Ben acıdan güçlüyüm! – Bölüm 2

Kahvesini bitirip, e-postalarına bakmaya karar verdiği sırada, monitörden kızı gördü yeniden, güvenlik görevlisi onu görür görmez ayağa kalkmış, muhtemelen kıza fırsat  vermeden görüşemeyeceklerini anlatıyordu. Yeniden oturup kızı incelemeye başladı, açık tenli yüzündeki kocaman gözlerinde, gerçek bir hüzün var gibiydi ama, insanların gözlerinin bile yalan söyleyebileceğini öğretmişti ona hayat. Eğer tahmin ettiği gibi o yangından kurtulan çocuk değilse, o evi bu kadar istiyor olmasının nedeni neydi acaba? Belki de kendisi gibi bir sığınak bulduğunu düşünmüştü evi gördüğünde diyecekti ama, evin bahçe duvarlarından yükselen ağaçlardan içeriyi görmesi mümkün değildi. Güvenlik görevlisinin, yerinden çıkıp, demir kapıya doğru gittiğini görünce, bir an için kapıyı açacağını sandı, sonra farketti elindeki mendili. Kız incecik bileğini demirden uzatarak aldı, uzatılan mendili, o zaman anladı ağladığını. İçinde garip bir sızı hissetti bir an için. Gerçekten merak etmişti bu kızı, hemen sehpanın üzerindeki telefonu kaldırıp kapıyı aradı.

“Ne var, Hüseyin bey, ne oluyor orada?”

“Efendim, size sözünü ettiğim bayan geldi yeniden, sizinle mutlaka görüşmesi gerektiğini söylüyor yine, şey, ağlıyor bir de.”

“Telefonu ona  uzat!”

Monitörden güvenlik görevlisinin telefonun kablosunu çekerek, kulubenin camından kıza uzattığını gördü.

“Alo!” dedi kızın titreyen ince sesi.

“Günlerdir özel mülküme gelip, beni rahatsız etmenizin nedenini öğrenebilir miyim?”

“Bakın amacım sizi rahatsız etmek değil, özür dilerim. Yuva mahallesindeki eviniz için görüşmek istiyorum sizinle.”

“O ev satılık ya da kiralık değil!”

“Biliyorum ama orası benim evimdi, yani çok eskiden ve o benim için çok büyük anlamı var, hiç değilse bir kez görmeme izin verebilirsiniz belki, o zaman konuşabiliriz de!”

Kızın evi sadece görmek isteyebileceği aklına gelmediği için, bir süre sessiz bekledi. Acaba bu kız anne ve babası tarafından mı gönderilmişti gerçekten ve amacı onu evden çıkartmak mıydı?

“Size ev gezdiremeyecek kadar yoğunum hanımefendi üzgünüm.” dedi sert bir sesle.

“Evi sizin gezdirmenizi istemiyorum, belki bir görevli ile de gidebiliriz, sadece bir kez lütfen!”

“Evi görüp ne yapacağınızı anlamadım gerçekten, evimin kapısından ayrılmıyorsunuz ve bir diğer evimi görmekte ısrar ediyorsunuz.”

Kız derin bir iç geçirerek konuşmaya başladı yeniden, “Bakın benim annem ve babam o evde bir yangında öldüler, sadece ben kurtuldum. Çocukluğuma dair hatırladığım yegane bir kaç anım o evin içinde, büyük bir çoğunluğunu hatırlamayacak kadar küçüktüm. O ev bana kalması gerekirken, dayım tarafından usulsüz bir şekilde satılmış, ilk satın alan kişinin siz olmadığınızı  biliyorum, böyle bir hak talebinde bulunmayacağım ancak, siz o evi satmayı düşünene kadar bekleyeceğimden emin olabilirsiniz, o zamana kadar da en azından bir kez olsun hatırladıklarımı çoğaltabilmek adına evimi bir kez görmek istiyorum.”

