Zehirli yılan – Bölüm 4

Üçüncü sınıf bitmek üzereydi, Nefise ona yine memleketine gelmesi için ısrar etse de, Perihan hanım bu kez Kaan ile vakit geçirmesini istediği için izin vermemişti.

Zehra’dan ses çıkmayınca, o zaman ben geleyim de diyememişti Nefise. mecburen bütün yaz ayrı kalmak üzere ayrıldılar yeniden.

Perihan hanım Zehra’nın döndüğü hafta yeniden yemeğe çağırdı ortaklarını. Artık bu yaz bu işin adı konmalı diye düşünüyordu. Okul bittikten sonra da hemen nikahı yapıverirlerdi.

Nejdet bey, Zehra’nın Kaan ile ilgili duygularının ne olduğunu anlayamamıştı. Perihan hanım yanlarında yokken bir kaç kez aramıştı kızın ağzını. Evlenmeye karşı olmadığı ortadaydı ama onun yaşında bir genç kızın duyması gereken heyecana da sahip değildi açıkçası.

Tatil sona ermeden söz yüzükleri takıldı. Zehra okulun bitmesine daha bir yıl olduğu için süre istemişti annesinden. Tamam Kaan ile vakit geçireceklerdi, onunla evlenmesi için de bir engel  yoktu ama hemen nişanı takıpta işi resmileştirmek istemiyordu şimdiden. Bir söz yüzüğü de bağlayıcıydı zaten.

İtiraz etmemişti Perihan hanım. Söz ya da nişan farketmezdi onun için önemli olan evlilik ile bitecek olmasıydı. Zehra okula dönünce oturacakları ev ve eşyalara kadar ilgilenecekti zaten o. Kız geldiğinde sadece nikah yapılacak ve evlerine geçeceklerdi. Nejdet beyle ortağının da kız evlendikten sonda işleri biraz Kaan’a bırakmasını istiyordu çünkü zaten iki çocuk yöneteceklerdi nihayet şirketi de. Şimdiden tecrübe kazanmalarında fayda vardı. Zehra ilk çocuğunu doğurduktan sonra girerdi iş kısmına. Öncelikle kocasına evine alışmalı. Çocuğunu dünyaya getirmesi yeterliydi. Sonra isterlerse bir çocuk daha yaparlardı. Bir varisi garantiledikten sonra şirketin sürekliliği için risk kalmıyordu nasılsa.

Nejdet bey karısının sanki şirketi yönetiyormuş gibi çocukların hayatlarını projelendirmesini hayretle izliyordu. Nasıl olupta bu kadar şeyi yönetme ve müdahale etme gücünü kendinde bulabildiğini aklı almıyordu bir türlü. Hatta bunun güçten öte bir cürret olduğunu düşünüyordu çoğu zaman. Kendisi de artık yorulmuştu, işleri çocuklara emanet edip, dünyayı gezmek ve dinlenmek istiyordu. Perihan hanımın planları içinde Nejdet bey ve ortağıının işi bırakma kısımları olmasına rağmen nedense kendisinin de bırakmasıyla ilgili bir plan yer almıyordu henüz.

“Perihan sen de el çekeceksin şirketten o zaman değil mi? Birlikte gezeceğiz.” demişti bir kez kadının niyetini anlamak için.

“Nejdetciğim çocuklar işi bir öğrensinler hele. Önce Kaan’ı yetiştireceğim, sonra sıra Zehra’ya gelecek. Onları da hallettikten sonra elbette gezeriz şekerim dert etme sen.” diye cevap vermişti.

Sonrasında da torununa iş öğretmek için şirketin başından ayrılmaya niyeti olmadığını anlıyordu adam. Aslında Perihan aşkı zehirli bir yılan olarak  tarif ediyordu ama onun bu hırsıydı belki de asıl yılan. Bir kez büyük bir hata yaptı diye bir daha hayatına dair en ufak bir risk almak istemiyordu. Berberin çırağı ile kaçmak yerine ailesinin seçtiği bir adamla evlenseydi nasıl bir karakteri olurdu merak ediyordu bazen.

Kızı da kendisine benzetmeye başlamış olması üzüyordu onu en çok. Ne kadar babalık yapmış olsa da kendi kanından olmadığı için ona benzeyen huyları olmasını bekleyemezdi elbette. Evden bu kadar uzaktayken bile onu kendi kalıbına nasıl bu kadar sokmuş olduğunu aklı almıyordu yine de. Belki de Perihan’ın yaşadıkları sadece bahanesiydi hırsının. Kızına da geçirmişti genleriyle belki.

Gerçi Zehra çoğu zaman annesi gibi düşünüp, davranmıyordu ama onun seçimlerine de hiç karşı çıkmıyordu. Annesinin baskın karakteri mi yoksa kızın annesinden aldığı huylar mı devreye giriyor bilmiyordu adam. Ana kızın arasına çok girmemek için sessizce izliyordu olanları. Zaten karışmaya kalksa Perihan’ın hemen müdahale edeceğini biliyordu.

“Ben senin soyun ve mülkün için mücadele veriyorum Nejdet. Neden anlamak istemiyorsun?” diyordu ona bir şeyler söylemek istediğinde.

