Kimliksiz – Bölüm 5

“Haydi biraz hızlı yürü” diye fısıldadı karanlık sokaktaki gölge diğerine. Birinin kucağında sımsıkı sarılmış bir şey vardı.

“Yürüyorum ya işte! Ne demeye bu kadar uzağa geldik anlamıyorum!”

“Paşayı duymadın herhalde sen, buraya getirmemizi o istedi!”

“Ölüp gidecek zavallı, bununla nasıl yaşayacağız!”

“Bize ne söylenirse onu yapıyoruz! Onu atan biz değiliz! haydi uzatma da şurada ki büyük bidonun yanına bırak çocuğu!”

“Allah’ım sen bizi affet!” diyerek kucağında battaniyeye sarılmış bebeği çöpün yanına bıraktı gölge. Çocuk mışıl mışıl uyuduğu için hiç sesi çıkmıyordu.

Diğer gölge bir türlü bebeğin başından ayrılmayan gölgeyi tutup kaldırdı kolundan, hızlı adımlarla uzaklaştılar çöpün yanından.

Dilan, Feriha hanımın sayesinde gizlice çıkmıştı evden gün ağarmadan.

“Arka sokağa dolan!” demişti Feriha hanım ona her ihtimale karşı. Galip’e güven olmazdı, başka gözcüler de dikmiş olabilirdi evi takip etsinler diye. Bir iki saat sonra yeni uyanmış gibi arayacaktı Galip’i. Kızın aklını oynattığını her fırsatta vurguluyordu zaten. Ben uyurken kaçmış diyecekti.

Sıcak evde buz gibi ayaza çıkınca titremişti Dilan ama çocuğunu kurtarmak için bunu yapmaya mecbur olduğuna ikna etmişti Feriha hanım onu. Diğer kadın bir çocuk olduğunu öğrenirse Dilan’la evlenecek diye bir zarar verirdi ikisine birden. O yüzden Dilan’ın bir an önce kaçıp gitmesi gerekiyordu. Arka sokağa dolanıp karanlıkta iki gölgenin çöp bidonun başında bir şeyler yaptığını görünce gölgelere sığınıp beklemişti Dilan.

“Kesin Galip’in adamları bunlar! Peşime düştüler!” diye mırıldanmıştı. Onlar çöpün yanına bir şey bırakıp hızlı adımlarla uzaklaşınca, o da saklandığı yerden çıkıp koşa koşa onların bıraktığı şeye bakmaya gitmişti. Battaniyeyi ayırıp sokak lambasının ışığında ay gibi parlayan yüzüyle uyuyan bebeği görünce kalbi hızlı hızlı atmaya başlamıştı hemen.

“Ah yavrum benim, Galip’in adamları seni bulup buraya bıraktılar demek! Ama annen geldi bak! seni buldum gördün mü? Şimdi seni de alıp uzaklara gideceğim, bir daha o baban olacak adam bizi bulamayacak canım yavrum benim!” diyerek bebeği kucağına aldığı gibi boş sokakta koşmaya başladı. Sarsıntıdan uyanan bebek biraz sonra ağlamaya başladı.

“Canım benim, ağlama güzel bebeğin. Sana söz veriyorum ikimizin çok güzel bir hayatı olacak!”

Caddeye varınca hemen dolmuşa el etti ve iki vasıta değiştirdikten sonra kendi evlerine varabildi. Gün çoktan ağarmıştı. Evin tüm camları sıkı sıkı kapalıydı. Saksının altında duran yedek anahtarı aldı ve içeri girdi hemen. Galip gelip burada onu bulmadan Feriha ablanın dediği gibi evi satması gerekiyordu. Bebek yol boyu ağlayıp durmuş, sonunda yorgunluktan sızıp kalmıştı yeniden. Bebeği evde bırakıp, bakkala gitti hemen. Bir şişe süt ile biraz ekmek alıp geldi. Sütü cezvede ısıttı, ekmekleri de içine doğrayıp iyice ezdi. Bebeği sarsarak uyandırdı ve ağzına çay kaşığı ile biraz biraz vermeye başladı. Bebek sütü yutuyor ekmekleri ağzının kenarından düşürüyordu. Kalanı da kendi içip bitirdi, yorgunluk hissettiği için bebeği de alıp kendi odasına gitti ve yatağa uzanıp uyudu.

Gözlerini açığında odasını görünce eskisi gibi evinde olduğunu sandı önce, bebeği unutup hemen içeri gitti ama ev sessiz ve bomboştu. Salondaki sedire oturup ağladı bir süre sonra içeriden gelen bebeğin ağlaması ile hatırladı onu ve içeri koştu. Çocuğu battaniyeden hiç çıkarmadığı için ter içinde kalmıştı. Battaniyeyi açtı hemen sonra tulumdaki ıslaklığı fark edince soydu hemen. Mithat’a o baktığı için bebek bakmayı biliyordu. Bebeğin bezi o kadar şişmişti ki sonunda taşmıştı. Hemen çocuğu soydu, gidip su ısıttı çaydanlıkta ılıştırdı ve leğeni getirip bir güzel yıkadı.

