Doğan bey damadı ve torunu ile geçirdiği iki gün boyunca kızının yerine geçen Hayal’i takip etti uzun uzun. Burada kalmaya devam etse de, etmese de oyun devam edecekti zaten. Semih eğer bir şeylerden şüphelenir ya da bir şeylerin normal olmadığını hissederse zaten onu arayıp söylerdi.
Semih geldikleri ilk günün gecesi Zarife’ye “Sen yatakta rahatça yat istersen, ben misafir odasında kalacağım” dedi. Zaten önceden de aynı yatakta yattıkları çok nadir oluyordu. Zarife sabaha doğru geliyor onda da nereye başını koyarsa orada uyuyup kalkıyordu. Bir süre sonra yeniden aynı düzene döneceklerini düşünen Semih şimdilik ona kendi yatağında uyuyup dinlenme şansı vermek istiyordu. Gerçek yüzünün zaten babası evden ayrıldıktan sonra çıkacağından hiç şüphesi yoktu.
Zarife, Semih’in bu önerisi karşısında “A çok teşekkür ederim ama bazen geceleri uyanıyorum. Bilirsin hastalıktan yeni çıktım. Seni de uyandırmak istemem. O yüzden ben en iyisi misafir odasına kalayım. Kalkarsam seni de uyandırmam böylece. O oda banyo ve mutfağa da daha yakın. Tabi Ceylin’in odasına da” diye cevap verdi. Hemen o yatağa geçmek istememişti nedense. Bu kendini tedirgin hissettiriyordu. Misafir odasında kendini daha iyi hissedecekti muhtemelen.
Semih onun bir çırpıda sıraladığı bu gerekçeleri duyunca ısrar etmedi. Aklına ilk gelen şey misafir odasında daha rahat hareket edeceğini düşünmüş olmasıydı. Sonuçta orası salondaki içkilere de daha yakındı.
“Tamam o zaman nasıl istersen!” diyerek uzatmadı konuyu.
Böylece Doğan beyin hemen yanındaki misafir odasını da Zarife için ayarladılar. Doğan bey bu konuya karışmadı. Bazı şeyler zamanla oturacaktı evin içinde, kızının önceden yaptıkları düşünülürse Semih’in onu yeniden eve kabul etmesi bile mucizeydi aslında. Allah’tan çok iyi bir insandı damadı. Zarife’nin çıkardığı tüm rezilliklere rağmen bir kez olsun Doğan beye karşı bir terbiyesizlik etmemişti. Çok iyi yetiştirilmiş bir beyefendiydi gerçekten. Keşke Zarife hayattayken onun kıymetini bilmiş olsaydı.
Onları yanlız bırakmadan Semih’i karşısına alıp bir kez daha Zarife’nin aldığı ilaçlar yüzünden unutkanlıkları olabileceğini, bazen aklı karışıp olmayan şeylerden bahsedebileceğini söyledi Doğan bey. Ancak onun dışındaki değişimlerinin hepsi gerçekti. Zaten Semih’te iki gündür onu izliyordu ve çok şeyin değiştiğini farketmişti. Tek dileği bu değişimin geçici olmamasıydı elbette ama bunu kayınpederine söylemedi. Kızının mutlu ve ilgili bir anneyle büyümesini istiyordu Semih. Zarife’nin ona iyi bir eş olması ile ilgili bir derdi yoktu. Zaten öyle dejenere olmuştu ki her şey, o bir meleğe de dönüşse yıkılanları onarabileceklerini sanmıyordu, istemiyordu da. O kendine bir hayat kurmuştu ve sakin sakin onu yaşamak istiyordu. Evine geldiğinde ekstra huzursuklara tahammülü kalmamıştı. Ceylin olmasa bu evliliği zaten sürdürmenin bir anlamı yoktu ama bunu da Doğan beye söyleyemedi tabi.
“Siz merak etmeyin ben gelişmelerden sizi haberdar ederim. Kızınız burada güvende!” dedi nezaketle.
Doğan bey durdu bu cümlenin üzerine, “Sana benim hatırım için kızımı mutlu etmeye çalış demiyorum oğlum. Kızım, torunumla birlikte mutlu bir aile olun istiyorum.” dedi ve Semih’e yeniden söz fırsatı vermeden vedalaşıp ayrıldı evden.
