“Bazı kan değerleri fırlamış!” diye açıkladı Perihan hanım koşarak gelen Turhan ve Kader’e. İlk böyle karşılaştılar ikisi. Kader Turhan’ın hastanenin önünde annesine çarptığında yüzünü görmediği için, Turhan’da kamera kayıtlarında Kader’in yüzünü seçemediği için tanımadılar birbirlerini. Zaten yine bakmamışlardı birbirlerinin yüzüne. İkisinin de aklı Nihal’deydi o sıra.
Perihan hanımı içeri almamışlardı doktorlar. Bekliyordu o da mecburen. Turhan hemen doktoru bulmaya gitti. Karısının yanına girmek istiyordu. Onun ne halde olduğunu, nesi olduğunu öğrenmek istiyordu.
Perihan hanımın aldığı cevapla aynını aldı doktordan. Biraz steril bir ortama almışlardı karısını. Kanında bir enfeksiyon olmasından şüphe ediyorlardı. Bağışıklık sistemi henüz tam güçlenmemişti. O yüzden ertesi sabaha kadar en azından yanına kimseyi almak istemiyorlardı.
“Kendinde mi?” diyebildi Turhan hayal kırıklığı içerisinde, “Telefonla konuşamaz mıyım?”
“Kendinde ama çok yorgun Turhan bey, bir söylemek istediğiniz varsa biz iletiriz. Siz de evinize gidip dinlenin! Sabah geldiğinizde durumu yeniden değerlendiririz!”
Turhan çaresizce döndü Perihan hanım ve Kader’in yanına. İki kadın çaresizce el ele tutuşmuş oturuyorlardı.
“Sabaha kadar göremezsiniz dedi doktor. Yanına kimseyi almayacaklarmış!”
Perihan hanım “ne yapalım?” der gibi baktı yüzüne adamın.
“Sizleri evlerinize bırakayım. Gelinmesi gerekirse ben gelirim zaten.” dedi Turhan.
“Ben bekleyeyim isterseniz” dedi Kader
“Yok bekleyip ne yapacaksınız koridorda sabahlamanın ona da bize de faydası yok. Hepimiz dinlenelim bundan sonraki sürecin yorucu ve üzücü olmamasını dileyelim” diyerek merdivene doğru yürüdü Turhan.
Bu kez çok korkmuştu gerçekten. Karısını kaybettiğini düşünmüştü gelirken. Şimdi de onu kaybetmediğinden çok emin değildi.
Kader ve Perihan hanım kalkıp yürüdüler peşinden.
Önce Kader’i bırakmaya karar verdi Turhan. Nihal’in annesinin evine gelince şaşırdı biraz. Biliyordu bir kıza yardım ettiğini ama hastanedeki kızın o olduğunu anlamamıştı. Bir şey söylemedi. Sonra Perihan hanımı bıraktı evine. Kadın inecekken sordu ; “Abla nasıl görüyorsun Nihal’in durumunu?”
Perihan hanım tıkandı birden, “Allah’tan ümit kesilmez, Nihal güçlü kadındır, ancak devam etmek isterse eder! Annesi de böyleydi!” dedi ve indi arabadan.
Kadının kendine bir şey söylemeye çalıştığını sandı Turhan, “Devam etmek isterse eder?” diye tekrarladı kendine eve dönerken. Gidip bir şeyler yedi, duşunu aldı, duramadı giyinip yeniden hastaneye gitti.
Onu görmesine izin olmadığını yeniden duyunca, kafetaryaya girdi. Bir zamanlar Kader, Mesude ve Nihal’in oturduğu masaya gidip oturdu bilmeden. Bir şey içmeden dizlerini sallayarak oturdu bir süre. Yan masadaki kadın ters ters bakıyordu ona, o bacaklarını salladıkça sandalyeden çıkan sesi o zaman farketti. Kalkıp arabasına gitti. Bir yarım saatte arabada oturduktan sonra döndü eve.
Karısının olmadığı bir eve dönmenin nasıl bir şey olduğunu hissetti o gece. Tek başına uzandı yatağa. Nihal’in bebeği nereye sakladığını da bilmiyordu. Bir süredir görmemişti onu evde. Belki de hoşlanmamıştı ondan kim bilir? Dedesinin düğmesini düşündü sonra.
Belki o düğme şimdi yanında olsa şans getirirdi Nihal’e ve ona. Belki de düğmeyi kaybettiği için olmuştu tüm bunlar. Şimdi bebekte yoktu. Sıkıntıyla kalktı yeniden. Nihal’in şarja takılı telefonunu gördü. İstese de konuşamazdı karısıyla şimdi. Tek başına bir hastane odasındaydı, konuşacak, yardım isteyecek, elini tutacak kimse yoktu yanında. İçi yandı iyice. Sabaha kadar uyku tutmadı. Gezindi durdu evin içinde.
