Ertesi gün kahvaltıdan sonra Arkin ayrıldı yanlarından, aslında daha kalmak istiyordu. Ancak Verna’yı zor durumda bıraktığı için çok üzülmüştü. En azından uyuyabilmişti bu evde yeniden. Verna ile aynı odada uyumasalar bile hem de. Ona yakın olmak yetiyordu Arkin’in ruhuna huzur yayılması için. Şimdi onun evindeyken bu huzur iki katına çıkmıştı neredeyse. Annesi ve babası da en az Verna kadar huzur verici insanlardı. Böyle bir aileye sahip olmayı gerçekten çok isterdi.
Kahvaltı ve sonrasında Tomrin onları başbaşa bırakmadığı için fazla konuşamadılar. Arkin sadece fısıltıyla özür diledi tekrar Verna’dan.
“Her şey için teşekkür ederim. Süpriz yapıp gelmem hata oldu kusura bakmayın!” dedi mahcup bir sesle Verna’nın anne ve babasına. Bunda kızlarının bir suçu olmadığını bilsinler istiyordu.
“Sorun değil!” dedi Murand, “Kızımızın arkadaşlarıyla olmaktan mutluyuz!”
Arkin arabasına binip uzaklaşınca Tomrin soru dolu bir yüzle bakmaya başladı Verna’ya.
“Anne ben geleceğini bilmiyordum!”
“Gelmesi problem değil Verna! Babanın söylediği gibi arkadaşlarına her zaman kapımız açık ama bu çocuk bir arkadaştan fazla öyle değil mi?”
“Şey aslında!”
“Bu çocuk sana aşık olmuş Verna!” dedi Murand gülerek.
“Bunda gülünecek ne var Murand!” dedi Tomrin sinirli sinirli.
Verna annesinin neden bu kadar sinirlendiğini anlamıyordu bir türlü. Arkin çok iyi bir genç adamdı.
“Tomrin! Böyle kızıp duracağına artık onunla konuşmak zorundasın! O genç bir kız hayatını her şeyi bilerek yaşamalı, yasaklarla bu iş yürümez!” dedi Murand Tomrin’e yumuşak bir sesle.
“Neyi konuşmak zorunda annem?” dedi Verna hemen
Tomrin’in yüzü çaresizlik içindeydi. Ona şimdi bir şeyler söylemenin doğru olup olmayacağını bilmiyordu.
“Tomrin! O genç adam Verna’ya aşık belli ki! Kararı Verna vermeli, ona anlat lütfen!”
Şimdi Verna soru dolu gözlerle bakıyordu annesine. Tomrin “Tamam!” dedi sakince, “Haklısın, konuşmalıyız!”
Hepsi birlikte içeri girip yemek masasının etrafına oturdular. Verna annesinin yüzündeki ifadeden çok huzursuz olmuştu.
“Kötü bir şey mi duyacağım?” dedi endişeyle.
“Hayır!” dedi Murand, “Sadece annen bu konuda biraz hassas davranıyor hepsi bu!”
“Verna sana bunu daha önce söylemedik, çünkü seni korumak istiyorduk kızım!” diyerek söze girdi Tomrin.
Verna iyice meraklanmış ve huzursuz olmuştu. Murand karısının bir türlü söze göremediğini görünce ona yardımcı olmak için anlatmaya başladı.
“Annen senin yaşlarındayken birine aşık olmuştu Verna!”
Verna merakla babasına döndü hemen, “Senin dışında birine mi?” dedi şaşkınlıkla
“Evet! Bir başkasına, o zamanlar annen ve ben çok yakın değildik. Bu genç adam aynı Arkin gibi annene çok aşıktı ve gerçekten iyi bir insandı!”
Verna babasının, annesinin gençliğinde aşık olduğu bir başkasını böylesine iyi anlatmasına şaşırmıştı.
“İkisinin de ailesinin bu aşktan haberi yoktu ama onlar sürekli gizli gizli buluşyorlardı. Genç adam annenle evlenmek istiyordu. Annen de bunu çok istiyordu fakat annen ve onun bir araya gelmesi için bazı engeller vardı. Yine de gençliklerine yenik düştüler ve Torfika gölünde evlendiler.”
“Torfika gölünde mi?” dedi Verna kıpkırmızı olmuştu.
“Evet annen için orada evlenmek önemliydi. Genç adam da onu kırmadı ve birlikte oraya gittiler. Ailelerine evlendiklerinden bahsetmedikleri için her gün ayrılmak zorunda kalıyorlardı. Ta ki annen hamile kalana kadar bu böyle devam etti. İkisi de ailesine durumu bir türlü açıklayamadıkalrı için annen hamile kalınca ne yapacaklarını bilemediler. Bir çocuk olunca ayrı yaşamamaları gerekiyordu. Üstelik bu çocuk o güne kadar doğanlardan farklı olacaktı!”
