Sürgün gibi – Bölüm 2

Ateş’in tüm bu yaşanılanlardan bağımsız, kendi dilediği gibi bir  yol çizme özgürlüğü Zümrüt hanım sayesinde üniversite bitene kadar sürmüş olsa da, Ziya bey okul biter bitmez onun için de plan yapmaya başlamıştı.

“Okumak istedin ben de saygı duydum bekledim. Ancak artık seninde evlenme çağın geldi Ateş!” demişti annesini ziyarete geldiğinde kızına bakarak.

Ateş diğerleri gibi geliri kesilecek korkusuyla babasına alttan alan bir kız değildi. Babaannesinin yanında da babası ile tartışıp onu üzmek istemiyordu ama babasının kız kardeşlerine yaptığını kendisine de yapmasına hiç niyeti yoktu.

“Ben evlenmeyi hiç düşünmüyorum efendim!” dedi gergin bir sesle. Annesini bırakıp başka kadınla evlendiğinden beri Ziya beye ‘baba’ demeyi bırakmıştı.

“Ne yapacaksın peki, turşunu mu kuracağız senin küçük hanım? Yaşın geldi, geçiyor!” diye cevap verdi Ziya bey de baskın bir sesle. Diğer çocuklarının içinde sadece Ateş’in böyle olmasına bir anlam veremiyordu. Bu yüzden annesine kızıyordu torununa cesaret verdiği için. O olmasaydı Ateş’te diğerleri gibi uysal olacaktı belki.

Zümrüt hanım oğlunun davranışlarını başından beri onaylamasa da eşleri ve çocukları ile aralarına girmemeye özen göstermişti yıllar boyunca. Sadece Ateş cesaret edip kendiliğinden ona geldiği için ayrı tutuyordu onu.

“Ziya Ateş’i olsun rahat bırak. Onca çocuğun var hepsi senin sözünde ve kontrolünde zaten!”

“Anne! Sen karışma bu işe lütfen. O benim kızım! Ne diyorsam onu yapacak. Kâzım beye oğlu Tamer ile evleneceği konusunda anlaşma yaptım ben!” diyerek ağzındaki baklayı çıkardı Ziya bey, annesi de ona karşı durunca.

Ateş bunu duyar duymaz öfkeyle kalkıp çıktı salondan. Ziya bey ateş saçan gözleriyle baktı kızının arkasından kahvesinden bir yudum alırken. Sonra fincanı sehpanın üzerine bıraktı ve annesinin yanına gidip duygusuz bir şekilde öptü elini.

“Anne onunla konuş, benim sözüm senettir! Tamer ile evlencekler!”

Zümrüt hanımın hastaneye yatışından tam dört yıl önce  yaşanmıştı tüm bunlar. Babaanesinin onun yüzünden strese girişinin başlangıcıydı bu olay aslında. Şimdi hastanede onu yaşlı ve zayıf yüzüne bakarken kendini suçluyordu Ateş bu yüzden. Babasına bu kadar dirençli olmayıp, diğer kardeşleri gibi olabilseydi eğer, babaannesinin de oğlu ile arası bozulup bu kadar canı sıkılmayacaktı belki de.

Zümrüt hanım torunun gözlerinde bu acıyı okuyabildiği için sürekli onu bu spazmın yaşı ile ilgili bir konu olduğunu ve yaşadıkları ile hiç bir ilgisi olmadığına ikna etmeye  çalışıyordu. Ateş onun yanına taşındığından beri ona ayrı bir enerji ve can gelmişti. Asıl Ateş onun hayatında böyle dahil olmasaydı çoktan yaşanılacaktı bu yaşlanma belirtileri ve hastalıklar. Onun enerjisi sayesinde ayakta kalabilmiş, onunla yeniden gençliğini, hayallerini hatırlamıştı.

“Yine de seni üzmek yerine mutlu edecek şeyler yapmalıydım babaanne! O zaman bu sıkıntılı günler hiç yaşamazdın belki de!” diye cevap verdi Ateş gözlerinden yaşlar akarak.

Sonra Zümrüt hanımın kapıya yönelen gözlerini takip edip dönünce, kapıda durmuş onları dinleyen babasını farketti ve kalktı yatağın baş ucundan. Babaannesinin elini bir kez daha öpüp, odadan çıkmak için kapıya yöneldi.

“İyi günler efendim!” diyerek başıyla selamladı babasını yüzüne bakmadan.

Ziya bey Ateş’in önünden geçip gideceğini anlayınca, annesine gülümsedi ve onun ardından odadan çıkarak kapıyı da kapattı.

“Bunların hepsi senin suçun Ateş!” dedi sert sert, “Annemin seni teselli edişine kaptırma kendini. Eğer söz verdiklerini altı ay içinde yerine getirmezsen o zaman Tamer ile evleneceksin!”

