım.
Aslında onun bu sözleri bile Kaan’a en az Zehra kadar güvenmediğini gösteriyordu ama ; “Bir daha olmayacak dedin ya anne!” diye yanıtladı Zehra onu.
Her habersiz geldiğinde yakalayacak diye bir şey yoktu. Evlenmelerine az bir zaman kalmıştı en azından bir kez daha habersiz gelip, bir şey olmadığına dair içi rahatlasın istiyordu aslında.
Bu defa ev yerine kaan’ın çalıştığı ofise uğramaya karar verdi. Hem böylece alacağı riski de azaltmış olacak, içini rahatlatabilecekti. O gün öğlen tatilinde bir yemek yiyebilirler umuduyla ofise gitti. Kaan o gelmeden önce çıkmıştı. Nerede bulabileceğini sorduğunda caddenin köşesindeki restoranı tarif ettiler.
Şirketten çıkıp restrana gitti. İçerisi o kadar kalabalıktı ki, onu bulabilmek için epeyce bakınması gerekti. Sonunda nişanlısını en gerideki masalardan birinde gördü ve kalabalığın içinden geçerek oraya doğru ilerledi. Yaklaşınca Kaan’ın masada yalnız olmadığını gördü. Ofis arkadaşlarından biriyle yemeğe çıkmış olmalıydı. Kaan o daha yanlarına varamadan sarı dalgalı saçlarını savurup duran kızı eğilip neredeyse dudağından öpünce, durdu. Elinin biri de kızın bacaklarının üzerindeydi. Bu da bir iş toplantısı değildi herhalde. Eğer öyleyse mevzu oldukça derin olmalıydı.
İki sürprizin ikisinde birden nişanlısını başkasıyla yakalamasına da bir bahane bulabilecek miydi bakalım annesi. Tamam mantık evliliği yapmaya bir itirazı yoktu ama bu iş artık mantık evliliği olayından çıkıp, aptal evliliğine dönmeye başlamıştı iyice.
Eve gitmeden önce Nefise’yi aradı, ona hızlıca gördüklerini anlattı.
“Hâlâ onunla evlenmeyi düşünüyor musun?” dedi Nefise.
“Hayır!”
“Perihan teyzeye ne diyeceksin?”
“Evi boşalttın mı?”
“Hayır neden?”
“Geliyorum sakın bir yere ayrılma!” diyerek kapattı telefonu.
Evden çıktığı gibi bir tek kolundaki çantası ile otogara gidip otobüse bindi. Şimdi eve gidip annesine gördüklerini anlatsa, yine bir şeyler bulup onu evlendirmeye çalışacaktı. İkinci kez bu mücadeleyi vermek istemiyordu. Ayrıca Nefise haklı olabilirdi belki de mantık evliliği bile yapsa aşkı bir kez yaşamalıydı önce.
Nefise ile yok boyu mesajlaşmaya devam ettiler. Oraya vardığında planları çoktan hazırdı.
Zehra kararını vermişti, para, mantık hiç bir şeyin önemi yoktu. Aslında Kaan’a zerre kadar sinirlenmemişti, aksine onun gözünü açmasını sağladığı için memnundu bile gördüklerine. Zaten hiç bir şey hissetmemişti başından beri. Bu yüzden de yokluğu hiç farketmeyecekti.
Nefise’nin daha önce bahsettiği kuzeninin bir kaç aylığına başka şehire gitmesi gerekiyordu ama o kızını bırakıp gitmek istemiyordu. Yeni bir şehirde çocuğa bir bakıcı bulabilirdi ama bir yabancıya güvenemeyeceği için bunu nasıl yapacağını bilmiyordu. Aslında annesi Nefise’yi yollamak istiyordu ama Nefise aşık olmuştu. Şimdi sevdiği çocuğu bırakıp oraya giderse elinden kaçırabilirdi çünkü henüz tanışmamışlardı bile.
Zehra’da bir süre her şeyden uzaklaşmak, hayatı tanımak istiyordu. Aslında bu ancak bir macera ile olabilirdi. Kuzeni çok iyi insandı. Onun gibi güvenilir biri ile görevli olduğu yere giderse, hem kzıı ile ilgilenir. Hem de bambaşka bir deneyim yaşayarak hayatı biraz olsun anlamaya çalışabilirdi. Perihan hanımın gözleri ve yüreği yerine artık kendisininkini kullanmak istiyordu.
Orada güvende olacaktı. Başına bir iş gelmesi mümkün değildi. Orada olduğunu sadece Nefise bilecekti. Zaten toru topu üç dört aydı kalacağı. Kuzeninin kızı Melisa ile dışarı çıkıp şehri keşfedebilirlerdi Armağan işteyken. Söylemeyi unutmuştu kuzeninin adı Armağan, kızının adı da Melisa’ydı.
“Hani şu yüzü çiçek bozuğu diye anlattığın değil mi?” diye sordu heyecanla Zehra.
