Hayatımız kime ait ? – Bölüm 9

Bahisçilere duyurmadan önce Erdal beyin Mert’i bahis maçlarına çıkmak için ikna etmesi gerekiyordu tabi. Buradakiler eğlence gibi oluyordu ama onlar ciddi maçlardı ve çok güçlü rakiplerle çok büyük paralar dönüyordu. Bir şekilde borcundan bahsedip oğlanı en az bir maça çıkarması gerekti. Eğer istemezse borçları ödedikten sonra onu zorlayacak değildi tabi. Eğer devam etmek isterse ikisi de çok kazanırlardı gerçekten. Ringten inen Mert’e altın bir külçeye bakar gibi baktı. Bu çocuk onun geleceğiydi resmen.

Nükhet annesinin acısı, kayınvalidesinin bakımı, reçeller ve kendisi ile o kadar meşguldü ki, babası ve kocası arasındaki bu tehlikeli yakınlaşmayı farketmesi mümkün olmamıştı.

Erdal bey önce vefat eden eşinden söz açıp, ardından kızının ona arkasını dönmesinden bahis açtı Mert’e bir fırsatını yakalayınca. Tabi çok yanlızdı bu yüzden. Bir tek Mert vardı ona inanıp, güvenen. Bir baba için çok zordu yaşadıkları. Bir gaflet anında arkadaşlarına uymuş oynamıştı bu illeti yine. Aslında istediği karısını yurt dışına götürüp tedavi ettirmekti. Şansı yaver gitmemişti elindeki de gitmişti, onu kurtarayım derken, derken borç büyümüştü. Artık karısı da yoktu. Çok vicdan azabı çekiyordu bu yüzden. Şimdi bu borçtan Nükhet’e bahsetse babasını silerdi büyük ihtimalle. Kadınlar erkeklerin çaresizliklerini anlayamıyorlardı her zaman. Evet Erdal bey yanlış dallara tutunuyordu belki  ama bunun tek sebebi de kendisinin kötü olması değildi. Konuyu göz yaşları içinde bağladı damadının yüzüne bakamıyormuş gibi yapıp.

Mert yaşlı adamın ağlamasına o kadar üzüldü ki, elini onun elinin üzerine koyup, “Bir yolunu bulur hallederiz babacığım!” dedi sevgiyle, “Benim fırından biraz birikmişim de var!”

“Hayır asla olmaz! Fırın asla olmaz. Kızımın ve senin rızkın orası, hatta doğacak torunlarımın! Kumar borcum için orayı asla ve asla feda edemem! O kadar kötü biri değilim delikanlı!”

“Kredi çekeriz o zaman! Bir yerlerden borç buluruz?”

“Hayır yine senin fırından elden ettiğin gelire gider bunun sonu kesinlikle olmaz!”

Mert adam her çözüme itiraz edince duraklamıştı, “Düşünelim o zaman mutlaka bir yol buluruz!”

“Aslına bir yol var!” dedi Erdal bey, söz tam yerine gelmişti artık.

“Nedir?” dedi heyecanla Mert. Ona yardım etmeyi gerçekten istiyordu.

Erdal bey hemen bahis maçlarından söz açtı ona. Sonuç olarak bu maçlar zor ve tehlikeliydi evet ama sadece bir kere iyi bir rakibi yenmesi bile onların işini çözerdi. Elbette Mert’den böyle bir şey isteyemezdi ama o boksu zaten seviyordu. Şu eğlencelik maçların bir üst seviyesiydi bunlar. Onun gibi iyi bir sporcu için aşılmaz değildi. Yine de karar Mert’indi. İsterse rakipleri araştırıp, yüksek bahisli olanları bulabilridi. Hatta isterse gidip birlikte bir kaç maç izlerlerdi. Mert nasıl isterseydi. Nükhet? Elbette ona asla söylemeyeceklerdi. Baba-oğul aralarında bir sırdı bu.

Mert en azından böyle bir maçı görmeyi istediğini söyledi. Böylece ikisi birden bu bahis maçlarına çıkan en bilinen boksörlerin maçlarından bir ikisine gidip öyle karar vermeyi düşündüler.

Balık oltaya takılmıştı artık. Erdal bey Mert’in en az bir maça çıkacağından adı kadar emindi.

Mert’in fırında eskisindendaha uzun zaman geçirdiğini bildiği için Nükhet ona eskisi gibi üçte çıkıp gelmeyince “Neredeydin?” demiyordu. Bu sayede Mert’de Erdal bey ile yapacaklarını rahatlıkla yapıyordu.

