Sessiz ol! – Bölüm 2

Kocasının genç sayılabilecek bir yaşta beyin kanamasından ölmesi Gülnaz hanımı pek de üzmemişti yaşadıkları yüzünden. Tek çocuk olan Yusuf beyin bütün mirası ve ona ve çocuklarına kalınca, o da serveti tek başına yönetmenin keyfini sürmeye başladı. Zengin kocaya gelin gittiği halde onlara hiç destek olmadığı için küsen ailesi ile görüşmeyi de çoktan kestiği için var olan her şeyin tek sahibiydi artık.

Yusuf bey vefat ettiğinde henüz ortaokula giden çocukları, büyüdükçe babalarının birer kopyası olduklarını annelerine hissettirmeye başladıklarında, gelecekte iki çocuğu ile para yüzünden sıkıntılar yaşayacağını anlayınca kendini güvenceye almak için kendi adına farklı yatırımlar yapma yoluna gitti. Yusuf beyin ölümünden sonra işletme sorumlusu ve muhasebecilerinin desteği ile önceden hazırlanan koleksiyonların üretimi ve satışına devam edildi. Ne kocası ne de çocukları ile hayalindeki aileyi yaşatamayan Gülnaz hanım, Neval’i sahiplendikten sona kendini yeniden anne olmuş gibi hissetmeye başladı. Onun zamanla ortaya çıkan sanatsal eğilimleri sahip oldukları işin geliştirilmesi için bir umut olacağını gösteriyordu. Hem kendini, hem de Neval’i çocuklarından korumak için yeni bir koleksiyon ve yeni bir mağaza için girişimlerde bulundu ve Neval üniversiteden mezun olduğunda, başarıya ulaştırdığı hedefinin başına Neval’i geçirdi. Artık Yusuf beyden sonra tamamen Gülnaz hanımın çabasıyla orta çıkmış yeni bir koleksiyon ve ona özel mağazaları vardı. Bu yeni koleksiyonun adı Neval’in isminin tersten okunuşuydu, “Laven”. Neval sadece koleksiyonun pazarlaması değil, aynı zamanda geliştirmesinden de sorumluydu. Gülnaz hanımın asıl istediği de zaten buydu. Bu yeni koleksiyon ve mağazanın ortaya çıkışı, Cavidan ve Cevdet’i iyice rahatsız etse de, anneleri babalarından kalan önceki tüm koleksiyona ait işlerin sorumluluğunun büyük ölçüde onlara bırakınca fazla seslerini çıkarmadılar. Neval işlerin başına geçecek kadar büyüdüğünde, ikisi de çoktan evlenmişlerdi

Cevdet okuldan mezun olur olmaz, bir arkadaşının yanında gördüğü ve tanışalı henüz bir kaç ay olan Ayşegül ile evlenmek istediğini söylediğinde Gülnaz hanım hiç itiraz etmedi. Zaten etse de oğlunun onu dinlemeyeceğini biliyordu. Üstelik Ayşegül lise mezunu ve orta halli bir aileden geliyor olmasına rağmen, oğlunun eş olarak seçmesine saygı gösterdi. Cevdet’in kendinden daha güçlü bir kadınla evlenmeyeceğini zaten her zaman biliyordu. Ayşegül sadece eğitim ve mali anlamda değil aynı zamanda karakter olarak da Cevdet’ten zayıf bir kızdı. Sessiz ve içine kapalıydı. Sert ve muhafazakâr bir babanın elinde büyüdüğü için hayatı tanıma şansı olmamıştı. Cevdet ile evlendiklerinde henüz on dokuz yaşında gencecik bir kızdı. Ailesi onu zengin bir kocaya gelin ettikleri için Cevdet’e en ufak bir itirazda bulunmamışlardı. Hatta evlendikten sonra Cevdet onun ailesi ile görüşmesine izin vermediği halde seslerini çıkarmadılar. Cevdet evlendiklerinden beri kayınpederinin tüm ihtiyaçlarını sessizce karşılıyordu.

Neval, Gülnaz hanımın Ayşegül’ü aileye sevgiyle kabul etmesinden çok etkilenmişti, tıpkı onu sahiplendiği gibi, gelinini de sınıf ayrımı yapmadan sahipleniyordu. Onun paradan çok insana ve sevgiye değer veren tarafından her zaman etkilenmişti. Kendine benzeyen çocukları olmasa da Gülnaz hanım gerçekten çok olgun ve iyi yürekli bir kadındı. Parasının çokluğu ile hiç bir zaman övünmez aksine, paranın insanların yaşamak için kullandığı bir araç olduğunu söylerdi. Oğlu ve kızının ihtiyacından fazlasını hiç bir zaman ceplerine doldurmamıştı. İkisinin de parayı ve babalarından kalan işi yürütmek için uygun olduklarını düşünmüyordu ama yasal olarak sahip oldukları haklarını da ellerinden almak için bir gayret içine girmedi ve yetişkin olduklarında ellerine teslim etti.

Tüm bu iyi niyetine karşılık Neval’e sunduğu olanaklar çocuklarının sonradan gelen ortağa tepki vermelerine engel olamadı. Neval onlara ne kadar sıcak ve iyi davranmaya çalışırsa çalışsın, Cevdet ve kız kardeşi Cavidan annelerinden çekindikleri için onun sadece yüzüne gülüyorlardı. Neval evlerine ilk geldiğinde zaten büyümüş olduklarından anne sevgisini onunla paylaşmak zorunda kaldıklarına dair bir şikayette bulunamasalar da, annelerinin o kızı kendilerinden daha çok sevdiğini ve koruduğunu hissediyorlardı.

