Film gibi – Bölüm 11

“Bu verdiğim hapı bir hafta kullanın, sizi biraz sakin tutar. Bu gün ve yarın da kendinizi çok yormadan dinlenirseniz iyi olur!” dedi doktor Şadiye hanıma, “Ameliyat konusunda kararınızı değiştirdiniz mi?”

“Doktor hem dinlen, sakin ol diyorsun, hem yine bu konuyu açıyorsun?” diye sitem etti Şadiye hanım.

“Tamam, sonra konuşuruz o zaman!” diyerek gülümsedi doktor ve kızı ile birlikte çıktılar odadan. Ameliyat olmadığı için Naime’nin kapıya uğurlayana dek adama dert yanacağından emindi.

Kudret’ten anneannesinin kötü olduğunu öğrenen Cüneyt’te çıkıp gelmişti hemen, doktor kapıdan çıktıktan beş dakika sonra da o girdi içeri. Naime hanım Melike’ye doktorun söylediklerini aktarıp talimatlar verirken o da yukarı çıkmıştı hemen.

“Anneanne? Ne oldu sana böyle?” dedi üzüntülü bir sesle, “Keşke bu gün de gitmeseydin şu arkadaşına. Bu kadar çok mu üzüldün?”

Şadiye hanım derin bir iç çekti, torununu görünce sevinmişti. Şimdi ona nasıl anlatacaktı Kudret ile neyi ne anlayıp, peşine düştüklerini ve sonunda ne bulduklarını.

“Yaşlandım artık evladım ben, olacak bunlar normal! Sıkılıyorum ayrıca evde otur otur! Dört duvar arasında kalmak daha çok yaşlandırıyor insanı. İnsan yaşadıkça değil, yaşamadıkça yaşlanır derler!”

“Güzel anneannem haklısın, eve kapan demiyorum ama seni üzen yoran ortamlara girme çok fazla ha?”

“Bir kızla tanıştım!”

Cüneyt yüzündeki şaşkınlığı gizleyemedi bu sözü duyunca “Ya Şadiye hanım her şeyi fırsata çevirmede senin üzerine tanımıyorum yemin ederim”

“Yok oğlum öyle değil bu sefer!” dedi Şadiye hanım da gülerek.

“Nasıl peki?”

“Bu kızın bir kardeşi var, çocuk hasta!”

“Allah şifa versin, nesi varmış?”

“Ölecekmiş yavrucak yakında!”

“Anneanne sen nerelere gittin Allah aşkına, kim bu kız? Çocuk kim?”

“Annene söylemeyeceğine söz verirsen anlatacağım! Bir de bu konuda bana hiç bir şey söylemeyeceksin! Yoksa anlatmam”

“Tamam söz anlat haydi!” dedi Cüneyt merakla.

Şadiye hanım olanı biteni detaylarıyla anlattı torununa, Cüneyt kızsa mı, şaşırsa mı, üzülse mi ne yapsa bilemedi. Kudret ile anneannesi bir olmuş bir iş çevirmişler, üstelik bu işin altından da bir dram çıkmıştı. Lokantadaki kızın o tuhaf davranışlarının nedenini de böylece öğrenmişti.

“Ya ne diyeyim ben sana şimdi? Nasıl bir kızı hamile bıraktığımı düşünürsün sen benim, hem de varoşta. Onu da bırak tut ki ben böyle bir hata yaptım, niye bırakmıyorsun kendi başıma halledeyim? Haydi onu da geçtim, benim personelimle benden gizli iş çevirip bana yalan söylüyorsunuz! Haydi onu da unutalım, ya oralarda başınıza bir iş gelse ne olacaktı?”

“Bir şey söylemeyeceğine söz vermiştin” dedi Şadiye hanım yüzünü asarak, “Tamam hepsinde haklısın ama konu o değil!”

“Nedir Şadiye hanım konu? Şu haline bak! Üzüntüden mahvolmuşsun!”

“O kızla oğlanı bu eve yanıma almak istiyorum! Çocuk o evde, buradaki kadar iyi bakılamaz! Ablası olmadan da buraya gelmezler!”

“Annem buna hayatta razı olmaz!”

“O yüzden sen bana yardım edeceksin!”

“Anneanne o çocuk buraya gelirse sen daha çok üzüleceksin, sen de iyi değilsin ki! Bak doktor tansiyonun çok yükselmiş demiş.”

“Bana yardım edersen o ameliyatı olurum yoksa olmam!”

Cüneyt durup dikkatle baktı anneannesinin yüzüne, ciddi olduğu belliydi. Aylardır onu iknaya çalışıyorlar ama kabul ettiremiyorlardı. Şimdi o çocuğu korumak ve belki de kurtarmaya çalışmak için kabul ediyordu.

“Zaten anneme bu kadarını söylesen kabul eder” dedi Cüneyt sevgiyle gülümsedi.

“Başka bir şey daha istiyorum senden!”

“Nedir?”

“Jönü oynamaya devam edeceksin. Hüseyin’e anlattıkları film çekme hikayesine dahil olacağız!”

Cüneyt anneannesine sarıldı kalkıp, “Senin ne harika bir yüreğin var, iyi ki benim anneannem olmuşsun! Normalde seni başkası ile paylaşmaya yanaşmam ama bu defalık tamam madem hastaymış bu küçük insan!”