“A kız mısın sen?” dedi şaşkınlıkla bebeği yıkarken, “Demek bir kızım olmuş benim! Adını ne koyduk ki senin? Seval olsun adın teyzenin adı!”

Çocuğu havluya sarıp yatağın üzerine bıraktıktan sonra koşup eczaneden bez aldı. Eve gelirken bebeğe yedirdiği şey aklına geldi.

“Salak Dilan, el kadar bebek onu mu yer!” dedi ve dönüp yeniden girdi eczaneye bir kaç paket mama aldı. Çocuğun üzerini başını yıkayıp kuruttuktan sonra yeniden bezleyip tertemiz giydirdi. Sonra Galip geldi yeniden aklına. Bir an önce bu evi satması gerekiyordu. Bebeğin battaniyesini içeriden aldı onu sımsıkı sardı ve hemen mahallenin sonundaki emlakçıya koşturdu. Kim olduğunu söyledikten sonra yaşlı emlakçı, onu aradıklarını söyledi, “Eve talip çıktı ama kimse senin nerede olduğunu bilmiyordu. Haydi otur da şu işlemleri halledelim hemen. Notere falan da gideceğiz. “

“Tamam!” dedi Dilan, emlakçı işlemleri yapılıp oradan oraya kucağında bebekle koştururken kızın pek aklı başında olmadığını anladı ama müşteriyi kaçırmamak için sesini çıkarmadı. Tüm imzaları kıza attırdı.

“İki gün sonra gel paranı vereyim!”

“İki gün geç amca, şimdi ver!”

“Ne geçi kızım ben de müşteriden alıp vereceğim işte!”

Dilan mecburen geri döndü eve. İki gün daha burada kalması gerekiyordu. Emlakçıdan beş yüz lira ön ödeme almıştı. Gelirken markete uğradı bisküvi, çikolata, aldı. Bebek gün boyu acıkıp ağladığı için önce ona bir mama hazırladı ve yedirdi. Yorulan bebek mamayı emer emmez uyudu kaldı. O da bisküvilerden bir kaçını yedi. Hava karardıktan sonra da evde biri olduğunu kimse anlamasın diye odasına kıvrılıp uyudu. Gecenin bir yarısı bebeğin ağlaması ile uyandı yeniden. Zavallının bezi yine taşmıştı. Hemen soydu, yıkadı havluya sarıp yanına yatırıp geri uyumaya başladı. Çocuğun poposu kıpkırmızı olmuştu bu defa ama ışığı açmadan sokaktan gelen ışıkla durduğu için ancak sabah uyanınca gördü. Altına yeniden bez bağlamayı unutmuştu gece. Bebekte havluya yapmıştı yapacağını. Kalkıp onu yeniden yıkadı. Başka bir havluya sardı, kirliyi çöpe attı. Yine onu evde bırakıp eczaneye gitti ve bir pişik kremi ile pudra aldı. Çocuğun poposunu kremledi bezlemedi yine.

“Yap kız havluya satacağız bu evi zaten!” dedi gülerek, “Bak gör annen sana ne hayatlar yaşatacak!”

Sonra kendine çay demledi biraz, dünden kalan bisküvileri yedi. Giderken neleri götürebileceğini ayırmaya başladı evden. İki gün sonra onun gitmesine gerek kalmadan emlakçı getirip parayı verdi bir çantayla. Evi artık boşaltması gerektiğini söyledi. Yeni bir ev bulmadığı o zaman aklına geldi Dilan’ın, parayı içeri koyup, çocuğu aldı ve emlakçı gider gitmez ev aramaya çıktı. Buralarda oturmak istemiyordu. Galip onu bulurdu o zaman.

Kendi evinden iki vasıta ile gidilen bir başka mahallede bir oda bir salon küçük bir gecekondu buldu. Emlakçıdan aldığı para buraya yetiyor da artıyordu bile epeyce. Bir kamyonet buldu onunla kendi evine döndü, almak istediği tüm eşyayı kamyona yükletti, hiç bir şey olmamış gibi kapıyı çekip çıktı evden. Kamyonete binip yeni evine gitti. Eşyalar inip gecekondunun içine sokulana kadar bebek yine ağladığı için gelirken gördüğü kahveye koştu elinde bebek maması ile mamayı sulandırdı oturdu kahveye kucağında bebekle ve onu doyurmaya başladı. Durumun ne olduğunu anlatınca adamlar ses çıkarmadılar başta ters ters baksalar da. Sonra kalkıp eve döndü. Adamlar eşyayı içeri sokup çekip gitmişlerdi. Kapı ardına kadar açık duruyordu. İçeri girdi kapıyı arkasından kapattı.

“İşte canım kızım artık yeni hayatımızın sarayı burası!” dedi yüksek sesle.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s