Gülnaz hanım çocukların babalarının ölümünden sonra böyle olduklarını söylüyordu Neval’e. Aslında ikisi de iyi çocuklardı ve yetişkin olup kendileri yuva kurduklarında, Gülnaz hanımı da, Neval’i de anlayıp kucaklayacaklarını düşünüyordu.

Cevdet’in Ayşegül ile evlenmesinden bir yıl sonra Cavidan da bir başka varlıklı ailenin oğlu ile nişanlandı. Gülnaz hanımın babasının kurduğu işte çalışmalarına izin vermesine karşılık parayı yönetmelerine asla izin vermeyeceğini hissettiği için mezun olur olmaz zengin bir koca arayışına girmişti. Mehmet ile tanışıp, ailesinin kendi ailesinden de varlıklı olduğunu keşfedince nikahlanabilmek için elinden gelen her şeyi yaptı ve evlendikten sonra da kocasının ailesinin sahip olduğu şirkette çalışmaya başladı. Tabi bu arada ağabeyi ile ortaklığına ve baba işinin kendine düşen payına karışmayı da ihmal etmiyordu. Böylece Yusuf bey ölmeden önceki koleksiyona ait tüm işlerin sorumluluğu Cevdet’te, Yusuf beyden sonra ortaya çıkan koleksiyona ait tüm işlerin sorumluluğu da Neval’deydi. Tamamen farklı atölyeler ve mağazalarda çalışıldığı için ikisinin işleri hiç bir zaman birbirine karışmıyordu. Koleksiyonlar için ayrı muhasebe kayıtları tutulduğundan parasal anlamda bir ortaklıkları da yoktu. Gülnaz hanım, Neval ile olan kısmın gelirini kullanıyor, Cevdet’in yönettiği kısımla ilgili payı da olsa hiç bir talepte bulunmuyordu. Zaten bulunsa da, Cevdet ona kendi payını yeni koleksiyon için zaten harcadığını söyler ve zırnık koklatmazdı.

Cevdet ve Ayşegül’ün Mert isminde bir oğulları vardı. Evlendiklerinden bir sene sonra dünyaya gelmişti. Zaten çok sessiz olan Ayşegül, anne olduktan sonra iyice eve kapanıp sadece oğlunu büyütmekle ilgilenmişti. Cevdet eskiden beri ait olduğu sosyal çevresine Ayşegül’ü hiç dahil etmemişti. Gülnaz hanım önceleri oğlunun karısını kıskandığı için böyle yaptığını sanıyordu ama kızın üzerinde bu kadar baskı kuracağını tahmin etmemişti. Evlendikten sonra Ayşegül’ün giyim tarzı da iyice değişmeye başladı. Daima uzun etekler, uzun kollu giysiler giyiyor, kocası yaz tatillerinde deniz kenarına gitse bile ona eşlik etmiyor, etse de otel odasından çıkmıyordu. Cevdet’e göre Ayşegül muhafazakâr bir aileden geldiği için böyle davranıyordu, onun kıskançlığı ya da baskısı söz konusu bile değildi. Geçmişten beri Cevdet’in rahat ve lüks bir hayata düşkün olduğu, gecelere ve alemlere katılmaktan keyif aldığını herkes bilirdi. O çevrelerde gördüğü, tanıştığı kadınlardan bıktığı için Ayşegül gibi sakin ve içe dönük bir eş tercih etmişti. Neval, Gülnaz hanımın aksine, Ayşegül’ün tuhaf olduğunu düşünüyor ama ailenin özeline karışmamayı kural edindiği için hiç yorumda bulunmuyordu. Cevdet’in oğlu Mert’te annesi gibi sessiz bir çocuktu, babaannesi ve Neval’den özellikle uzak duruyor gibi bir hali vardı.

Gülnaz hanım çocuklarıyla minimum sorun yaşamak için mümkün olduğunca uzak durduğundan, kimse kimsenin hayatını etkilemiyor ve karışmıyordu. Cavidan evlendikten sonra sadece kocasının ailesiyle ilgilendiğinden, iki kardeşin arasında da öyle gitme gelme söz konusu değildi. Bayramlarda annelerine kısa ziyaretler yaptıktan sonra orada karşılaşmadılarsa birbirlerine telefon etmekle yetiniyorlardı.

Gülnaz hanımın yanında sürekli Neval olduğundan herkes onu ailenin en küçük kızı sanıyordu. Henüz evlenmediği için annesiyle yaşıyor ve onu hiç bir zaman yalnız bırakmadığı için takdir topluyordu. Onun evlat edinildiğini bilenler ise Gülnaz hanımın kendi çocuklarından daha vefalı çıktığı için ayrıca takdir ediyorlardı. Neval güler yüzlü ve girişken bir kız olduğu için girdiği her ortamda seviliyordu. Çocukluğundan getirdiği travmaların izlerini onun davranışlarında ve sözlerinde görebilen tek kişi Gülnaz hanımdı.

(devam edecek)

Yorum bırakın