Hayat isterse – Bölüm 14

Dudakları yukarı kıvrıldı, gözleri kocaman açıldı, elleri bilinçsizce kalbinin önünde birleşti Dila’nın. Gözleri okulun adında öylece beklerken ekrana yeniden açılıştaki çiçek resmi geliverince kendine geldi. Bir an için sevinçle annesine koşup müjde vermesi gerekmiş gibi hissedip, arkasından ciğerine sokulan o keskin hançerin acısını hissetti. Annesi kazandığını bile göremeden eksilmişti bu hayattan. Şimdi hissettiği sevinç, onun yokluğuna karışıyor, bir yandan da sevincini paylaşacak kimsesi olmadığı düşüncesi tüm benliğini sarıp, korkutucu bir seviyeye yükseliyordu.

Osman cenazenin ertesi günü, ziyaret günü olmasa da gidip Dila’ya kendi haber vermeyi düşünmüştü ama o daha evden çıkamadan hemşire Dürdane’nin cenazesini teslim almaları için yeniden aradı. Yengesinin babaannesi ile aynı gün ölmüş olacağını bir kaç saniyeliğine kafası basmadı Osman’ın. Bir gün önce sürekli arayan numarayı hatırlayınca irkildi. Dila aramıştı demek ki, kızı tek başına annesinin ölüsüyle hastanede mi bırakmışlardı şimdi. Hemşireye Dila’yı sordu akıl edip ama kadın kızı dünden beri hiç görmediğini söyledi.

“Eyvah!” dedi Osman kontrolsüzce, anası ölünce kız meczup olup kendini bir yerlere mi atmıştı acaba? Evdekilere alelacele yengesinin öldüğünü söyleyip, arabaya bindiği gibi ilçeye gitti. Dürdane’nin yatağı boştu. Kattaki hemşire onu morga indirdiklerini söyledi, Dila annesinin ölümünü haber verdikten sonra ortadan kaybolmuştu. Çantasını alıp çıktığını gören temizlik görevlileri vardı.

Osman’ın aklı almıyordu. Dila annesi ölünce neden kaçıp gitsindi. Kesin şok geçiriyordu ve kim bilir şimdi nereye gitmişti. Ne yapacağını bilemediği için arayıp babasına haber verdi. Büyük ağabey telefonu kapatıp, Dila’ya babalık yapması gereken ortanca kardeşini aradı. İkisi de şaşkındı. Bu cahil kız annesi ölünce nereye giderdi? Kaçırdılar mı, delirdi mi derken sonunda polise haber vermeleri gerektiğini düşündüler. Annelerinin ölümüne çok dertlenmeseler de, sarsılmışlardı gelenden gidenden, ölümün ağırlığından, kederli görünmekten. Osman’a cenazeyi köye getirmesini söylediler ama Dila konusunda ne yapacaklarını bilemediler. Osman delirmişti alacağı kız kaybolunca, annesi sevdiği vardı ona mı gitti acaba deyince iyice delirmişti. Kızın kocaya kaçmış olabileceğinden başkası gelmiyordu kadınların akıllarına. Delirmiş olsa doktorlar zaten anlardı. Kocaya kaçtıysa on sekizini geçtiğinden elden bir şey gelmezdi.

“Kafayı mı yediniz? “dedi Osman, “Annesi ölür ölmez bir kız kocaya kaçar mı?”

“Niye kaçmasın?” dedi annesi, “Bilmiyor mu eve dönse, amcanın istediğine varması gerekecek? Kim bilir kimdi sevdiği! Bir başına kaldı hastanede onca zaman, belki oradan biriydi, annesi ölünce kızı alıp götürüverdi!”

“Ya kaçırıldıysa?” diyordu Osman, sonunda babası ile amcası karar verip ilçedeki karakola gittiler. Hastanede annesi öldükten sonra kimse Dila’yı görmemişti. Hastaneden çantası ile çıkıp gittiğini görenler vardı ama tek başınaydı. Hastane kameraları da bunu doğruluyordu. Dila kendi başına çıkıp gidiyordu tüm eşyasıyla. Fatma’nın adıyla bilet aldığından otobüse binip gittiğini kimse bilemedi. Onun ilçede olduğu varsayıldığından bir süre arama devam etti. Bu arada Dürdane köy mezarlığına defnedildi. Aynı evden peş peşe çıkan iki cenaze olunca köylü yeniden taziyeye akın etti. Herkes Dila’yı soruyordu göremeyince. Annesinin cenazesinde, evde de görünmemişti. Ayılıp, bayılıyor, evde yatıyor dediler bir süre. Zavallı kız babaannesini de pek severdi, annesi, babaannesi üst üste gidince çok etkilenmişti tabi.

Osman’ın kaygısı öfkeye dönmüştü çoktan, kendi başına çıkıp giden kız kaçırılmış değildi demek ki, annesinin dediği gibi sevdiğine gitmişti. Artık onu bulsalar da gelini olmayı hakketmeyecekti. En azından aile dışında kimseye söylemedikleri için seviniyordu annesi. Kimse Osman’ın Dila’yı sevdiğini öğrenememişti.