Bahis maçları akşamları oynandığından bunlar için bir neden üretmesi gerekiyordu artık. Bir tanesinde çocukluk arkadaşları ile yemeğe gideceğini söyledi. Başka  birinde ise maçı arkadaşlarıyla seyredeceğini. Aynı güne denk gelen bir milli futbol maçı vardı. Nükhet kocasının yıllardır annesini beklediği için bunaldığına karar verdi ve hiç ses çıkarmadı bu nadir girişlere. Elbette bunların tamamının Erdal beyin planları için olduğunu bilseydi. Her şey çok farklı olurdu.

İzledikleri bir kaç maçın ardından, bahisleri yüksek oynanan bir rakibi seçtiler ve onun menejeri ile konuşmaya gittiler. Boksörün programı o kadar doluydu ki onlara ancak üç ay sonrası için bir maç günü verebildiler.

“Baba senin borçlar bu kadar bekleyebilecek mi?” dedi Mert Erdal beye bakıp.

“Bunca beklemiş, bekler elbet!” dedi Erdal bey, “Senin hazırlanman için de bu zaman gerekli zaten. Görmedin mi adamı buldozer gibi deviriyor önüne geleni!”

“Merak etme kazanacağım!” dedi Mert gururla.

Yaptığı eğlencelik maçlar özgüvenini yerine getirmişti. Ancak düşünemediği bahis maçları eğlencelik maçlar gibi değildi. Rakipler ölümüne mücadele ediyorlardı Onun izlediği maçlarda kimse hastanelik olmamıştı çünkü izlediği boksörler yıllardır bahis maçlarına çıkıyorlardı ve saldırı kadar, savunma taktikleri de gelişmişti. Mert gayet sportmence dövüşüyordu. Hayatın her alanında adildi o zaten. Erdal bey Murat’ın spor salonunda üç ay içinde ona biraz taktik öğretebileceklerini düşünüyordu.

Böylece hummalı bir antrenman sürecine girdiler. Öğleden sonraları çalıştıkları için ve üç ay boyunca akşamları bir yere çıkmadığı için Nükhet hiç bir şeyden şüphelenmedi. Kocası her gün yorgun gelip, erkenden uyuyunca fırında işlerin yoğun olduğunu düşündü sadece. Bu da işlerin iyi gittiğini gösteriyordu zaten.

Onun reçelleri de güzel satılmaya başlamıştı. Fırından bir şeyler alanlar reçellerden de alıyorlardı artık. Tijen hanımın başından ayrılmadığı için onları fırına Mert götürüyordu. Siparişleri de oradan teslim ediyorlardı.

Erdal bey damadının maçının bahisleri için çoktan bir çok bahisçi ile anlaşmıştı bile hesaplarına göre hem borcunu ödeyecekler hem de borcunun neredeyse beş katı para kazanacaklardı Mert yenerse. Bahisçiler Mert’i dövüşürken hiç görmedikleri için pek ihtimal vermiyorlardı ama Erdal bey o kadar iddialı konuşuyordu ki yine de risk alıyorlardı. Kumar zaten başlı başına risk almak demekti. Kalanı da şanstı zaten.

Erdal bey Mert’e sürekli gaz verdiği için maç tarihi yaklaştıkça Mert’in heyecanı da artıyordu. Kendini bir zamanlar giremediği milli takıma girmiş ve milli bir maça hazırlanıyormuş gibi hissediyordu. Sanki bu maçın sonunda altın kemeri takacak ve bütün dünya onu tanıyacaktı.

“İşte dünyanın en iyi boksörü!”

Salonun sahibi Murat, Erdal beye çocuğun iyi olduğunu ama bu rakipler için üç aylık bir hazırlığın az olduğunu söylüyordu. Erdal bey ise “Bunun sakın ona söyleyip, çocuğun özgüvenini zedeleme! Görmüyor musun o çok iyi! Başarak ben ona güveniyorum!”

“Erdal ağabey sen paranın peşindesin bu çocuğa yazık edeceksin!” dese de Erdal bey onu dinlemiyordu. Artık bu yola girmişlerdi dönüş yoktu. Ayrıca kurtulmasının da tek yolu buydu. Buraya kadar gelmişken geri adım atmayacaktı. Mert çok iyi bir çocuktu, ona bir şey olmazdı zaten. Sonra karısıyla mutlu mesut hayatına devam ederdi. O da paraları alıp bir daha onları rahatsız etmezdi. Kızının da bundan çok memnun olacağından şüphesi yoktu zaten.

(devam edecek)

 

Yorum bırakın