Ateş babasının hastanede olmalarına aldırmadan arkasından seslenmesini duymamış gibi yaptı. Oysa tamamını duymuş ve yüreğindeki o tanıdık sıkıntıyı yeniden hissetmeye başlamıştı.

Aklı yeniden babasının Zümrüt hanımın evine gelip Tamer ile evleneceğini söylediği dört yıl öncesine gitti hızlı adımlarla uzaklaşırken.

Babası söyleyeceğini söyleyip çıktıktan sonra, babaannesi odasına gelip sarılmıştı ona.

“Ağlama güzel kızım!”

“Neden böyle yapıyor babam babaanne! Ben artık kocaman bir kız oldum. Hayatımla ilgili kararları kendim almaya hakkım yok mu?”

“Olmaz olur mu kızım? Var elbet ama baban bunu bilmiyor!” dedi acıklı bir sesle.

Bir kaç gün sonra Ziya bey annesini arayıp Kâzım beylerin Ateş’i istemek için o hafta sonu geleceklerini bu yüzden de Ateş’in eve gelmesi gerektiğini söylemişti.

Ateş babasının bu emrivakisine  hop oturup, hop kalksada, Zümrüt hanım ona en azından ailesini doğru temsil etmek için o akşam gitmesini ve daha sonra bu  meseleyi babasıyla halletmesini öğütledi. Böylece Ziya bey en azından diğer aileye karşı mahcup duruma düşmemiş olur ve sonrasında kızını da daha sakin kafayla dinleyebilirdi.

Ateş babaannesinin bu önerisine karşı çıksada sonrasında onu üzmeye kıyamadığı için kabul etmişti.

“Babaanne bak sadece seni sevdiğim için gideceğim o akşam! Bu Tamer denilen o oğlanla evlenceğim anlamına gelmiyor. Onu ne tanıyorum ne de daha önce gördüm!”

“Tamam Ateşim, üzme kendini! Bak ben Kâzım beyi de oğlunu da tanırım, aklı başında düzgün insanlardır. Evlenesin diye demiyorum bunları, sonradan anlayış göstereceklerdir anlamında söylüyorum canım kızım.”

Böylece Ateş Kâzım beylerin dünürcü geleceği günün sabahı Ziya bey apartmanına geri dönmüştü. Ablaları onu götürecekleri kuaförden, giydirecekleri kıyafete kadar çoktan hazırlamışlardı babalarının emriyle.

Annesinin yatağının üzerine serilmiş gösterişli elbiseye bakıp “Bunu mu giyeceğim, hayatta olmaz!” dedi şaşkınlıkla.

“İsteme merasiminde kot-tişört giymeyceksin herhalde Ateş!” dedi ablası Selvi kıkırdayarak. Ateş’in sürekli sokakta oynayan çocuklar gibi giyindiğini düşünüyorlardı. Hatta böyle giyindiği için bir türlü koca bulamadığına kanaat getirmişlerdi.

“Daha sade bir elbise bulamadınız mı? Bu kıpkırmızı elbise ile ateş topuna benzeyeceğim akşam!”

Selvi kahkahayı bastı kardeşinin bu sözüne, “Babaannemle otura otura için geçmiş senin, keşke onun her bayram giydiği o siyah elbiseyi giyip gelseydin, yas evi gibi.”

Ateş ters ters bakınca gülmeyi kesti Selvi. Memnune hanım kızların seslerini duyunca gelmişti odaya.

“Ay nihayet benim güzel kızım da evlenecek artık!” diyerek gelip sarıldı Ateş’e. Ateş karşı koymadı ama karşılıkta vermedi bu sevgi gösterisine. Memnune hanımda kızın tepkisini farketmemiş gibi yaptı.

“Haydi oyalanmayı bırakında şu kuaför işini halledip gelelim, sonra akşam için planları gözden geçiririz yeniden!” diyerek çıkardı kızları odadan ve hepsi birlikte daha önceden ayarlanmış kuaföre gittiler.

Ateş, Zümrüt hanımın tembihine uyarak gün boyu yaşanılanlara sesini çıkarmadı. Saçını onların planladığı gibi yaptırdı, gelince de onların giymesini istediği o kırmızı elbiseyi giydi.

İsteme hepsinin birden yemek yediği alt dairede yapılacaktı. Zaten tüm ailenin topluca sığabildiği tek yer orasıydı. Salon iki odayla birleştirildiği için, dairenin neredeyse tamamına herkesin sığacağı şekilde oturma grupları yerleştirilmişti. Onlar kuafördeyken diğer eşler ve kızları hazırlıkları kontrol ediyorlardı. Aralarından kim için bir düzenleme yapılacak olsa Ziya bey apartmanındaki herkes birlikte harekete geçiyordu. Zaten temel komutların hepsini Ziya beyden alıyorlardı. Başka türlü hareket etmeleri söz konusu değildi.

(devam edecek)

 

 

Yorum bırakın