Üniversiteye başlar başlamaz kendi bölümündeki bir kızla yakın arkadaş olmuşlardı. Nefise’de başka bir şehirden gelmişti ve üniversitenin yurdunda kalıyordu. Aynı odada kaldığı kızlarla öyle çok sorun yaşıyordu ki bir buçuk ayda canına tak etmişti.
Zehra ona kendisi ile kalabileceğini teklif etti düşünmeden. Nejdet beyin tuttuğu ve döşediği evde ikisine kadar yer vardı nasılsa. İki arkadaş her şeyi beraber yapabilirlerdi böylede.
Nefise bayılarak kabul etti bu teklifi. Bir küçük valize doldurduğu eşyalarıyla hemen o akşam taşındı Zehra’nın yanına. Zehra bir ev arkadaşı edindiğinden bahsetmeyi düşünmüyordu annesine. Çünkü ona kalsa hayatı boyu güçlü olmak içintek başına kalması gerekiyordu neredeyse.
Daha dönem bitmeden Nefise üçüncü sınıflardan bir çocuğa aşık olduğunu anlatmaya başlamıştı. Çocuk o kadar yakışıklıydı ki, bir yolunu bulsa hemen üçüncü sınıfa geçebilirdi ona yakın olmak için.
“O zaman hayal kurmayı bırakıp üstten ders almaya başla! Belki o zaman yakalarsın onu.” diye gülüyordu Zehra o anlattıkça.
Üçüncü sınıftaki çocuk bir hafta sonra kendi sınıfından bir kızla el ele gezmeye başlayınca bu sefer başka bir bölümdeki çocuğa aşık oldu Nefise.
Zehra’nın gözünden uyku aktığı halde bir türlü uyumak bilmiyor, sürekli adını bile bilmediği çocuktan bahsediyordu ona. Sonunda Zehra lafın neresinde olduğunu anlamadan dalıyordu uykuya ve sabah gözünü açar açmaz devam ediyordu Nefise anlatmaya.
Çok komik bir kızdı aslında Nefise, içinden geldiği gibi konuşuyor, sürekli hayal kuruyordu. Aşık oldum diye anlattığı hiç bir çocukla arasında bir şey olmuyordu gerçekte ama o olmuş gibi anlatıyordu sürekli.
Birinci sınıfın sonlarına doğru Zehra’nın kimseden bahsetmiyor olması dikkatini çekmeye başlamıştı onunda.
“Zehra kız! Gördüğüm en güzel kızlardan birisin ama daha kimseye baktığını görmedim. İyi misin sen?” demişti bir kez büyük bir ciddiyetle.
Zehra onun yüzündeki ciddiyeti görmese şaka yaptığını düşünecekti ama Nefise hiç olmadığı kadar ciddiydi nedense.
“Yok beğendiğim biri.” dedi omuzunu silkerek.
“Hiç mi yok? Yani şu kadarcık bile mi yok?” dedi Nefise elinin ucunda minicik bir şey tutar gibi birleştirip parmaklarını.
“Vallahi yok, olsa sana söylemez miyim?”
Yaz tatili için evlerine gidip, yeniden döndüklerinde bu defa yazın aşık olduğu bir kaç çocuktan bashetmeye başlamıştı Nefise, hatta biri ile az kalsın el ele bile tutuşacaklardı ama çocuğun tatili bitmişti.
“Ya düşünsene ilk kez birinin elini tutacaktım!” dedi gözlerini kapatarak.
“Sahiden anlamıyorum seni? Ne olacak birinin elini tuttuğunda!”
“Ne mi olacak? Gökyüzünde havai fişekler patlayacak. Saçlarımın her telinde balonlar uçuşacak. Dünyanın bütün kelebekleri mideme doluşacak. Hatta ayaklarım da yerden kesilecek bulutlara basacağım.”
Kocaman bir kahkaha patlattı Zehra arkadaşının bu tanımına ; “Desene yürüyen festival gibi bir şey olacaksın?”
“Gül sen gül, aşık oldum Nefise diye bana geldiğinde bak ben neler yapacağım sana?”
İkinci sınıfta Nefise’nin gerçeğe dönüşmeyen aşkları ve Zehra’yı sıkıştırmaları ile gelip geçti. Okulun bitmesine yakın Nefise onu kendi memleketlerine davet etti bu sefer. Oturdukları ilçenin yarısı kendi akrabalarıydı. O kadar şenlikli bir yerdeki, evden çok sokaktaydılar hepsi bir arada olabilmek için. Zaten bütün ilçe akraba oldukları için onun gözü hep dışarıdaydı. Eve gidince kuzen, yeğen, amca, dayıdan başka erkek bulamıyordu ki etrafında. Bütün şehir ile kan bağı vardı neredeyse. Dolayısıyla da güvenli bir yerdi. Perihan teyzenin endişelenmesi için hiç bir neden yoktu.
