Ben acıdan güçlüyüm! – Bölüm 16

Kapıyı çekip çıktı evden, anahtarı emlakçıya bıraktıktan sonra, bir otobüse binip, doğduğu eve gitti yeniden. Evin bahçe kapısındaki sarmaşıklar temizlenmişti ve kilitli değildi. Ev tadilattan geçirilmiş ve tıpkı çocukluğunda olduğu gibi görünüyordu şimdi. Bahçe de düzenleme yapılmış, yeni ekilmiş çimenler minicik yeşil uçlar vermişlerdi. O kadar güzel olmuştu ki, o sonlara tanıklık eden ev gitmiş, yerine hatırladığı kadarıyla sımsıcak bir yuva gelmişti yeniden. Kalın halatın sarktığı ağaca, bir salıncak bağlanmıştı. Adımları onu doğrudan salıncağa götürdü ve elindekileri yere bırakarak oturdu. O kadar şaşkın hissediyordu ki, “Daha hızlı salla baba, daha  hızlı!” diye bağıran çığlığı yankılandı yeniden kulaklarında, sırtındaki yaradan ılık bir sızı gelip geçti. Büyülenmiş gibiydi, bu nasıl olabilirdi? Ona o kadar zarar verdikten sonra Alkan bir de geçmişini mi hediye ediyordu ona.

Salıncaktan kalkıp, onarılmış ve bir masa ile dört sandalyenin konulduğu verandaya geçti, kapının teli de boyanmış ve yerine takılmıştı. Teli açıp, kapının kolunu çevirdi, o da kilitli değildi.

Evin içi de, dışı gibi bakımdan geçmişti, masanın üzerinde duran vazodaki çiçekler bu  evde sanki bir yaşam devam ediyormuş hissi veriyordu. Kontrol edemediği bir ağlama krizine girdi. Öylesine sarsılmış ve şaşırmıştı ki, yıllardır hayalini kurduğu her şey hazırlanmış ve ona sunulmuştu şimdi. Yapmayı planladığı son amacı tamamlanmış, ev yeniden yaşayan mutlu bir yuvaya dönüşmüştü.

Bunların hiç birini hakkedecek bir şey yapmamıştı o, evet hayatı boyu bu evi geri almak istemişti ama, şimdi bunu yapamazdı. Bu şekilde bu evi geri alması mümkün değildi artık. Göz yaşları içinde elindeki yazıyı, masadaki güllerin yanına bıraktı. Yazının altına bir not yazmayı düşündü ama sonra vazgeçti. Ağlayarak çıktı dışarıya, salıncağa son bir kez baktıktan sonra, hızla bahçe kapısına yürüdü ve koşarak durağa gitti. Artık bu şehri terketmesi gerekiyordu. Hayalinin evini bu halde görmüş olmak bile, yaptığı tüm yanlışlara karşılık bir ödüldü ona, bunun için hayatı boyunca minnettar kalacaktı Alkan’a ve bu defa borcunu ödemek için yapabileceği bir şey yoktu. Onun iyi ve mutlu olması için dua etmekten başka bir şey gelmeycekti elinden ve her hatırladığında ezilecekti bu düşüncenin altında.

Aydın’a varana kadar dinmedi göz yaşları.

Mahkemeden önce, avukat, Hüseyin beyin ve Ahucan’ın yazılı ifadelerini okutturmıuştu Alkan’a. Alkan ilk o zaman anlamıştı Ahucan’ı nasıl kandırdıklarını, kız sandığı gibi başından beri işin içinde değildi. O anlaşmayı kabul edeceğini anladığı gün kandırmışlardı onu. Avukat annesi ve üvey babası ile geçen bölümü anlatırken ağlama krizine girdiğini söylemişti. Kız doğruyu söylüyordu, gerçekten kandırılmıştı. Annesi ve babasını kaybedip, elinden tüm hayatı çalınmış biri olarak, gerçekten Alkan’a yardım etmek istemişti. Avukat ve Hüseyin bey ona inanıyorlardı. Alkan’ın da ona bu kadar acımasız olması gerekmiyordu o yüzden. Bu konuda düşünmeli ve daha sağlıklı bir karar almalıydı. Sonuçta onu felaketten kurtaran, oyuna getirildiğini anlayıp Hüseyin beyi ve avukatı haberdar eden yine oydu. Babasının bilekliği sayesinde olduğunu söylemişti her şeyin ve ifade için ofise geldiğinde bilekliği avukata teslim etmişti. Bu bilekliğin Alkan beyi koruduğuna inanıyordu ve her zaman onunla kalmalıydı.