Her şey soy ve mülk değildi ama zaten böyle düşündüğü için Perihan ile evlenmişti adam. Para ve soy peşinde olmadığının en büyük ispatıydı seçimi. Bütün ailesine sırtınu dönmüştü bu seçimi yüzünden. Şimdi seçtiği kadın ailesinin düşüncesini getirip koyuyordu önüne.  Belki de o yanılıyordu haklı olan onlardı.

Kaan’ın yurt dışı maceraları dahil anlatacak pek çok şeyi olduğu için sessizce dinliyordu Zehra onu. Arada bir yemeğe çıkıyorlar. Bazen evlerde buluşuyorlar. Bazen de Kaan’ın arkadaşları ile birlikte bir yerlere gidiyorlardı. Zehra’da kendi arkadaşları ile tanıştırmıştı onu. Özellikle kızlar bayılmışlardı onu görünce. Erkeklerin de kıskandıklarını bakışlarından okuyabiliyordu Zehra. Paraya ve dış görünüşe göre insanları sınıflayanların sayısı hiçte az değildi aslında. Annesinin tavrı dışarıdan çok duygusuz veya katı gibi görünse de Nefise ve ailesi hariç dış görünüş ve paraya önem vermeyen insan neredeyse hiç tanımıyordu. İkisinden birinin olması da yetiyordu tabi çoğu insana ama Kaan ve onun gibi her ikisine sahip olan insanlar bulunmaz Hint kumaşı gibi gözüyordu çoğu insana.

Peki Nefise’nin bahsettiği o büyülü aşk neredeydi bu dünyada o zaman? Filmler ve hikayeler dışında olmuyordu onun hayal ettikleri. Herkes mantığı ile haraket ediyor ya da fiziksel arzularına yenik düşüyordu eş seçerken. O da mantığını dinlemeyi seçmişti işte. Tüm bu insanların içinde tuhaf olan o ve annesi değil Nefise’ydi belki de.

Arkadaşının hayallerindeki gibi bir aşkı bulup yaşamasını çok istiyordu elbette ama böyle giderse annesi gibi hayal kırıklığı ile başlayacaktı hayata. Onun kadar büyük bir hata yapmazdı tabi, tanıyordu onu ama geceler boyu hayal ettiği o güzel anları paylaşacak birini bulabilir miydi emin değildi.

Arkadaş çevreleri ile vakit geçirdikte ikna olmuştu doğru yaptığına. Bu seçiminde yalnış olan bir şey yoktu. Çevresindeki herkeste sözleri ve bakışları ile bunu onaylıyorlardı zaten.

Bir tek Nejdet bey bazen şüpheyle veya merakla bakıyordu ona. Duygularından emin olmadığını sormuştu bir kaç kez.

“Emin olmaman için Kaan’ın bir hatasını mı gördünüz?” diye sormuştu o da merakla.

“Hayır ama gözlerinde olması gereken ışıltının yerine hüzünlü bir gölge var sanki.” demişti düşünceli bir şekilde Nejdet bey. Aynı annenin gözlerindeki gölgeye benziyor diyememişti ardından kız yanlış anlamasın diye.

Okula dönmeden önce arkadaşları ile son bir akşam düzenlemişlerdi dışarıda. Bu yazı beraber geçirince, onun ve Kaan’ın çevresi de kaynaşmışlardı iyice. Sosyal ilişkilerinde de bir sorun olmadığına göre bundan sonraki hayatlarını bir arada geçirmek için bir engel kalmamıştı Perihan hanıma göre.

“Artık ikna olmuşsundur herhalde. Bu ara tatilinde nişanı takarız?” diye sormuştu okula dönmeden önce.

“Olur” diyerek onaylamıştı annesini.

Parmağında bir yüzükle okula dönmesi olay olmuştu Zehra’nın. Daha okul bitmeden bir koca bulmuş olmasını tebrik etmişti çoğu arkadaşı. Bir tek Nefise sorguluyordu hala onu.

“Zehra sen gerçekten bu çocuğu seviyor musun?” diye sormuştu parmağında yüzüğü görür görmez.

“Seviyorum iyi biri” demişti Zehra’da aklına ilk geldiği gibi.

“İyi bir olması yetiyor mu yani aşkı hissetmene.”

“Sen de kuzeninin iyi biri olduğunu söylememiş miydin?”

“Evet ama o farklıydı.”

“Nesi farklıydı, Kaan da en az senin kuzenin kadar iyi biri, aramızda hiç bir sürtüşme yok.”

“Yok çünkü duygusal anlamda hiç bir şey yaşamıyorsunuz siz sadece dolaşıyorsunuz hepsi bu.”

“Ne yapmamız gerekiyor anlamadım ki?” dedi sonunda Zehra öfkeyle bunalmıştı arkadaşının bu kadar üzerine gelmesinden. O ve Nejdet bey dışında herkes onaylıyordu beraberliklerini.

“Coşku duymanız gerekiyor. Beraber gülüp ağlamanız gerekiyor. Sırlarınızı paylaşmanız. Birlikte saçmalayabilmeniz gerekiyor. Bunların herhangi birini yaptınız mı yaz boyunca?”

“Hayır ama evlendikten sonra yaparız”

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s