“Farklı mı? Neden? Benim bir ablam veya ağabeyim mi var yoksa?” dedi Verna
“Annen fedakarlık etti, etmek zorunda kaldı aslında ve yaşadığı yeri ve ailesini terkedip babanın yaşadığı yere geldi.”
“Babam mı?”
Tomrin ve Murand sessizce baktılar Verna’ya.
“Yani benim babam sen değil misin?”
“Biyolojik olarak değilim” dedi Murand sevgi dolu bir sesle.
Verna kulaklarına inanamıyordu.
“Annen seni doğurduğunda henüz yirmi yaşındaydı. Baban sana neredeyse tapıyordu ama karısı hakkında henüz bilmediği şeyler vardı. Bu da anneni çok rahatsız ediyordu.”
Verna merakla annesine baktı Tomrin başını önüne eğmiş sessice dinliyordu Murand’ı, “Hiç bir şey anlamıyorum anne?” dedi Verna
“Tamam ben anlatayım!” dedi Tomrin başını kaldırarak, “Murand senin gerçek baban değil bu doğru Verna, ama onun dediği gibi sadece biyolojik baban değil!”
“Peki babam kim benim?”
“Verna! Biz insanlardan biraz farklıyız kızım!”
Verna’nın kafası iyice karıştı annesinin bu sözleri üzerine.
“Tofrika gölünün altında büyük bir galeri var!” diye Murand söze devam etti yeniden, “Bir yer altı şehri burası. Ancak burada yaşayanlar asla yeryüzüne çıkmazlar ve yeryüzünde yaşayanlarla bir temasta bulunmazlar. Tofrika gölünün efsanelerinde anlatılan pek çok şey onlarla ilintilidir. Herkesten önce onlar orada oldukları için sonradan gelip oraya yerleşen insanlar başlangıçta onlarla temaslarda bulundukları için haklarında pek çok rivayet bulunmaktadır.”
“Yani periler ve ejderha gerçek mi?”
“Kısmen!” dedi Tomrin, “Aslında yer altında yaşayan bu ırkın insan ırkından çok farkı olmadığı için onlar yeryüzüne çıktıklarında bunu diğer insanlar ayırt edemezler. Baban da edememişti!”
“Ne?”
“Biz o ırka aitiz Verna! Yer altı ülkesinden geliyoruz!”
“Ne anlatıyorsunuz siz böyle? Düpedüz herkes gibiyiz işte!”
“Tam olarak değil!” dedi Tomrin ve üzerinde giydiği tişörtü tutup kaldırdı alt kısmından ve arkasını döndü kızına.
“Bunlar da ne?” dedi Verna korkuyla. Annesinin sırtında iki dev yarık vardı, kaburgalarının hemen üzerinde, sırtının hemen iki yanındaydı bu yarıklar ve haraket ediyorlardı, “Bunlar! Bunlar tıpkı şey gibi!”
“Solungaç!” dedi Murand.
Verna korkuyla ona baktı, “Sende de var mı?”
“Evet!”
“Aman Allah’ım!”
“Bu solungaçlar ancak yirmi bir yaşına geldiğin zaman ortaya çıkıyor Verna. Bu dünya yaşıne göre böyle elbette. Oysa bizim ırkımız için fiziksel gelişimini tamamladığın yaş ve en son onlar oluşuyor bedenlerimizde.” diye devam etti Tomrin tişörtünü indirmiş yüzünü kızına dönmüştü.
“Yani benim de mi çıkacak?”
“Bilmiyoruz!” dedi Murand.
“Bilmiyoruz, çünkü senin baban bir insan!”
“Peki nerede o?” dedi ağlamaklı bir sesle Verna, ne düşüneceğini şaşırmıştı. Annesinin sırtında gördüğü şeyleri daha önce nasıl farkedemediğini anlayamıyordu.
“Onu terkettim!” dedi Tomrin.
“Annen yirmi bir yaşına geldiğinde sırtında solungaçları çıkacağından babana bir türlü bahsedememişti. Baban onu o kadar seviyor, o kadar hayranlık duyuyordu ki, hiç anlayamayacağı bu değişim sonucunda ondan korkup kaçacağına çok emindi.”
“Bu yüzden ben onu bırakıp kaçtım! Seni de alarak! Ancak kendi ırkım bir insanla birlikte olduğum için beni asla kabul etmezdi çünkü ben ırkıma ihanet etmiş, onların sırlarını açığa çıkarmıştım onlara göre. Oysa baban sadece farklı bir yerden geldiğimi biliyordu bizim hakkımızda ona başka hiç bir şey anlatmamıştım henüz!”
“Bu solungaçlar? Onlar ne işe yarıyor?” dedi Verna aklı konudan konuya atlıyordu.
“Su da yaşamana yarıyor!” dedi Murand.
“Balıklar gibi mi?”
“Evet balıklar gibi”
(devam edecek)