Ferhat bey bir kaç saat sonra geri döndüğünde Korhan işe gitmiş, Ruşen hanım baş ağırsı ile odasında uzanıyordu. Fikriye’nin bile yüzü asıktı, Ferhat bey karsını sordu oda sonra yatak odalarına çıktı.
“Ne oldu Ferhat?” diye kalktı kadın hemen yataktan.
“Tabi ki polis öylece dosyaları önüme sermedi, avukatı aradım. Dosyadaki bütün tanıklarla kendim konuşmak istiyorum dedim. Onda da bir kopyası olduğu sonradan aklıma geldi.”
“Ne yapacaksın şimdi?”
“Ne yapayım, oraya gidip herkese yeniden anlattıracağım olanları!”
“Yani sence Korhan’ın suçu değil mi olanlar?”
“Olabilir bilmiyorum, eğer bu kız orada da yalan söylemişse hepimiz ondan kurtuluruz Ruşen!”
“Değilse?”
“Bilmiyorum bir çare bulacağız!”
“Allah yardımcımız olsun! Annesi aradı beni de! Çok kızmışlar kızlarının sinirleri bozulmuş, Korhan’ın kızlarına verdiği zararlar yetsinmiş!”
“Ya bunlar kızlarının ne olduğunun farkında değiller ya da!” diyerek sustu Ferhat bey.
“Hasta kızlarını oğlumuza yamamaya çalışıyorlar!” diye tamamladı Ruşen hanım sinirle.
“Kalk biraz yürüyüş yapalım, beynimize oksijen gitsin!” dedi Ferhat bey. Karı koca uzun bir yürüyüşe çıktılar beraber eni konu tartıştılar olanları yeniden.
Pelin okuldan geldiğinde yine hava kararmıştı, sessizce bahçeden geçip arkaya dolaştı. Evin önündeki gölgeyi görünce gülümsedi ama kapının yanına geldiğinde oturanın Korhan değil de Ferhat bey olduğunu görünce şaşırdı ve hemen dün geceyle ilgili olduğunu sandı.
“Bakın oğlunuz öksürük krizi geçiriyordu!” diye çıkıverdi hemen ağzından.
Ferhat bey kızın telaşla savunmaya geçmesine şaşırdı bu kez, “Biliyorum yavrum merak etme, onu konuşmaya gelmedim!”
“Şey ben özür dilerim, dün gece nişanlısı ile kavga ederken gördüm de Korhan beyi! Benim yüzümden sandım!”
“Ha! Evet tartıştılar biraz, olur öyle genç bunlar! Ben sana başka bir şey sormaya geldim!”
“Buyurun!” diyerek masanın diğer ucuna ilişti Pelin, “Ev ile mi ilgili?”
“Yok yavrum yok! Tedirgin olma dedim ya!”
“Tamam afedersiniz!”
“Kardeşini soracağım.”
“Kardeşimi mi?”
“Evet! Tekin’di değil mi?”
“Evet efendim.”
“Kardeşine çarpanları bulabildi mi polis?”
“Hayır ne yazık ki çarpanlar hızla uzaklaşmış, herkes Tekin’e koşunca sanırım, kimse dönüp plakayı almayı akıl edememiş!”
“Himm! Peki ya kameralar falan!”
“Yok bozukmuş hepsi. Siz bunları neden soruyorsunuz?”
“Bir tanıdığımızın başına gelmiş benzer bir şey de, merak ettim sizinki nasıl olmuştu?”
“Anlıyorum, çok üzüldüm!” dedi Pelin sesi titreyerek.
“Kusura bakma canım kızım, amacım seni üzmek değildi. Ancak düşündüm ki bu tanıdığımın olayı araştırılırken belki seninki de çözülür!”
“Nasıl?” dedi Pelin merakla.
“Bilemiyorum işte şahitlerle filan yeniden konuşulursa belki, sen bana anlatabilirsin o geceyi baştan sona.”
“Tabi” diyerek anlatmaya başladı Pelin, anlatırken de ağladı uzun uzun.
Ferhat bey hiç sesini çıkarmadan dinledi kızı, sadece başını sallıyordu.
“Peki bu Mahmut amca dediğin adamla da konuştu mu polis biliyor musun?”
“Bilmiyorum Tekin’in haberini alınca, anneme de olanları biliyorsunuz? Yani ben rapoları falan da görmedim”
“Anladım canım kızım, ben avukatıma söyleyeceğim, o arkadaşın dosyasını araştırırken seninkine de el atsın, belki bir şey çıkar!”
“Bunca zaman sonra, Tekin gittikten sonra hangi vicdanla yaşadılar bilmiyorum!” dedi Pelin hıçkırarak.
“Haydi üzdüm seni akşam akşam, kusuruma bakma ne olur. Üşüdün de, gir içeri sen!”
Pelin kalkıp girdi içeri. Bütün enerjisi düşmüştü yeniden. Hiç bir şey yemeden yatağa uzanıp ağlamaya başladı ve sızdı öylece.
“Ferhat neredesin kuzum kaç kez aradım açmadın telefonunu?” diye azarladı onu Ruşen hanım kocasını kapıdan girer girmez.