“Demek doğru tahmin etmişim” dedi kendi kendine, aslında kızın evi bir kez görmesinin bir sakıncası olamazdı, o evin ve acılarının kimseye zarar vermesini istemediği için elinde tutmuştu yıllarca ama, eğer kız doğru söylüyorsa zaten acılarının artması için bu  eve ihtiyacı yoktu. Hepsi onun acılarıydı zaten.

“Siz lütfen görevliye telefonunuzu ve adınızı bırakın, düşüneceğim.” ded telefonu kapatırken.

“Teşekkür ederim.” dedi kız sevinçle.

Onun heyecanla güvenlik görevlisine bilgilerini verişini izledi monitörden. Kız gittikten sonra, Hüseyin bey arayıp söyledi ismini ve numarasını.

“Ahucan Yılmaz.”

Güvenlik yazılımı yapıyor olmanın sağladığı çevre avantajını kullanarak, bir kaç tanıdığından kız hakkında bilgi istemeye karar verdi.

İlk gelen bilgiler kızın söylediklerini doğuluyordu, henüz üç, dört yaşlarında o evdeki yangından babası tarafından kurtarılmıştı, adam karısı için geri dönmüş ama, ikisi de evden çıkamamışlardı. Oldukça  varlıklı olan ailenin geri kalan tek yetişkin kişisi olan dayısı onun vesayetini üstlenmişti. Kız ilkokuldan itibaren yatılı okullara gitmiş, üniversiteyi de başka bir şehirde okumuştu, şimdi yirmili yaşlarının sonlarındaydı ve özel bir şirkette iç mimarlık yapıyordu. Ufacık bir çocuğu yatılı okula verdiklerine göre, vesayeti gönüllü almadıkları ya da varlığı yönetebilmek için almaya gönüllü olduklarını düşünüyordu. Kızın dediği gibi, ona kalması gereken bir mülkü satabildiklerine göre, gerçekten bir usulsüzlük yapmış olmalıydılar. Kendi annesi ve üvey babasını hatırladı yeniden, içinde yükselen öfkeyi kontrol edemeyeceğini anlayınca, odasına gidip kapıyı kilitledi.

Yeniden sakinleştiğinde, ellerindeki yaralar neredeyse iki katına çıkmıştı. Sanki kendisini tetikleyen yeterince hikayesi yokmuş gibi, şimdi bir de bu kız çıkıp gelmişti hayatına. Onu kolaylıkla reddedebilirdi, ama yaşadıklarında, kendisininkine benzeyen bir şeyler bulduğu için aklından çıkartamıyordu. O büyük kahverengi gözlerindeki hüzün kameranın düşük çözünürlüğüne rağmen gelip yakalamıştı onu. Merak ettiği tüm bu uzaklaştırma sürecinin, fazladan bir acıya neden olup olmadığıydı, aslında keşke onun anne ve babası da böyle bir yol izlemiş olsalardı, o zaman bu yaşadığı tramvalar hiç başlamamış olurdu. Çocukluğu boyunca gördüğü fiziksel şiddet, onu şimdi bir hayalet gibi dört duvarın arasına hapsetmişti. Kızın dışarıdan göründüğü kadarıyla şiddete eğilimi yoktu, hatta sinirli bir insan profili bile çizmiyordu. Onda kalan izler kendisinde bırakılan yaralardan çok daha azdı belli ki. Giderek ona  karşı merakı daha da artmaya başlamıştı, bütün gece oturup bir plan yaptı. Ne olursa olsun, bunun anne  ve üvey babasının bir oyunu olup olmadığını bilemezdi. Kız nasılsa onu hiç görmemişti ve neye benzediğini bilmiyordu. Onu arayıp, şoförünün onu eve götüreceğini söyleyebilir, kendisi de şoförü gibi kızla gidebilir ve onu yakından görme şansı elde edebilirdi. Annesi ve üvey babasının elinde onun son on yılda çekilmiş bir fotoğrafı olma olasılığı çok düşüktü. Dolayısıyla kız birlikte ve gittiği kişinin kim olduğunu asla bilemezdi. Eğer onlarla bir bağı varsa da, onlara kendisinin değil, şoförünün götüreceğini söylerdi ve böylece planları işe yaramazdı. Yine de kızı takip edebilirler ve onu tanıyabilirlerdi. Bu ihtimale karşılık, Hüseyin beyinde onları gizlice takip etmesi uygun olabilirdi. Bir kaç saatliğine evinboş kalmasının bir sakıncası olacağını sanmıyordu.