Dila sonucu öğrendiği gün evde bir güldü, bir ağladı. Ertesi gün kendine gelip okula kayıt yapması gerektiğini hatırladı. O kadar bilgisiz ve çaresizdi ki, ne yapacağını, nasıl yapacağını bilemediği için okuldaki öğretmenini yine aradı Fatma’nın evindeki telefondan. Polis lisesine de ulaşıp onu sorduğu için öğretmen şaşırdı Dila’nın sesini duyunca, polisin onu aradığını söyledi hemen. Dila telefonu hemen kapadı. Sonra korka korka tekrar arayıp özür diledi ve onu kuzeni ile evlendirmeye çalıştıklarını ve annesinin öldüğünü anlattı. Fatma konusuna hiç girmeden okuyacağı şehre tek başına kaçtığını söyledi. Öğretmen orada sıklıkla duyduğu kız çocuğu hikayelerini bildiğinden hiç şaşırmadı. Dila’ya korkmamasını artık reşit olduğunu polis onu bulsa bile geri dönmek istemezse dönmeyeceğini söyledi. Kimseye onu aradığından bahsetmeyeceğine de söz verdi. Dila’ya onu nasıl arayabileceğini sordu ama Dila Fatma’nın numarasını bilemediği için bir şey diyemedi, bakkaldan arıyorum sonra arayıp numarayı veririm dedi. Kapatmadan okula gidip ne yapması gerektiği hakkında bildiklerini de öğretmenden öğrendi. Fatma’nın cep telefonu çantadaydı ama şarjı bittiğinden açık değildi. Zaten onun telefonunu kullanmak istemiyordu, onun da numarasını bilmiyordu. Bilse en azından ev telefonundan çaldırıp, evdeki numarayı öğretmenine verirdi. Öğretmenine sadece bulunduğu şehri söylediği için onu ele verse bile gelip bulamayacaklarını biliyordu. Polisin onu bulsa da köye götüremeyeceğinden emin olamadığı için bilgisayarı açıp internetten bilgi aradı. Öğretmeni haklıydı. O halde en azından bunun için korkması gerekmiyordu ama polis onu bulursa ailesi de yerini öğrenirdi. Öğretmen o şehirde ona yardımcı olabilecek birilerini soracağını söylemişti. Fatma’nın telefonunu şarja taktı, dolunca öğretmenini aradı ve onun cep numarasını istedi. Sonra ev telefonundan öğretmenini yeniden arayıp ona bu numaradan ulaşabileceğini söyledi. Öğretmen ona destek olacak birilerini bulunca haber verecekti. Ertesi gün evden çıkıp sora sora okulunun yerini öğrendi. Yürüyüş mesafesinde olmasa da en azından tek bir otobüsle gidilebiliyordu. Okulla konuşup, kayıt tarihleriyle ne yapması gerektiğini iyice öğrendi. Sınav sonuçları yeni açıklanmıştı ve kayıt işlemlerinin başlaması için bir aya yakın bir süresi vardı. Devam eden günlerde öğretmeni sayesinde kendini iyice toparladı. Öğretmen henüz destek için birilerini bulmuş olmasa da telkinler verip onu cesaretlendiriyordu. Buraya kadar başardıklarını düşününce o da kendini çok iyi hissediyordu. Öğretmeninin yönlendirmesi ile yurtlara başvurabileceğini öğrendi. Şehirde tanıdık bulamayan öğretmeni devletin yurtlarında kalabilmesi için bir yetkiliyi tanıyan arkadaşı olduğunu söyledi. Annesiz, babasız ve gelirsiz olduğu için onun yurda yerleştirmesini sağlayabileceklerini söyledi. Devletin öğrencilere bağladığı maaştan ve yurdundan faydalanması için öğretmenin söylediği yerlerin hepsine gitti. Şimdilik kaldığı adres olarak mecburen Fatma’nın evini söylüyordu. Apartmandakiler Fatma’nın evinde kalan kızı fark etmişler ama komşularla fazla ilgisi olmayan Fatma’yı bildiklerinden kapıya gelip soramamışlardı.

Polis aramayı genişletmeye karar verdiği için Türkiye’nin tüm şehirlerine Dila’nın kayıp olduğu bilgisi gitmişti ama neyse ki işler çok hızlı yürümediğinden henüz kimse gelip onu bulamamıştı. Okula kaydını yaptırdıktan iki hafta sonra öğretmeni sayesinde ayarlanan yurda geçti. Çıkmadan Fatma’nın evini güzelce temizledi ve ona dualar etti. Bilgisayarı ödünç aldığını söyleyerek evi kapatıp, anahtarı da yanına alıp gitti. Hem anahtarı verecek kimse yoktu, hem de başı sıkışırsa yeniden dönebileceğini düşünüyordu. Öğretmeni yurt şansının her sene yenilendiğini söylemişti.

Dila ilk yurt gecesinde başardıklarına inanamıyordu, artık eskisi kadar hıçkırarak ağlamasa da, gece olunca annesini düşünüp üzülüyordu. Söylediği gibi başarmış, Allah da yardım etmiş, başına bir iş gelmeden okuluna başlamıştı. Hâlâ Fatma’nın telefonunu kullandığından yeni bir cep telefonu alması gerekiyordu. Onu da hallettikten sonra eve dönüp, zavallı Fatma’nın telefonunu da evine bıraktı. Görünüşe göre aradan geçen zamanda Fatma’nın akıbetinden haberdar olan ya da eve giren kimse olmamıştı. Ki zaten Fatma’nın söylediğine göre olmayacaktı da.

(devam edecek)

Yorum bırakın