Kader’de uyuyamamıştı sabaha kadar. Perihan hanım ona “Sen işe git sabah geç kalma!” demişti. “Ben seni ararım çıkışta gelirsin.”
Epeyce para biriktirmişti. Nihal’e de bahsetmişti bundan.
“Artık gidip vereyimkurtulayım şu yükten!” demişti heyecanla.
“Hayır şimdi olmaz!” demişti Nihal anlamadığı bir şekilde, “Bekle ben toparlanayım da beraber gidelim!” diye ekleyince bir şey diyememişti, “Bu kadar beklemiş o adam, biraz daha beklesin! Hem bir terslik olursa ben de yanında olurum! Ya polise giderse!”
Şimdi para aklında bile değildi Kader’in, Nihal’in iyi olmasından daha önemli bir şey yoktu düşüncelerinde. Para birikip hazır olunca, üzeri de ona kalmıştı bu ay. Ablasına gidip bir hediye almayı planlamıştı o parayla. Onu neyin en çok mutlu edeceğini düşünürken fenalaşmıştı Nihal.
“Ah ablam keşke sağlık alabilsem sana!” diye dertlenmişti bütün gece.
Perihan hanım damadına rica etmiş arabayla erkenden hasteneye gelmişti. Turhan geldiğinde onu yine aynı yerde oturur bulunca şaşırdı.
“Var mı bir haber abla? Seni mi aradılar yoksa?” dedi hemen.
“Yok ben de seni bekliyordum doktorla konuşasın diye!” dedi kadıncağız.
Turhan başını sallayıp doktorun odasına gitti. Viziteye çıktı dediler. Sonra kat hemşiresine gidip sordu karısının durumunu. Gece bir sıkıntı olmamıştı ama hoca görüp söyleyecekti bundan sonrasını.
Turhan ve Perihan hanım yanyana oturup beklemeye başladılar. İkisinin de aklında binbir düşünce vardı.
Doktor sırayla ve kısa kısa girip onu görebileceklerini söyledi sonunda. Perihan hanım hemen arayıp Kader’i aradı.
“Oh çok şükür!” dedi Kader sevinçle, “İyi demek ki ablam!”
Turhan girdi önce beşer dakika anca süreleri vardı. Alı al, moru mor çıktı odadan. Perihan hanım bir şey oldu sandı Nihal’e, korkarak açtı onun kapattığı kapıyı.
Nihal yorgun bir gülümseme ile karşıladı onu. Bir “Oh!” çekti kadın. Soramadı kocanın nesi var diye.
“İyisin çok şükür!” demeye kalmadan hemşire girdi oraya dışarı çıkardı onu. Bir şey diyemeden çıktı Perihan hanım. Turhan yoktu çıktığında, o da gidip oturdu aynı koltuğa. Öğlene kadar bekledi. Gidip Nihal’i bir daha görüp göremeyeceğini sordu hemşireye, “Yarın ancak!” dedi kız. Mecburen ayrıldı hastaneden.
Turhan karısının telefonunu getirmişti sabah gelirken, Kader ablasından gelen mesajı görünce şaşırdı önce.
“Akşam seni alırlarsa gel konuşalım!” yazıyordu mesajda.
“Tamam abla gelirim mutlaka!” diye yanıtladı.
Turhan karısının ruh sağlığının iyice bozulduğunu düşünüyordu artık. Ne söylediğini bilmiyordu muhtemelen. O kadar sinirlenmişti ki Perihan hanımı bekleyemeden ayrılmıştı hastaneden.
“Dua et hastasın!” diye söylenip durmuştu işe gidene kadar, “Kesin kaçırdı aklını, hiç şüphem kalmadı artık!”
Mete’yi aramayı düşündü bir ara ama sonra bunu ona söyleyemeyeceğini düşünüp vazgeçti. Belki akşama hatırlamazdı bile bu söylediklerini.
Nihal doktordan kısacık bir süre koparabilmişti Kader’in içeri girebilmesi için. Ablasının söylediklerini duyunca Nihal’in de gözleri kocaman açılmıştı. Bir an için tam olarak Turhan’ın düşündüklerini düşünmüştü o da. Kesin ablasının aklını bozmuştu bu hastalık. Aksi durumda bunları söylemezdi. Hiç cevap vermeyince, üsteledi Nihal.
“Bana cevap vermeyecek misin Kader! Senden ilk defa bir şey istiyorum!”
“Abla canımı iste, canımı vereyim ama bunu isteme ne olur!” dedi Kader sesi titreyerek.
“Kader bak şimdi normal gelmiyor biliyorum ama inan bana hepimiz için en doğrusu bu olur!”
“Abla bunun neresi doğru Allahaşkına! Düşün bir ne istediğini! Ben bunu kesinlikle yapamam! Ne olur başka bir şey iste, canını ver de, vereyim!”
(devam edecek)