Kızın yanında nöbeterinden birinin gelmemesi için yine de bıraktığı ilaçlarından bir kaçını içmeye karar verdi. Hüseyin beyi arayıp, ona kendisi için şapkası da olan bir şoför kıyafeti bulmasını istedi, ayrıca kızı arayarak ertesi güne istediği evin önünde randevu vermesini, kendisinin de o saatte takipte kalmak üzere hazır olmasını söyledi. Patronunun evden çıkmasına alışık olmayan Hüseyin bey, bu garip istekleri rededecek durumda değildi. Zaman zaman onun bir deli olduğunu düşünse de, işinden memnundu. Akşam üzeri Hüseyin bey, şoför kıyafetini askısıyla kapının önüne bırakmıştı, içeri girmesi yasak olduğundan, kıyafeti kapıya astıktan sonra dönüp, kulübeden arayarak, haber vermişti.

Kıyafet tam üzerine göreydi, şapkanın düşük tereği, yüzünü saklamasına da yardım ediyordu, ayrıca böyle bir kıyafet ile giyilecek eldivenler de kıyafeti tamamlayacağından, dikkat çekmezdi. Aynadaki görüntüsüne baktı, üniforma onu olduğundan güçlü ve güvenli göstermişti, bu hoşuna  gitti. Kıyafet insanın ruh halini etkiliyordu gerçekten. Kıza öğleden sonra iki de, Yuva mahallesindeki evin önünde olması söylenmişti, kız tam adresi hatırlayamadığından adres yeniden verildi. Demek ki, evi daha önce dışarıdan da olsa gidip görmemişti.

Garajdaki arabalardan birinin anahtarını Hüseyin beye verdi, saat tam bir buçukta şoför üniformasını giymiş ve kapıya çıkmıştı, patronuyla yüzyüze görüşmeye de alışık olmayan adama, kafasındaki tüm talimatları teker teker verdi. Eğer birilerinin yanlarına geldiğini görürse veya bir saldırı, kaçırma veya benzeri bir durum olduğunu hissederse, önce polisi arayacak, sonra müdahale edecekti. Evden çıkarken bilgisayarına ertesi sabah sosyal medyada yayınlanmak üzere bir zamanlama mesajı hazırlamıştı. Eğer eve sağ salim dönerse zamanlamayı iptal edebilirdi zaten, ama eğer yarın sabaha kadar dönememiş olursa, mesaj otomatik olarak yayınlanacaktı. Birileri o olmadan eve girse bile, bir mesajın zamanlandığı kimsenin aklına gelmezdi.  Bu olay şüphe ve kaygılarını sürekli tetikte tutsa da, bir taraftanda durgun hayatına bir macera tadı kattığı için de hoşuna gitmişti aslında.

(devam edecek)

 

Ben acıdan güçlüyüm isimli hikayenin bölümleri için linklere tıklayınız

Bölüm 1

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/15/ben-acidan-gucluyum/

Bölüm  2

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/16/ben-acidan-gucluyum-bolum-2/

Bölüm 3

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/17/ben-acidan-gucluyum-bolum-3/

Bölüm 4

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/18/ben-acidan-gucluyum-bolum-4/

Bölüm 5

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/18/ben-acidan-gucluyum-bolum-5/

Bölüm 6

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/20/ben-acidan-gucluyum-bolum-6/

Bölüm 7

https://gulserenkilincyazar.com/2018/05/21/ben-acidan-gucluyum-bolum-7/

Ben acıdan güçlüyüm! – Bölüm 2’ için 15 yanıt

Yorum bırakın