Çiftlik – Bölüm 25

Melih sorgusunda avukatı beklemeden tüm gerçeği anlattı, Vedat böylece aklanmış oldu. Babasının diğer evine Gamze’nin kirli giysilerini bırakarak, suçu babasının üzerine atmaya çalışmıştı. Annesinin bir dedektif tuttuğunu öğrenince babasının yaptığına dair ip uçları bulması için onun telefonuna göndermişti bilgileri. Annesi her zaman telefonunu sağda solda bırakırdı. O konuşmasını bitirdikten sonra telefonu alıp, son konuşulan numarayı kopyalamıştı.

Suat bey duyduklarına inanamıyordu.

“Bu utanmaz bir de bana kin mi besliyormuş yıllardır! Yılan beslemişiz yılan!” diye bağırdı durdu karakolda, sesi Melih’e kadar ulaştı. Melih gülmeye başladı yine babasının sesini duyunca. Planladığı gibi olmamıştı belki ama yine de ona zarar vermeyi başarmıştı anlaşılan.

Melih’in kanında uyuşturucu olduğu tespit edildi aynı gün. Görünüşe göre bir süredir bağımlıydı. Avukat bunun onu hapisten kurtaracağını düşünüyordu. Bir bakım merkezine yatırabilirler cezasının büyük kısmını orada çekmesini sağlayabilirlerdi.

“Çekil git başımdan!” diye avukata da bağırdı Suat bey. Oğlunu kurtarmaya çalışsa bir dert, kurtarmasa başka dertler yaşayacaktı, “Anasından, oğlundan bıktım usandım!” dedi yine sinirle.

Muzaffer bey bir kenara sinmiş olanları izliyordu, “Çocuğun böyle olmasına şaşmamalı!” dedi içinden. Ahmet beyi aramış Gamze’nin iyi olduğu haberini almıştı ama Suat beye hiç bir şey söylemedi. Zaten o da sormadı.

“Sana borçlandık delikanlı!” diyordu Ahmet bey o sırada Vedat’a hastanede.

“Kim olsa yapardı!” dedi çocuk başını öne eğip, Ahmet beyden hâlâ korkuyor ve çekiniyordu.

Onunla konuşmasını Serap söylemişti. Çocuk koridorda tek başına oturuyordu. Annesi hâlâ onun olaya karışmadığından emin olamadığı için Serap’ı aramıştı. Babası onunla konuşmaya başlayınca Serap’ta yanlarına geldi. Gamze’yi kısa süreli görmüşler şimdi hepsi koridorda bekliyorlardı.

“Senin hakkında yanılmışım!” dedi Ahmet bey yeniden.

“Belki de yanılmamışsınızdır!” dedi Vedat.

“Haydi ama günün kahramanısın mütevaziliği bırak! Polisin yapamadığını yaptın bu gün! Hiç birimizin yapamadığını yaptın!”

Gülümsedi Vedat başını kaldırıp. Böyle övülmeye ve ilgiye hiç alışık değildi. Tam o sırada telefonu çaldı ve babası aradı. Vedat Ahmet beylerin konuşmayı duymaması için kalkıp yanlarından uzaklaştı.

“Şimdilik seninle bir ilgisini bulamamışlar, umarım arkadaşın sen elvermez!”

“Baba benim bir ilgim yok, ben..!”

“Akşam konuşacağız şimdi bir toplantım var! Anneni habersiz bırakma!” diyerek kapattı telefonu babası.

Ahmet bey ve Serap’a baktı, baba kız koridorda birbirlerine sarılmış oturuyorlardı. Yutkundu.

“Günün kahramanısın!” sözlerini düşündü Serap’ın. Yaşadıklarından memnun olmasa da bu insanları tanıyana kadar normal olduğunu sanıyordu. Melih’te dahil çevresindeki pek çok arkadaşının hayatı onların ki gibiydi. Bütün anne ve babaları böyle sanıyordu, bir teselliydi belki de bu sanmaktan öte. Hissettiği eksikliği örtbas etmeye yarayan bir yalan. Oysa birini kollayıp, korumak hatta sevmek için anne ya da baba olmak gerekmediğini görmüştü Ahmet bey de, ondan korkuyordu ama hayrandı da, Gamze’de bir kahramandı yaşadığı hiç bir şeye kızgın değildi. En azından Vedat kadar değildi belki de, belki de Serap ve Ahmet bey bu kızgınlığı alıp götürüyorlardı. Onların da acıları vardı.

“Acı ve stresten çok onlara verdiğiniz tepki yıkıcıdır!”

Melih’e kızgın değildi, onu anlayabiliyordu ama bu anlayışın yaptıklarını hoş göstermeyeceğinden emindi. En azından onu kurtarabilecek güçte bir babası vardı. Bu bir şans sayılır mı emin değildi. Sakinleştiğine kanaat getirince sessizce gelip Ahmet beylerin yanındaki koltuğa oturdu. Ahmet bey ona dönüp eliyle sırtına iki üç kez vurdu. Yine gülümsedi Vedat.

