Dilan’ın uyur uyanık halleri bir kaç gün daha sürdü. Her defasında biraz ayılıp bebeğinden bahsediyordu. Feriha hanım iyice acımıştı kızın haline ama o Galip’i tanırdı, kızın posası çıkana kadar kullanırdı onu.
Feriha hanım da Galip olmasa da piyasanın benzer pisliklerinden birine kanarak düşmüştü bu yola. O kadar eski gibi geliyordu ki şimdi o günler bir kısmını hatırlamıyordu bile. Yüreğinde aşktan kalan kırıntıları bulmaya çalışıyordu arada bir, o masum heyecanları ama üzerinden öyle çok şeyler geçmişti ki kalbi atmıyordu bile artık belki. Bu kıza içi acımış bir kalbinin yerini hissetmişti nedense. Artık yaşı ilerlediği için müşterisi fazla olmuyordu. İki ay önce safra kesesinden ameliyat olması gerekince iyice işsiz kalmıştı. Galip onun durumunu bildiği için para teklif etmişti kıza bakması ve tabi aslında eğitmesi için. Müşteriler saf, masum kızları seviyorlardı ama bunun gibi ürkeği olunca da dayağa başlıyorlardı. Ezik görüneni sopalamak içinde vardı hırtların. Bacak araları ile yumruklarından başka güçleri yoktu hayatta. Kızın dayak yemesi değildi Galip’in derdi. Ağzı burnu patlar, iyileşirdi sonra, bir sürü kızı vardı. Ekmeğinden oluyordu kızlar iyileşene kadar. Onca hafta boşa gidiyordu. Hele kızlardan iki üçü işe çıkamayınca piyasanın kaymağını kaptırıyordu yeni yetme piçlere. Dilan gösterişli kızdı, genç irisiydi, kalçaları, göğüsleri gür uzun saçları ile müşterisi çok olacaktı mutlaka. Öyle olmasa Galip sekiz ay bir kızı kendi koynunda tutar mıydı zaten, en çok üç aydı kızlarla macerası onun, sonra piyasaya sürerdi hepsini. Dilan’ın bedenine doyamamıştı bir türlü, hevesi iyice bitene kadar kullanmıştı kızı. Kıskançlığı da vardı pisliğin, kendi koynunda olan kızları kimseye göstermeyi sevmezdi. Yanındaki her kıza müşteri çıktığı için koynundakileri kendi tadını almadan başkasına sunmayı sevmiyordu. “Aşık oluyorum lan sahiden!” diyordu anlatırken, “Beni kendine çekemeyen kızı ben zaten pazarlamam. Beni baştan çıkarıyorsa müşteriyi haydi haydi çıkarır, ne kızlar geldi geçti benim elimden!” Aşık Galip’ti bu yüzden piyasadaki adı.
Dilan yavaş yavaş başına geleni anlar gibi olmuştu ayılıp, bayılmalar bitince ama yine ara ara hamile olduğundan bahsediyordu. Feriha hanım artık bozmuyordu kız öyle anlatınca, çünkü ne zaman yok öyle değil demeye kalksa ardından kız sinir krizine giriyor saatlerce ağlıyordu. Galip ona deli gibi aşıktı ona göre, bir iş gezisine gitmişti, hamileliği zor geçtiği için de Feriha ablayı bırakmıştı yanına.
“He kızım he!” diyordu kadın da mecbur, Galip bolca para bıraktığı için kızın bir an önce toparlanması için paça çorbasından, güç verecek ne kadar yemek, meyve sebze varsa yediriyordu kıza. Hatta biraz kilo bile almıştı Dilan ama zavallı bunu da hamileliğine bağlamıştı hemen.
“Abla büyüyor bebek bak!” diyordu kilodan büyüyen karnını severek.
Kızın aklının başına gelmeyeceğinden iyice emin olan Feriha hanım, Galip’in elinde kalırsa limon gibi suyunun çıkarılıp sonunda sokaklara düşeceğini anlamıştı kızın. Diriliğini sömürdükten sonra deli diye atacaklardı muhtemelen zavallıyı sokaklara. Artık oralarda başına ne gelirdi Allah bilirdi.
İki hafta geçtikten sonra bir gün kahvaltı ederlerken kızı biraz uyarmaya karar verdi.
“Dilan kız! Senin ana baban yok mu bir yerlerde? Özlemişlerdir seni, bak karnında bebeğin de var, gitsen de bir sürpriz yapsan onlara ha?”
“Olur mu abla Galip’le gideceğiz el öpmeğe, küser Galip sonra bana. Babam da vallahi Galip’siz gidersem ne yapar beni Allah bilir!”
“Kız yapmaz bir şey hamilesin ya!”