“Ta kendisi. Candır o can, bak tanı sende çok seveceksin. Zaten ona güvenmesem asla yanına koymam. Bak bir kuzenim daha var mesela Hüseyin. Off off. Onunla gitsen var ya, tek parça dönemezsin o derece yani?”
“Anlamadım, adam mı kesiyo?”
“Ya Zehra kaç yıldır tanımasam seni aklından şüphe edeceğim yemin ederim. Perihan teyze seni aptal olma diye uzaklara yollamış ama bir işe yaramamış be kızım sanki?”
Yüzü asıldı Zehra’nın.
“Tamam şaka yaptım da sen sizinkilere ne diyeceksin?”
“Üç dört ay beni aramayın diyeceğim.”
“Tabi kızım sen nasıl istersen.” diyecek Perihan teyze de herhalde diye annesinin taklidini yaptı Nefise.
“Nerede olduğumu bilmiyor ki, diyecek sözü yok. Dese de çaresi yok. O buraya bakmaya akıl edene kadar ben gitmiş olurum değil mi?”
“Olursun herhalde ama ben bunu daha Armağan’a söylemedim tabi.”
“Nasıl söylemedin?”
“E yol boyunca seninle yazıştım onu aramaya fırsatım olmadı. Dur dur merak etme, sevinecek o şimdi arıyorum.” diyerek çevirdi kuzeninin numarasını.
“Armağan gözün aydın bir bakıcı buldum sana” diye başladı söze, “Evet arkadaşım, biraz paraya sıkışmış, geçici bir iş arıyodu benimde aklıma sen geldin.”
Telefonu kapatıp gülümsedi merakla bakan Zehra’ya.
“Oldu bu iş. Hemen gidiyoruz hadi. Ben dönüp kapatırım evi sonra, yarın çıkacakmış yola bir an önce gitmemiz lazım. Valizin nerede senin?”
“Ne valizi ben Kaan’ın ofisinden çıkıp geldim.”
“Dur benimkilerden bir şeyler uyduralım bir çantaya. Orada halledersiniz gidince öbür eksiklerini.” diyerek kendi dolabından Zehra’ya uyacak bir kaç şeyi doldurdu sırt çantasına.
Bir yandan da “Ay çok heyecanlı ya tam bir macera” diyerek gülüyordu kendi kendine.
Bu arada Zehra’nın telefonu çalmaya başladı, arayan annesiydi. Nefise’nin yüzüne bakıp açtı telefonu.
“Kızım neredesin akşam oldu?”
“Anne ben üç dört ay yokum. Biraz kafamı dinleyip, hayatı keşfedeceğim kendi başıma.”
“Ne saçmalıyorsun Zehra, Kaan’da burada seni bekliyoruz hepimiz.”
“Sen o Kaan’a söyle bu gün restoranda bacaklarını okşayıp, öptüğü kızı beklesin o.” diyerek kapattı telefonu annesinin yüzüne.
İki kız odanın ortasında kırkırdayarak zıplamaya başladılar aniden.
Zehra hiç olmadığı kadar özgür ve mutlu hissediyordu kendini. Bir saat sonra yeniden çaldı telefonu arayan annesiydi yine.
“Açmayım” dedi Zehra.
“Olmaz aç annen o senin.”
“Zehra kızım neredesin?” dedi annesinin sesi bu defa endişeli geliyordu.
“Anne ben gerçekten çok bunaldım. Lütfen bana biraz zaman tanı. Merak etme yanlış bir şey yapmayacağım.”
“Kızım Kaan’la konuştum..”
“Anne lütfen!”
“Kovdum onu. Tamam git biraz kafanı dinle. Nejdet bey yarın sabah hesabına para yatıracak. beni habersiz bırakma olur mu?” dedi Perihan hanım yıllardır kullanmadığı kadar şefkatli bir sesle.
“Tamam” dedi Zehra gözleri dolarak.
İlk telefonun ardından, Nejdet bey de yanlarındayken dönüp Kaan’a söylemişti kızının sözlerini. Nejdet bey bunun bir de ilk olmadığını öğrenince küplere binmişti. Aslında Kaan’ı evden kovan annesi değil üvey babasıydı. Sonra adam karısını karşısına alıp sustuğu her şeyi dile getirmiş. Eğer ayağını denk almazsa onu boşamakala tehdit etmişti. O andan itibaren kuzu kesilmişti Perihan hanım. Yeniden sokaklara dönmek istemiyordu. Şimdi sahip olduğu her şey kocasınındı. Eğer ondan boşanırsa hepsi elinden kayıp gidecekti.
Karısının huyunu çoktan öğrenen adam, yapacağından olmasa da onu durdurmak için böyle bir şey söylemek zorunda kalmıştı ve işe yaramıştı da.
Tüm bunlardan habersiz telefonu kapattığında annesinin değişen tavrının şokunu yaşıyordu Zehra.
(devam edecek)