Sessiz ol! – Bölüm 22

Sonunda toparlanıp elini geri çeken Ayşegül “Seni Cevdet göndermiş olamaz!” diyebildi sonunda. Saygın’ın kadına dokunduktan sonra gördükleri ve hissettiklerini toparlamaya çalışıyordu zihninde. Önce hafifçe gülümsedi, “Bu işkenceye daha ne kadar dayanabileceğinizi düşünüyorsunuz?” dedi sakin bir sesle.

Onun ne söylemeye çalıştığından emin olamayan Ayşegül “Neden bahsettiğiniz anlamıyorum!” dedi korkarak. Onun emniyet görevlisi olabileceğinden şüphelenmişti, doktorlar onun dayak yediğinden şüphelendikleri için polise haber vermiş olabilirlerdi. Eğer oğlu ve kocası yokken böyle bir şey olmuşsa, kesin onun şikayet ettiğini düşünüp, daha da kötü şeyler yapacaklardı.

“Ben polis değilim!” dedi Saygın onun ne düşündüğünü anlayarak.

“Kimsiniz? Buradan hemen gitmeniz gerekiyor!”

“Yoksa kocanız ve oğlunuz size ve bana zarar verebilir öyle değil mi? Bakın ben yaşadığınız her şeyi biliyorum ve size yardım edebilirim!”

İyice bocalayan Ayşegül bu cehennemden kurtulmaktan o kadar ümidini kesmişti ki, bir an için Saygın’ın gözlerindeki samimiyeti hissetse bile hemen paniğe kapıldı ve istemediğini belli edecek şekilde ellerini salladı, “Gidin, lütfen!”

“Kocanız yeni bir cinayet peşinde, sadece onun size verdiği zararları değil aynı zamanda bir çok insanın hayatını da kurtaracaksınız! Eninde sonunda yakalanacak ve siz de o zaman sessiz kaldığınız için suç ortağı sayılacaksınız biliyorsunuz değil mi?”

“Hapiste daha güvende olurum!” dedi Ayşegül elinde olmadan ve daha söyler söylemez pişman oldu söylediğine.

“Neden hayatınızı ellerinizden kayıp gitmesine izin veriyorsunuz. Oğlunuzu da kendine benzeten bu adam artık cezasını çekmeli! Bunun için yardım edebilecek tek kişi de sizsiniz!”

“Ben bir şey bilmiyorum, gidin buradan! Sizinle konuştuğumu duyarlarsa size olacakları da biliyor olmalısınız!”

“Ben kendim için korkmuyorum, kocanızla daha önce de karşılaştım, yanımdaki arkadaşıma saldırıyordu ama başarısız oldu ve bir kez daha gelecek! Elimizde bir kanıt ya da görüntü olmadığı için bir şey yapamıyoruz ama siz, ona en yakın yaşayan kişi hepimize yardım edebilir, kendinizi de kurtarabilirsiniz”

“Oğlum ona ne olacak? Babasıyla birlikte hapse girebilir!”

“Ayşegül hanım oğlunuzun da tıpkı babası gibi olduğunu kabul etmeniz gerekiyor! O masum değil, cezasını çekerse daha iyi bir insan olmak için fırsatı olabilir!”

“Hayır! Hayır! Bunu yapamam lütfen gidin! Herkese zarar verir, siz onu tanımıyorsunuz!”

“Aslında kocanızın işlediği cinayetleri biliyorsunuz değil mi? Oğlunuzun ona yardım ettiğini de biliyorsunuz! Şimdi de üvey kardeşini öldürmeye çalışıyor!” dedi Saygın artık daha açık konuşması gerekiyordu, kadın oğlu veya kocasının her an gelmesinden korktuğu için iyice panik yapacaktı.

“Siz bunları nasıl bilebilirsiniz?” dedi Ayşegül, “Kiminle konuştunuz?”

“Bunun önemi yok doğru söylediğimi kabul ediyorsunuz değil mi?”

“Korkuyorum!” dedi Ayşegül ağlamaya başlayarak, “Başıma gelenleri bu kadar mı sanıyorsunuz! Kimse o ikisi ile baş edemez!”

“Edebilir, sizi çok korkutmuşlar ama buna bir son verebilir, mutlu ve tak başına istediğiniz bir hayat yaşayabilirsiniz!”

“Nasıl?”

“Yazılı bir ifade alınmasına izin verin sizden, sonra onlar yakalana kadar korunaklı bir yere götüreceğime söz veriyorum!”

“Neval’i neden koruyamıyorsunuz o zaman? Beni nasıl koruyacaksınız?”

“Onu koruyabilirim ama saklanarak yaşamasını, yaşamanızı istemiyorum!”

“Cevdet çok tehlikeli biri inanın bana, bir liste var elinde ve her geçen gün listeden birilerini öldürüp, yenilerini ekliyor. Zavallı oğlumu da kendine benzetti, onun kurtulmasını istiyorum. O iyi bir çocuk!”

“Oğlunuzun cezadan kurtulabileceğini söylemem ama babasının onu tehdit ederek yardım ettirdiği söylenirse eminim cezası az olacaktır. O genç önünde uzun bir hayat var! Eğer şimdi bir karar vermezseniz bir daha sizinle bu konuşmayı yapma şansım olmayabilir!”

“Yapamam! Lütfen gidin! Cevdet aileme zarar verir, verdi de! Kimsenin daha fazla acı çekmesine izin vermemem!”