Semih Doğan bey gittikten sonra eskiden olduğu gibi mümkün olduğunca Zarife’nin bulunduğu yerlere gelmemeye çalıştı. O mutfaktaysa, salona geçti, salondaysa çalışma odasına. Zaten karısının babasının gittiği günden başlayarak eski haline dönmesini bekliyordu. Yine de onu farkettirmeden gözetlemeyi de kesmiyordu. Aslında onun hastalığı sürecinde geri gelirse deliller toplayıp boşanmayı planlamıştı. Boşanmak için delile ihtiyacı yoktu elbette ama kızının velayeti için olacaktı. Eğer onun bir bağımlı olduğunu ispat etmeyi başarırsa o zaman kızınıda alıp kolayca ondan çok uzaklara gidebilirlerdi. İyileşmesi çok uzayınca, artık geri gelmeyeceğini de düşünmüştü aslında. Belki de hastalık bahanesi ile babasının evinde dilediği gibi bir yaşama başlamıştı. Ceylin ve onun da adaya gelmesini istememeleri Semih’in bu düşüncesini güçlendirmişti.
Geçen bir iki gün içinde Ceylin’in annesini görünce bağırmaları kesilmişti. Hatta gündüz bakıcı ile oynarlarken veya gezerlerken Zarife’ninde onalra eşlik etmesine sesini çıkarmıyordu. Sadece kucağına gitmiyor ve ona dokunmasına izin vermiyordu. Semih’in beklediğinin aksine Zarife hiç bir yere çıkmıyordu, kızıyla ilgileniyor, mutfakta beklenmedik bir şekilde çalışanlara yardım ediyor. Hatta bazı yemekleri kendisi yapıyordu. Daha önce hiç birisi Zarife’nin yemek yaptığını bilmiyordu.
“Bu kadının kafasına saksı falan düşmüş herhalde. Her an bana bağıracak diye bekliyorum yine de” diyordu mutfakta çalışan Teslime hanım.
Doğan bey gittikten sonra, Semih’in eve dönüş saatlerinde masa daima hazır oluyordu. Servisi Zarife bizzat kendisi yapmak istediğinden çalışanlar salona geçmiyorlardı. Sadece Ceylin ve bakıcısı onlarla birlikte oluyorlardı. Ceylin’in annesine gülümsemeye başladığı da kaçmamıştı Semih’in gözünden. Bu kadar ciddi bir değişimin söz konusu olduğuna inanmak mümkün gelmiyordu hâlâ ona. Bu yüzden Zarife’nin kollarını inceliyordu arada bir iğne izi var mı diye ya da evdeki içkileri kontrol ediyordu. Geleli on gün olmasına karşılık Zarife’nin eski haliyle uzaktan yakından bir ilgisi yoktu. Bahçevan bahçeyle bile ilgilendiğini söylemişti geçen gün. Adamcağız onun gülleri budamaya yardım etmek istediğini duyunca paniğe kapılmıştı, işini doğru yapmadığını zannedip. Sonra Ceylin’de bahçeye gelince geri vermişti adamın budama makasını ve kızıyla oynamaya gitmişti.
Semih’in katılması gereken bir gece vardı çok yakınlarda ve herkes bu geceye eşi ile birlikte gelecekti. Zarife’yi çoğu tanıyordu zaten. Bu yüzden onun eve döndüğünü söylemek zorunda kalmıştı herkese, bu davete de birlikte katılacaklardı. Daha önce katıldıkları davetlere hep birlikte gitmişler ancak Semih eve tek başına dönmüştü, Zarife ise ardından çok geç saatlerde. Kiminle olduğunu, nerede olduğunu açıklamak gibi bir adeti de yoktu üstelik. Semih’de zaten duymak istemiyordu karısının kimlerle neler yaptığını. Sağdan soldan duymaktan da bıkmıştı.
Ona gidecekleri davetin yerini ve saatini bildirdi önceden. Zarife gülümseyerek tamam dese de daha önce böyle bir davete katılmadığı için nasıl giyineceğini bilemiyordu. Zarife’nin dolabındaki elbiseleri giyiyordu geldiğinden beri. Bedenleri de aynıydı ancak bulabildiği en sade bir kaç tanesini seçmiş onları giymişti. Dolapta gerçekten çok gösterişli, renkli ve güzel elbiseler vardı. Ancak Hayal’e göre onları günlük hayatta gitmek pek uygun değildi. Zarife’nin bu tür gecelerde ne giydiğini ve nasıl hazırlandığını anlamak için albümlere bakmaya karar verdi. Nasılsa karı kocanın bir yerlerde çekilmiş fotoğrafları olmalıydı. Evde hiç bir şeyin yerini bilmediği için unutmuş gibi çalışanlardan birine sordu. Çalışan evde hiç fotoğraf albümü olmadığını söyledi. Ne karı kocanın ne de kızlarının tek bir fotoğrafı yoktu. Anlaşılan buna pek vakitleri olmamıştı.
(devam edecek)