Alkan tüm anlatılanlara rağmen geri adım atmayacak gibi görünse de, mahkemenin sonuçlanmasına yakın, Hüseyin beye evin tadilat yapılması için talimat vermişti. Hüseyin bey bunun Ahucan ile yeniden birleşme kararının ilk adımı olduğunu düşündüğünden bunu seve seve yerine getirmişti. Evin yeni halini göstermek üzere çağıracaklarını zannederken, avukat aracılığı ile bir yazı gönderileceğini ve evin Ahucan’a bedelsiz olarak verileceğini öğrenince biraz canı sıkılmıştı ama, kız nasılsa evi görmeye gelecekti ve belki de Alkan bey ona orada bir sürpriz yapıp yeniden karşısına çıkacaktı. Düşündüklerinin hiç birinin olmayacağını anlayınca içinden öfkelendi önce, sonra gidip Ahucan ile konuşmayı düşündü. Sonuçta bu ikisi birbirilerini seviyorlardı ona göre, bu konuyu böyle uzatıp durmanın bir anlamı yoktu. Sonra Ahucan’ın belki kendiliğinden geleceğini düşündü. Belki Alkan’da böyle düşünmüştü, ev o kadar güzel olmuştu ki, evi bir kez görse kesinlikle vazgeçmezdi. Burası onun hayaliydi ve hayali harika bir eve dönüşerek ona geri geliyordu. Zaten sadece bu hareket bile Alkan’ın onu hayatına yeniden davet ettiğinin göstergesi değil miydi? O halde müdahale etmeden, aşıkların birbirine kavuşmasını izlemek daha keyifli olabilirdi.

“Bunu sadece yaptıkları için bir teşekkür için yapıyorum.” diyerek kararını açıklayan Alkan’da benzer şekilde düşünmüştü aslında, evi tıpkı Ahucan’ın çocukluğundaki gibi sıcak bir yuvaya dönüştürerek, ondan özür dilemek istemişti. Bunu yüzüne söyleyecek cesareti yoktu. Aslında nasıl söyleyeceğini de bilmiyordu zaten. Evi gördüğünde çok etkileneceğini biliyordu. Aslında tabi o sırada evde olabilirdi ama, henüz başladığı tedavisinin bu heyecanı krize çevirmesinden korktuğu için bunu yapmadı. Kargonun teslim edildi bilgisinin ellerine ulaşmasının üzerinden iki gün geçmesine rağmen, Ahucan ofise uğramamış ya da avukatı aramamıştı. Hüseyin bey nasılsa geri döneceğine inandığı için, Alkan’a Ahucan’ın şehirden ayrılma kararından bahsetmemişti, ama artık bir dost olarak rahatlıkla konuştuğu Alkan beye, Ahucan’ın dönüp dönmediğini sorduğunda olumlu yanıt almayınca, kızın şehri terketme kararından ona bahsetti. Kimbilir belki de, dosyayı komşularından biri almıştı ve onun haberi olmamıştı bile. Eve birinin gelip gelmediğini öğrenmek için önce oraya bakmaya karar verdiler. Kapıdan girdiklerinde vazodaki solmuş çiçeklerin yanında, dosyayı görünce Alkan bir an için düşeceğini sandı. Hüseyin bey de kızın eve geldiğini ama bu jesti geri çevirip şehri terkettiğini anlamıştı. Bir şey diyemeden yutkundu sadece.

Alkan sessizce gidip dosyayı masanın üzerinden aldı.

“Nereye gideceğini söyledi mi?” dedi sesi titreyerek.

“Aydın.” dedi sadece.

Ahucan Aydın’a vardığında, bir kaç gün evin düzenlenmesi ve kendini toparlamak ile zaman harcadı. Evin o güzelim hali gözlerinin önünden gitmiyordu bir türlü ve her defasında tüm yaşanılanları hatırlayıp ağlama krizine giriyordu. Geceleri rüyasında, Alkan’ı, kendi anne ve babasını görüyor, kan ter içinde uyanıyordu. Şehir değiştirmenin henüz bir faydası olmamıştı ama, bir süre burada yaşadıktan sonra, bu anıların sessizce bilincinin ve yüreğinin derinliklerine  gömüleceğini ikna etmeye çalışıyordu kendini.