Melih nezaretteydi. Suat bey sonunda avukatın söylediklerine ikna olmuştu. Çocuğun onu rezil etmesini istemiyordu. Hapse girerse afla falan çıkardı ama bir tedavi merkezinde bağışla istediği kadar onu tutabilirdi. Avukatı orada bırakıp Muzaffer’e onu eve götürmesini söyledi.

Bütün bunlar olurken evde yalnız kalan Merve hanım da boş durmamış bir boşanma avukatı ile konuşmuştu. Hazırlıklı olacak ama doğru zaman gelmeden harekete geçmeyecekti. Suat beyin bir metresinin olduğu ortaya çıkması ve oğlunun onu neden göstererek suç işlemesi Merve hanımın elini güçlendirmişti.

“İşte senin oğlun!” dedi kapıdan girer girmez Suat bey. Muzaffer evin arkasına dolanıp sigarasını yakmıştı.

Karı koca bu defa sakınmadan birbirlerine bağırıp durdular. Suat bey bir iki saat sonra elinde bir çantayla çıkıp Muzaffer’i çağırdı. Metresinin yanına gidiyordu. Artık saklayacak bir şey yoktu. Evden şimdilik çıkmıştı. Merve hanımın çenesine tahammülü yoktu.

Ahmet bey çocukların yanından bir süreliğine ayrıldı ve kafeteryadan Selim beyin avukatını arayarak olanları anlattı. Olanlardan sonra vasiyette yazan koşullara uymak mümkün değildi. Gamze artık bu evde güvende değildi. Çocuğun hastane çıkışı Suat beylerin evinde yaşamasını uygun bulmuyordu. Bununla ilgili neler yapabilecekleri konusunda tavsiye istedi. Avukat duyduklarına inanamadı ve geçmiş olsun dileklerini ileterek vasiyetin yazıldığı tarihteki koşulların değiştiğine dair yasal başvuruları yapmaları gerektiğini söyledi. Ön araştırma ve hazırlığı yaptıktan sonra gelip Ahmet bey ile yüz yüze görüşeceklerdi.

Avukata vasiyet işini çözene dek Serap’ı evde kalmasını isteyecekti. Bundan böyle Gamze asla tek başına kalmayacak okula da gerekirse Ahmet bey götürüp getirecekti. Tabi Ahmet beyin o sırada evde kopan fırtınadan henüz haberi yoktu. Bunları kendi kendine düşünüyordu. Suat beyi metresinin yanına bıraktıktan sonra Muzaffer bey arayıp olanları anlattı. Şimdilik ona da bir şey söylemek istemeyen Ahmet bey bu fırtınanın da onun işini kolaylaştıracağını düşünerek avukatı yeniden aradı ve daha önce söylemeyi unuttuğu metres olayını ve bu son kavgayı da anlattı. Kızın böyle bir evde büyümesi hiç uygun değildi artık. Ailenin kendi çocuklarını bile yetiştiremedikleri de ortadaydı. Ahmet bey Gamze’nin vesayetine talipti. Avukat yeniden dönüş yapacağını söyleyip kapattı. Koridora döndüğünde çocuklar yeniden Gamze’nin yanına girmişlerdi. Ateşi henüz tam düşmemişti ama iyiydi.

Onu Vedat’ın kurtardığını daha yeni anlamıştı. Başından beri onun kötü biri olduğunu hiç düşünmemişti zaten, Serap’ın da artık onun hakkında iyi düşündüğünü görünce gülümsedi. Melih konusuna o da çok şaşkındı. Kuzeni ile neredeyse hiç konuşmadan büyümüşlerdi. Böyle bir şey yapacağı aklına bile gelmezdi.

“Konu sen değilsin ki zaten!” dedi Serap, Gamze iyi diye gözlerinin içi gülmeye başlamıştı yeniden.

Ahmet bey içeri girip onlara katıldı. Vedat bu grubun bir parçası olmaktan çok mutluydu. Gamze ve Serap’ın da ona sevgi ve minnetle davranmaları umduğundan daha iyi gelmişti ruhuna.

Suat bey, metresinin uyarısı ile yeğeni ile hiç ilgilenmediğini hatırlamış ve hastaneye onu ziyarete gelmişti iki gün sonra. Eğer onunla ilgilenmezse kızı çiftliği satmaya nasıl ikna edebilirdi ki?

“Akıl mı bıraktı bu ana oğul bende!” diye dert yakındı kadına, “İyi ki hayatında onun gibi akıllı bir kadın vardı!”

Serap Suat beyi görünce gerildi ama yine de çıkıp amca yeğeni yalnız bırakmasının daha doğru olacağına karar verdi. Gamze artık daha iyiydi ve tabaktan kendisi yemek yiyebiliyordu. İki güne kadar çıkabileceğini söylemişti doktorlar.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s