“Yok abla sen babamı bilmezsin Galip’siz asla gitmem!”
“Peki bir arkadaşın falan yok mu azıcık onun yanına gitsen değişiklik olur, hep evdesin ya üzülüyorum ben!”
“Yonca var arkadaşım ama açmıyor telefonlarımı nedense o da, annemlerden haber getiriyordu en son bana, sonra ortadan kayboldu. Galip’te tanıyor onu. Zaten bizi o tanıştırdı!”
“Anlaşıldı!” dedi Feriha hanım.
Bu kızın aklına girmenin imkanı yoktu, kızın aklı da kalmamıştı zaten. En iyisi bazı şeyleri açık açık anlatmaktı belki. O zaman anlar gider, kendini kurtarırdı. Biraz daha süre geçsin diye beklemeye karar verdi. Kız belki biraz daha toparlardı aklını o zamana kadar. Kanamaları daha yeni kesiliyordu. Çok kan kaybetmişti, şoka girmişti, düzelirdi belki.
Feriha hanımın beklemeye karar verdiği o hafta Yonca’dan bir mesaj geldi Dilan’a.
“Seninkiler kaza geçirmişler Dilan, hiç biri kurtulamamış! Ben evleniyorum, numaram değişiyor. Bir daha beni arama. Sana son arkadaşlığım olsun bu!”
Dilan odasından çığlık çığlığa göz yaşları içinde çıkınca Feriha hanım kızın aklını iyice oynattığına kanaat getirdi ama sonra Yonca’dan gelen mesajı okuyunca ne yapacağını bilemedi.
“Kızım başın sağolsun! Bu Yonca sahi mi diyordur sence!”
“Niye yalan söylesin abla! Bak hepsi ölmüş diyo, annem, babam kardeşlerim, hepsi ölmüş!”
Dilan’ın yeni bir krize girmesi ile ilaçlara yeniden başlamak zorunda kaldı Feriha hanım, açıp Galip’e olanları anlattı.
“Hay sıçayım! İyi on beş gün daha bekleyelim o zaman! Sonra gelir bakarım ben neye benzemiş!” diyerek kapattı telefonu. Galip’in verdiği sürenin bitmesine bir hafta kala yaşanmıştı tüm bular, Feriha hanım kızın haline kıyamadığı için on beş günü daha zorla koparmıştı Galip’ten “Sana söz bu kız seni ihya edecek, alan bir daha isteyecek, müşterileri kuyruğa girecek. Balık gibi kız, yatakta nasıl kıvranıyor bir görsen sen de yeniden istersin bunu!”
Üç dört gün daha Dilan’ı ilaçlarla sakinleştirdikten sonra Feriha hanım yeniden konuşmaya karar verdi kızlar. Ancak bu son olayın arkasından kızın kafa iyice uçmuş, hamile olduğuna kesinlikle ikna olmuştu artık.
“Kızım bak, acın büyük biliyorum ama bu Galip’in bir metresi var!”
“Ne? Mümkün değil, o beni seviyor!”
“Erkeğin eli pis olur kızım! Galip’te uçkuruna düşkün bir adam sen daha iyi bilirsin. Şimdi hamilesin diye seni elleyemiyor ama kendine metres tutmuş!”
“Abla bak zaten canın yanıyor bir de sen başlama çocuğumu düşüreceğim ya!”
“İşte ben de onu diyorum kızım, bu babadan kalan ocağın duruyordur nasılsa, senden geriye kalan yok. Bu Galip bu karıya gönlünü kaptırmış, karı çok aşifte diyorlar, koynundan çıkarmıyormuş oğlanı. Gel sen Galip geri gelmeden çocuğunun da kendi hayatını da kurtar, git baba evine!”
“Ne diyorsun abla sen? Galip başkasına mı aşık yani?”
“Kızım erkeklere güven olmaz, ben başıma gelenleri sana anlatsam aklın şaşar. Sen iyi bir kızsın, kaç kendini kurtar derim ben.”
“Babamın evinde bulur Galip beni!”
“Sat o zaman git kendine bir hayat kur anam sen de! Kaç kurtul yeter ki bu itin elinden!”
Dilan iki gün de Galip için ağladıktan sonra nihayet ikna oldu gitmeye. Feriha hanım Galip’in bunu onun yanına bırakmayacağını biliyordu ama onun zaten kaybedecek bir şeyi kalmamıştı. Galip’ten aldığı paranın bir kısmını kıza verdi.
“Yarın sabah seni gün doğmaya yakın kaldıracağım. Erkenden git ki kimse çıktığını görmesin. Zaten hava hemen ağaracağından karanlıkta olmayacaksın merak etme!”
“Tamam abla! Hakkını helal et!” dedi Dilan.
“Helal olsun kızım!”
(devam edecek)