İşe başlayacağı ilk sabah, yüzündeki yorgun izleri saklamak için epeyce oyalandı aynanın karşısında. İlk günden bezgin bir çalışan profili çizmek istemiyordu. Saatine bakıp, geç kalacağına kanaat getirince, hızla aşağı indi, durak evinin hemen ilerisindeydi. Durağa doğru ilerlerken, yanında onu takip eden koyu renkli arabayı farkedince, tedirgin oldu. Sabahın bu saatinde, kendi algısının da yanılabileceğini düşünerek adımlarını hızlandırdı, kim bilir belki de adres arayan biriydi sadece veya park yeri arıyordu. Kaldırımın dört yok ağzına  geldiği yerde, karşıya geçmek için adımını caddeye attığında, araba da dönüp tam önünde durdu. Yeni geldiği bu şehirde daha ilk iş gününe başlayamadan bu olanları anlamadı Ahucan, buranın böyle tehlikeli bir şehir olabileceğini hiç düşünmemişti. Arabanın koyu renk camı indi yavaşça ve üniformalı ve şapkalı şoför, “Sizi gideceğiniz yere bırakmak için geldim.” dedi boğuk bir sesle.

“Anlamadım?” dedi şaşkınlıkla Ahucan ama adamın elindeki eldivenleri de görünce, yüreği heyecandan ağzına geldi birden.

Alkan arabanın kapısını açarak indi ve gülümseyerek ona arka kapıyı açtı, “Doğru adreste olmadığınız söylendi bana.” dedi önünde eğilerek.

Ahucan o kadar şaşırmış ve sevimişti ki ne diyeceğini bilemiyordu. Hayatında görmek istediği ve yanından bundan sonra hiç ayrılmak istemediği yegane adam tam karşısında duruyordu ve onu ilk gördüğünde olduğu gibi şoför üniforması giymişti. Üstelik ta Aydın’a kadar peşinden gelmişti.

Onun şaşkın bakışlarını gören Alkan doğruldu ve gözlerinin içine baktı, “Sen benim hayatımda kazanamadığım her savaşı kazanmamı sağlayan en büyük hediyesin, ben seninle acıdan güçlü olduğumu öğrendim. Şimdi seni beğenmeyip, geri çevirdiğin  evimize götüreceğim ve orada hayatının sonuna kadar, anlaşmasız bir evlilikle benim göz hapsimde olacaksın!”

Ahucan ağlayarak sarıldı Alkan’ın boynuna, “Eveee!” dedi çığlık atarak “Eveeet!”

SON

Bölüm 1

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/15/ben-acidan-gucluyum/

Bölüm  2

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/16/ben-acidan-gucluyum-bolum-2/

Bölüm 3

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/17/ben-acidan-gucluyum-bolum-3/

Bölüm 4

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/18/ben-acidan-gucluyum-bolum-4/

Bölüm 5

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/18/ben-acidan-gucluyum-bolum-5/

Bölüm 6

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/20/ben-acidan-gucluyum-bolum-6/

Bölüm 7

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/21/ben-acidan-gucluyum-bolum-7/

Bölüm 8

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/22/ben-acidan-gucluyum-bolum-8/

Bölüm 9

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/23/ben-acidan-gucluyum-bolum-9/

Bölüm 10

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/24/ben-acidan-gucluyum-bolum-10/

Bölüm 11

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/25/ben-acidan-gucluyum-bolum-11/

Bölüm 12

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/26/ben-acidan-gucluyum-bolum-12/

Bölüm 13

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/26/ben-acidan-gucluyum-bolum-13/

Bölüm 14

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/28/ben-acidan-gucluyum-bolum-14/

Bölüm 15

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/29/ben-acidan-gucluyum-bolum-15/

Bölüm 16

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/30/ben-acidan-gucluyum-bolum-16/

 

Ben acıdan güçlüyüm! – Bölüm 16’ için 16 yanıt

      1. Bu hikayeyi belki 20 kere okudum her defasında gözlerim dolar bu son desemde tekrar okurum hepsini okuyorum beğeniyorum sadece kuma nın kötü sonuçlanmasına çok üzüldüm eliniz yüreğiniz dert görmesin nice nice hikayelere

        Beğen

Yorum bırakın