Zaten annesinin onu hep uzakta tutmayı sevdiğini bilen Zehra’nın hoşuna gitti bu teklif. Yaz tatilinde biraz Nefise’de kalabilir sonra dönerdi yine eve ama henüz onun ev arkadaşı olduğunu söylememişti ki annesine.
“Canım söyleme ne olacak? Aynı evde kalmayınca arkadaş olamıyor muyuz sanki?” demişti Nefise’de bu sefer.
Perihan hanım biraz şüpheli bakmıştı bu teklife önce, sen şu kızın adını nerede yaşadağını ver ben bir araştırayım dedi önce. Annesinin onu araştıracağını elbette söylemedi Nefise’ye Zehra. O tarihte bir planları varmış, değiştirebilir miyim diye bakacak annem dedi sadece.
Nefise’nin anlattığı gibi kocaman bir aile olduklarını öğrendi Perihan hanım. Zaten küçücük bir ilçeydi gidecekleri yer. Zehra için de farklı bir deneyim olabilirdi.
“Ama önce Nefise’yi alıp buraya gelceksin, bir kaç gün burada misafir olacaksınız ondan sonra gidebilirsin.” dedi Zehra’ya.
Nefise hiç itiraz etmedi bu teklife, sadece aynı evde yaşadıkalrını kaçırmayacaklardı ağızlarından. Hoş kaçırsalarda ne olacağını tam anlamamıştı ama Zehra’nın annesinin tuhaf bir kadın olduğunu çözmüştü biraz.
Okul kapanır kapanmaz önce Zehra’lara geldiler. İşten başını kaldırmayan Perihan hanım üç gün hiç yalnız bırakmadı onları. Nefise’ye bolca soru sordu ailesi hakkında. Kızın zengin bir ailesi yoktu ama çok büyük bir aileydiler. Birbirleri ile bağları da çok kuvvetliydi. Tüm kuzenler kardeş gibi büyüyorlardı. Böylece kim zor duruma düşse bütün aile kucak açıyordu ona.
Zehra bayılarak dinliyordu Nefise’nin hikayelerini. Annesi kaçıp gittiği için anne tarafından hiç bir akrabasını tanımıyordu. Nejdet beyin ailesi de kendinden çok genç bir kadınla evlenip, bir de çocuğunu kendi nüfusuna alınca sırtlarını dönmüşlerdi ona. Nejdet bey hiç umursamamıştı olanları çünkü onların kendini hoş tutma sebeplerinin kendilerine kalacağını sandıkları mirası olduğunu biliyordu zaten. Şimdi tüm miras Zehra’ya kalacaktı.
Evde geçirdikleri bir kaç günün ardından, Nejdet beyin şoförü iki kızı da alıp Nefise’nin yaşadığı yere götürdü. Hatta Perihan hanıma kalsa şoför Zehra dönene kadar orada kalıp, kızları gitmek istedikleri yerlere götürebilirdi ama Nefise kabul etmedi bu teklifi. Onları gezdirecek yeterince kuzeni, amcası, dayısı vardı zaten memleketinde, ayrıca onlar bir şoförle dolaşmaya da alışık değillerdi.
Daha arabadan iner inmez, kalabalık bir insan grubu karşıladı onları. Hepsiyle tanıştırılmış olsa da kaldığı bir hafta boyunca çoğunun adını aklında tutamadı Zehra. Gerçekten Nefise’nin anlattığı kadar büyük bir aileydiler. Ailenin bazı üyeleri başka yerlerde yaşıyor olsa bile burada kalanlar ilçenin neredeyse tamamını dolduruyorlardı zaten.
Kuzenleri yeğenleri hepsi Nefise gibi eğlenceli insanlardı. Sürekli bir arada oluyorlar, hepsi aynı anda konuşuyorlar ve sürekli gülüyorlardı. İlk gece sesten öyle sersemlemişti ki bayılır gibi daldı uykuya Zehra. Herkesin aynı anda bir şeyler söylediği ortamlara çok alışık olmadığından konuşmaları bile takip etmekte zorlanmıştı gün boyunca.
Aile de oldukça fazla da çocuk vardı, küçük kızlar ve oğlanlar gün boyu sokaklarda bağrışıp duruyorlardı. Evlerin hemen arkasındaki ormanlık alanda her gün piknik vardı. İnsanın nasıl olupta her akşam piknik yapmaktan bu kadar keyif aldığını bir türlü anlayamamıştı Zehra. Hiç üşenmeden her gün evden bir sürü şeyi oradaki tahta masalara taşıyorlar. Geç olana kadar oturup, aynı düzende toparlanıp evlerine dönüyorlardı.
Gerçekten eğlenceli bir hafta olmuştu onun için, hayatının en hareketli günlerini geçirmişti o ilçede. Eve döndüğünde sessizlik başını ağrıtmıştı ilk gün.
(devam edecek)