“Avukatla konuşuyordum dedim ya Ruşen!”
“İyi de telefonu niye açmıyorsun? Başına bir iş geldi sandım. Siz baba oğul beni öldürecek misiniz?”
“Korhan geldi mi?”
“Yok Zümrüt ile buluşacaklarmış.”
“Barışmışlar mı?”
“Ne yapsın barışmayıp da! Kız psikopat! Avukat ne diyor?”
“Daha bir şey demiyor, ben mahalleye gideceğim bir kaç isim aldım”
“Ben de geleyim!” dedi Ruşen hanım heyecanla.
“Olmaz! Senin sinirlerin kaldırmaz şimdi Ruşen, ben konuşur gelirim!”
“İyi de ben boş boş duracak mıyım böyle?”
“Sen de şu psikolog arkadaşını ara bakalım, bu kızın raporlarına falan bakabiliyorlar mı?”
“Zümrüt’ün mü?”
“Evet!”
“Şaşırdın sen iyice! Amerikan ajanı mıyız biz? Gösterirler mi öyle başkasının raporlarını ayol?”
“Canım sana mı gösterecekler sanki, arkadaşına sor diyorum!”
“Ben soramam öyle!”
“O zaman boş boş otur evde ne yapayım Ruşen?”
“Aman tamam ararım yarın!”
İkisi de Korhan gelmeden uyuyamadılar. Zaten erken yatmıyorlardı ama oğullarını iyice merak ediyorlardı artık.
“Şu oğlanın hafızası bir yerine gelse her şey çözülecek aslında!” dedi Ruşen hanım iç çekerek.
“Onu da sor arakdaşına!” dedi Ferhat bey düşünceli bir sesle.
Korhan gece yarısına doğru geldi, yüzü asıktı ama bir şey söylemeden odasına gitti doğruca.
O gece kimse rahat uyuyamadı evde.
Ertesi gün Ferhat bey erkenden kalktı, yine avukatla çalışacağını söyleyip çıktı evden. Korhan yine işe gitmişti. Şimdilik ona bir şey söylememeye karar vermişlerdi karı koca. Ferhat bey de karısına her şeyi söylemek istemiyordu. Avukat yerine doğruda mahalleye gitti, market hâlâ duruyordu. Caddeye baktı iyice, ışıklara, akışa.
Zümüt ve Korhan o gece perişan bir şekilde gelmişlerdi eve. Korhan şoka girmiş, neredeyse konuşamıyordu. Zümrüt ayılıp, bayılıyor ağzının içinde bir şeyler geveliyordu sürekli. Ferhat bey ve Ruşen hanım çocukların halini görünce paniğe kapılmışlar hemen bir hastaneye götürmek istemişlerse de Zümrüt engel olmuştu onlara.
O gün birlikte bir arkadaş ortamına gitmişler, orada kıskançlık yüzünden tartışmışlardı. Çıkışta kavga devam ettiği için arabayla dolanmaya devam etmişler, kalabalaık bir caddeden geçerken sürekli bağrıştıkları için Korhan bisikleti ile yola fırayan çocuğu görmemişti.
“Çocuğa bir şey oldu mu?” diye sormuştu Fehat bey hemen.
Ancak Zümrüt, Korhan’ın çocuğa çarptıktan sonra şoka girdiğini, durması için yalvarmasına rağmen arabayı durdurmadan sürmeye devam ettiğini anlatmıştı ağlayarak. Yani çocuğa bir şey olup olmadığını bilmiyorlardı. Ferhat bey o şokla onları evde bırakıp hemen kazanın olduğu yere gitmişti ama o gittiğinde çocuk çoktan hastaneye götürülmüştü. Sora sora hastanenin hangisi olduğunu öğrenmiş ve on altı yaşındaki Tekin’in çoktan öldüğünü öğrenince ne yapacağını bilememişti.
Eve döndüğünde Zümrüt Ruşen hanımla ağlaşıyor, Korhan ise yarı baygın bir şekilde kanepede yatıyordu. Ruşen hanım oğlanın bağıra bağıra ağlamaya başladığını sonra da bayıldığını anlattı kocasına panikle. Doktoru aramaka istemişti ama Zümrüt Ferhat beyden haber gelmeden bunu yapmasına izin vermemişti.
Ferhat bey çocuğun öldüğünü söylediğinde Ruşen hanım yığılıp kalmıştı bu kez. Zümrüt daha Ferhat beyin ağzından laf çıkar çıkmaz babasını aramış, yarım saat geçmeden ailesi Ferhat beylerin evine gelmişti.
“Kesinlikle kimse bilmeyecek!” diyordu babası daha kapıdan girerken, “Kimseye bahsetmeyeceksiniz bu olanlardan!”
“Ne demek bahsetmeyeceksiniz? Çocuk ölmüş kızınız söylemedi mi?” diye bağırmıştı Ferhat bey elinde olmadan.
“Oğlunuz öldürmüş! Hapse mi girsin istiyorsunuz!”
O zamana kadar soğukkanlılıkla olaya müdahale eden Zümrüt, ailesi kapıdan girer girmez sinir krizine girip ağlayıp, bağırmaya başlamıştı.
(devam edecek)