“Annenle konuşacak mısın?” derken Naime hanım göründü kapıdan.

“Neyi konuşacak benimle?” dedi ikisine birden merakla bakarak.

“Cüneyt bana arkadaşlık etsin diye bir kız bulmuş, hasta bir kardeşi varmış zavallının.”

Cüneyt anneannesinin iki dakikada yazdığı senaryonun şaşkınlığını yaşarken devam etmek zorunda kaldı bu yalana, “Evet! Şey, evleri çok uzak olduğu için burada kalması iyi olur ama tabi hasta kardeşini de evde bırakamaz!”

“Melike ve diğer çalışan kadın var ya zaten?” dedi Naime hanım.

“Evet ama Melike çok konuşuyor bu çok genç cici bir kız, kendimi onunla daha iyi hissederim.”

“Melike’yi gönderecek miyiz?”

“Hayır! Kimse gitmiyor!” dedi Cüneyt, “O da kalıp işlerine devam edecek!”

“Çocuk hasta diyorsunuz ya bulaşıcı ise?”

“Yok değil!” dedi Şadiye hanım hemen.

“Anne sen nereden biliyorsun, Cüneyt’in arkadaşı değil mi?” dedi Naime hanım bu kızın nereden çıktığını anlayammaıştı.

“Anneannem bu kız gelirse ameliyat olacakmış?”

“Ne?” dedi bu kez annesinin yüzüne bakarak.

“Evet bu kız gelip, kardeşi işle bu evde kalırsa, ben de ameliyat olacağım!”

“Siz ne iş çeviriyorsunuz anlamadım ama madem ameliyat olacaksın o zaman gelsin! Gidip doktora haber vereyim gün ayarlasınlar!” dedi Naime hanım sevinçle ve dönüp indi merdivenleri yeniden.

“Umduğumdan kolay oldu!” dedi Şadiye hanım bir çocuk gibi kıkırdayarak.

“Annem ameliyatı kabul ettiğin için sevindi ama huyunu biliyorsun. Sonradan düşünüp bir sürü soru soracak!”

“Olsun, evet dedi ya! Haydi sen şimdi git kızla konuş!”

“Ne ben mi konuşayım!”

“Oğlum ben hastayım bak! Kudret evi biliyor. Kıza söyle ki yarına kadar toparlansınlar, yarın da Kudret gidip alır onları!”

“Anneanne acelen ne?”

“Çocuğun günleri sayılı!” dedi Şadiye hanım yine yüzünü asarak, Cüneyt diyecek bir şey bulamadı, “Arasak olmaz mı peki?”

“Hayır böyle bir şey telefonda söylenir mi? Git seni görsün Kudret’i, görsün ki inansın. Sen de çocuğu görürsün. Hüseyin adı, bir can parçası!”

“Peki tamam!” dedi Cüneyt yine derin bir iç geçirerek kalktı yerinden. Aşağı inip Kudret’i buldu “Haydi gidiyoruz!” diyerek kaldırdı karısının yanından ve dışarı çıktıklarında söyledi nereye ne için gittiklerini. Yol boyunca anneannesiyle ondan habersiz iş çevirdikleri için fırça atmayı da ihmal etmedi tabi. Her ne kadar anneannesini ondan önceden beri tanıyor olsalar da, şirkette Cüneyt’e bağlı çalışıyordu ve Şadiye hanım onun anneannesiydi, dolayısıyla onunla yaptıkları her şeyi bilmeye hakkı vardı. Üstelik Cüneyt’in yaptığı her şeyi Şadiye hanıma yetiştirdikleri için ayrıca Melike ve onunla yeniden konuşacaktı.

Kudret yol boyunca özür dileyip, ona ne kadar haklı olduğunu söyledi durdu ama Şadiye hanımın bir başka zaman yine benzer şeyleri ondan isteyeceğini biliyordu.

“Burası mı?” dedi Cüneyt araba evin önünde durunca, içeriden cılız bir ışık geliyordu.

“Burası!”

“Tamam sen arabada bekle!” diyerek indi arabadan ve kapıya yaklaştı, “Ne diyeceğim ben şimdi ya!” diye söylendi kendi kendine ve zile bastı. Hava kararmış da olduğu için Ayşe onu ilk bakışta tanıyamadı. Hüseyin kapının hemen arkasında, montunun cebinden bir şeyler almaya çalışıyordu, başını çevirip Cüneyt’i görünce “A jön abi gelmiş!” dedi heyecanla.

“Jön mü?” dedi Ayşe ve onun yüzüne daha dikkatli bakınca köftecideki adam olduğunu hatırladı, neden geldiğini bile düşünmeden oyunu bozacak diye paniğe kapıldı hemen ve Cüneyt’e sus işareti yaptı çocuk görmeden.

“Merhaba Hüseyin!” dedi Cüneyt, “Ablanla role çalışırız biraz hem de seni görürüm dedim!”

“Harika ben de o gün hemen gittiniz diye çok üzülmüştüm, haydi gelin size konsolumu göstereyim” diyerek ablasının önüne geçip onu içeri aldı Hüseyin.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s