“Hiç bir şey yapmamakla zaten veriyorsunuz! Cevdet eninde sonunda hepinize hatta kendine bile zarar verecek, bırakın cezasını çeksin ikisi de, bu onlara yardım edecek inanın bana, size ve listesindeki herkese de! Onu sizin ele verdiğini bilmesine bile gerek yok!”

“Ben aptal olduğum için bunlara katlanmıyorum, eninde sonunda benim yaptığımı, ifademi öğrenir! Oğlumun hapse girmesine de izin veremem! Şimdi gidin buradan ve benim yerime arkadaşınızı korumaya odaklanın çünkü Cevdet’in elinden ikinci kez kurtulan sadece o var!”

“İkinci kez?” dedi Saygın bastırarak

“Neval’in ailesini öldürenin o olduğunu bilmiyor musunuz?”

Saygın kadına bir şey belli etmedi ama içindeki sıkıntı giderek büyümeye başladı, “Bakın daha açık olacağım, Neval kocanızın elinde şu an ve nerede olduklarını bilmiyoruz. Biz konuşurken ölmüş bile olabilir! Hiç değilse onu nereye götürmüş olabileceğini söyleyin!”

Ayşegül korkuyla baktı Saygın’ın gözlerine, Neval’i küçüklüğünden beri tanıyordu ve kocası ile görümcesinin sandığı gibi kötü biri olmadığını biliyordu. Gülnaz hanımın da sonradan onu sevdiğini ve kendi çocuklarından korumak için çok çaba sarf ettiğinin de farkındaydı. Cevdet, ondan nefret ediyordu, artık annesi hayatta olmadığı için ortadan kaldırmak için zaman kaybetmemesi normaldi. Onu tanıyordu, belki de zavallı Neval çoktan ölmüştü.

“Bağ evinde!” dedi sayıklar gibi, “Herkesi oraya götürüyor!”

“Bağ evi mi? Nerede?” dedi Saygın hemen.

“Yerini bilmiyorum, babasının eski bağ evi, yıllardır kullanılmıyor! Bir kez Mert’ten duymuştum. Mahzenin zeminine gömdüklerinden bahsetmişti! Gidin şimdi lütfen ifade vermeyeceğim, Neval’i kurtarın ama ne olur oğlumu bu işe karıştırmayın!”

“Tamam şimdilik bu yeterli, teşekkür ederim!” diyerek fırladı odadan Saygın, çıkarken cebindeki ses kayıt cihazının kapatma düğmesine basmıştı. Merdivenleri koşarak inerken Gülnaz hanımın kocasına ait bağ evinin nerede olduğunu nasıl bulacağını düşündü hızlıca. Hastanenin hemen önündeki ankesörlü telefonlardan birine gidip yüz on ikiyi tuşladı ve kaçırılan Neval Gündoğdu’nun kaçırıldığı yer hakkında bir ihbarda bulunacağını söyleyerek ailenin bağ evinde olduğunu, Gülnaz Solmaz’ın ölümü ile de bağlantılı olduğunu belirtti ve kapattı. Polisin üzerinde çalıştığı bu dosya için ihbarı boş geçmeyeceğini düşünüyordu. Polis ihbarı değerlendirene kadar boş duramayacağı için avukatını aradı ve Yusuf Solmaz adına kayıtlı olabilecek bir bağ evinin adresini bulup bulamayacağını sordu. Avukat kısa bir an tereddüt ettikten sonra kontrol edeceğini söyleyip telefonu kapattı. Sonra Neval’in peşine taktığı korumayı aradı, aynı bilgiyi ona da söyledi adresi bulup oraya giderken yanında birilerinin olmasını istiyordu ve şirkete bunun için ek ödeme yapacaktı. Adam patronu ile konuşup ona döneceğini söyleyince, arabasına binip sıkıntıyla beklemeye başladı. Neval’e odaklanmaya çalıştı, onun hayatta olduğunu biliyordu, hissediyordu ama zamanında orada olmamaktan korkuyordu. Korktuğu için de zihni karışıyor bağlantıyı kaybediyordu.

Cevdet, oğlu arayınca, Neval’i odaya kilitleyip yanından ayrılmıştı. Neval duyduklarının şokunu yaşıyordu, buradan ve Cevdet’in elinden kurtulmak için bir umudu olduğunu düşünmüyordu. Onun Saygın’a ne yaptığını da anlayamamıştı. En azından onu ele geçirdiğine ve yaşamasına izin vermeyeceğine göre, hayattaysa Cevdet’in onunla uğraşması için bir nedeni kalmayacaktı. Bunca zaman anne ve babasının katili ile bu kadar yakın yaşamış olabileceği hiç aklına gelmemişti. Cevdet’in Gülnaz hanım ile ilgili söyledikleri ise gerçekten inanılmazdı. Kötü olan ise olasıydı, anlattıkları ile yaşananlar birebir örtüşüyordu. Kendi annesini bile para için öldüren bu katil kim bilir kimlere zarar verecekti daha ama Neval’in şimdi bunu düşünecek ya da başkalarını kurtarabilecek durumu yoktu. Yine de o çıkınca karanlığa alışan gözleriyle etrafta bağlarını kesebileceği bir şey aradı. Ensesindeki ağrı o kadar çoktu ki doğrulmak için her kıpırdandığında canı yanıyordu. Yine de acıyı göze alarak sert bir hamleyle bir omzunu duvara dayanarak yarım doğrulmayı başardı ve sonra kalçasını duvara yaklaştırarak sırtını dayadı. Canı çok yandığı için gözlerinden yaşlar gelmiş, karanlıkta zaten zor gören gözleri ıslanınca görüşü iyice bozulmuştu.

(devam edecek)

Yorum bırakın